Kültürlerarası İletişimin Eşit ve Dengeli Gerçekleşmesinde Geleneksel ve Yeni Medyaya Düşen Sorumluluklar Nelerdir?
Kendi kültürümüzü yeterince tanırsak farlı kültürlere de duyarlı ve hoşgörülü oluruz.
Kültürlerarası iletişim, en az iki farklı kültürlerden gelen kişiler ya da gruplar arasında olan iletişime verilen addır. Dolayısı tarafların arasında kullanılan ortak dilin ve bu dilde kullanılan sembollerin de farklı farklı anlamları vardır. Kültürlerarası iletişim yabancı kültürleri tanımaya açık olmayı, ön yargı ile yaklaşmadan farklı olanları hoşgörü ile kabul etmeyi, kendi kültürüne de başka pencerelerden ve perspektiflerden bakabilmeyi ve kendi kültürünü başka bir kültüre anlatabilmeyi gerektiren çok yönlü bir kavramdır.
Kültürlerarası iletişim, günümüzde önemi giderek artan bir olgu olarak değerlendirilmektedir. Arap ve Müslüman düşmanlığını aslında kendi kültürümüz haricinde farklı kültürleri de bilmediğimizi ve öğrenmek için de herhangi bir çaba sarf etmediğimizi 11 Eylül 2001’de İkiz Kulelere yapılan saldırılar sonucu bir kez daha fark ettik. Kültürlerarası iletişimin eşit ve dengeli gerçekleşmesi adına, çok sayıda araştırmanın sonucunda, uluslararası kavramları, politikaları tanımak veya başka kültürün özelliklerini esaslıca öğrenmek önemsiz olmasa da asıl yapılması gereken insanların önce kendi kültürlerine karşı duyarlılık kazanmalarıdır. İnsanlar kendi kültürlerini yeterince tanıyıp öğrenebilirlerse farlı kültürlere de duyarları ve hoşgörülü olacaklardır.
Medya, kültürlerarası iletişim, üretim ve tüketiminde, önemli yaygınlaştırma işlevi görmektedir. Kitle iletişim teknolojilerinin köken itibariyle Anglo-sakson ve Amerikan olmaları kültür akışının hangi yöne doğru olacağını gösterir. Batılı yaşam, değerlerini ve kültürünü, medya aracılığı ile dünyanın tüketimine sunar. Batı kültürleri sahip oldukları bu teknolojik üstünlük sayesinde küresel kültür aktarım sürecinde öncü bir konumda bulunmaktadır. Diğer kültürler üzerindeki üstünlüğünü sağlamlaştırmakta ve kendi kültürünü kültürlere hiç de zorlanmadan kabul ettirebilmektedir. Geleneksel medya kurumları ile ana akım eğlence yayıncılığının küresel ölçekte tekelleşmesi ve herkesin anında istedikleri her habere ulaşabilmesi kültürlerarası aşırı bir iletişimin varlığını göstermektedir. Dolayısıyla, yeni medya; iletişim engellerine, sorunlarına ve çözüm yollarına odaklanan kültürlerarası iletişim açısından kuşkusuz farklı dinamikler sunmaktadır.
Kitle iletişim araçları ve medya, küreselleşme sürecinin ortaya çıkmasında ve hız kazanmasında çok etkin bir rol oynamıştır. Ulusal sınırları ortadan kaldırmış, ülkeler arası etkileşimi daha da arttırmıştır. Bünyesinde barındırdığı hem sosyal hem de kültürel özellikleri ile de kültürlerarası iletişime katkıda bulunmuştur. Bunun beraberinde kitle iletişim araçlarıyla donatılmış olan günümüz dünya iletişim şebekesi, toplumun her alanını kuşatmıştır. Yerel medyaların da bu kitlesel iletişim ağlarına bağlanması veya CNN-Türk gibi medyanın yerel uzantılarıyla da dünyanın her tarafına ulaşmaktadır. Bütünsel mesajlar ulusal düzeyde birleşmek suretiyle küresel akışın içeriğini zenginleştirmekte, ancak çoğu kültürün özgünlüğü yok edilerek kişi ve toplumların kendi çıkarları doğrultusunda küresel bir kültür geleneği sağlamak adına kötü kullanılmaktadır. Fakat kültürlerarası iletişimin eşit ve dengeli gerçekleşmesinde bu doğru olmayan bir yöntemdir. Aslında olması gereken kendi kültürünü tanıtarak kültürlerarası iletişimi sağlarken, kendi kültürünü de başka kültürlere tanıtmak ve onlardan da bir parça kendi bünyesine alarak bakış açılarının genişletmesidir.
Bütün toplumlar ‘otantik’ kültürel bir alana sahiptir. Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte maalesef kültür de üretilen ve pazarlanan bir kavram hale bürünmüştür. Yeni medya ile gelişmiş ülkeler bu araçlara sahip olmayan ve üretmekten yoksun halde olan diğer ülkelere de ‘kültür’ de ihraç etmektedir. Dolayısıyla yeni medya veya yerel medya amacı reklamlar aracılığı ile tanıttığı şeyi tüm dünyada popüler hale getirerek, modaya dönüştürüp diğer toplumlara satmaktır. Bu ürünü satarken aslında kültürünü de satmış bulunmaktadır. Bu noktada yeni medyaya ve geleneksel medyaya düşen sorumluluk o reklam yapım aşamasında hiçbir kültürün ve ülkenin rencide olmamasını sağlamak, saygı çerçevesi içinde gerçekleştireceği kültürlerarası etkileşime odaklanmaktır. Kültürlerarası iletişimin gerekliliğine ve faydalarına inanırken farklı kültürel iletişim biçimleri ile nasıl etkileşim içinde olacağımıza dikkat etmeliyiz. Bu durumda yeni medya ve geleneksel medyaya düşen ise insanlara bunların hatırlatılması ve bu değerlerin yayılmasında öncü olması gerekmektedir. İnsanlara kültürlerarası etkileşimde öğretici ve rol model olması için daha yenilikçi, eşit ve öncü olması gerekmektedir.