Medyanın Kamusal Sorumlulukları

‘Medya’ kavramı, ‘Basın’ kelimesi ile elbette doğrudan alakalı olmakla birlikte tam olarak aynı şey değildir.

Medya daha çok hem yazılı basın hem sözlü ve görüntülü basını da içine alan bir kavram olarak kullanılmaktadır.

Medya; olaylar ve konuları sosyal olarak belirlenmiş kategoriler dikkate alınarak, sistemli bir şekilde tasnif edilip değerlendirme işlemlerinin sonucu ortaya çıkan bilgi ürünü şeklinde tanımlanan, haber dediğimiz bilgileri kamuoyuna sunmakla görevlidir (Kavgacı, Yeni Türkiye Dergisi: 1160). Medya topluluğu, kurumsal sorumluluğa sahiptir ve bütün haberleşme sistemleri medyaya bağlı olan kişi ve kuruluşların oluşturduğu gruplara karşı sorumluluk sahibidir. Bu sorumluluk kişiler tarafından veya devlet tarafından sahiplenilmiştir. Kurum içindeki haberleşme kuruluşları ve organlarının diğer ülkelere bilgi verme, kendi vatandaşlarının, okuyucularının ve dinleyicilerinin beklentilerinin neler olduğunu öğrenme sorumluluğu devam eder. Özgürlükçü toplumlarda, toplum ve medya üzerine düşen görevler yerlerine getirilir ve bu görevlere yönelik sorumluluk hissi sağlanırsa medya sorumluluklarını yerine getirebilmiş olur. Bu sorumlulukların yerine getirilmesinin nedeni olarak medyanın kendi ülkelerindeki insanlarına, çalışanlarına, yeteri kadar bilgi sağlanması gösterilebilir. Gazeteciler, insanlara kurumlardan neler beklediklerini ve kurumların insanlardan neler beklediklerini açık olarak söylemeleridir.

Medya, “kuvvetler ayrılığı” ilkesindeki dördüncü bir unsurdur ve yasama, yürütme, yargıyı kontrol eden dördüncü bir güçtür. Medyanın işlevi, yetkili insanları gözlemleyerek, farklı düşünce ve görüşlerin sesi olarak, devletin yaptığı eylemleri anlamak için gerekli olan bilgiyi, kamuya sağlayarak, kamuyu ilgilendiren konular için tartışma zemini hazırlamaktır. Medya, toplumdakilere neler yaşanıldığını aktararak, bir yönetimin vaatlerini ve faaliyetlerini kamunun denetlemesine sunulmasını ve bu yolla da siyasilerin kamuya karşı hesap verebilir olmasını sağlamanın yanı sıra, kamusal alanın oluşturulmasında da ana unsurlardan biri olmuştur. Medyanın işlevsel olması için, politik kararları içeren bilgiye erişiminin olması gerekir. Medya, yönetimin dördüncü gücü olduğundan dolayı, faaliyetleri değerlendirip bu değerlendirilen bilgileri de kamuya sunması gerekmektedir. Bunun için de medya kurumları kendi içinde bağımsız olması ve toplumsal sorumlukların genişletilmesi, hatalarını görerek iyileşme çabasında bulunması ve profesyonel bir şekilde çalışmalarını sürdürmesi gerekmektedir. Medyanın günlük olay ve olgularla ilgili doğru, tam, mantıklı ve kapsamlı bilgi sahibi olması, yalan haber vermemesi, gerçek ve yalanı birbirinden ayırması için gerekli zeminin oluşturulması gerekmektedir. Farklı fikir ve eleştirilerin açıklanabileceği bir forum oluşturarak olaylara karşı eşit mesafede durup taraf tutmalı ve “üçüncü göz” olarak gözlem yapmalıdır. Medya toplumsal amaç ve değerleri açıklamak yoluyla toplumun değer ve hedeflerini aktarmalıdır. Günlük olaylarla ilgili bilgiye tam erişimi sağlayarak bilginin serbest dolaşımının önündeki engelleri kaldırmalıdır. Bilgi edinme hakkı esas alınarak tüm bilgilere erişen medya bunu toplumdaki herkese sunmalıdır. (Taş, 2012: 87). Toplumun haber ve bilgi edinme konusunda medyaya karşı duyduğu güvensizliğin çoğunlukla etik kodlara uyulmamasından kaynaklandığına ilişkin görüşler vardır (Richards, 2006: 202-204). Özgürlükçü ülkelerde medya, kamudan ve siyasilerden bağımsız olup ifade özgürlüğü haklarını kullanarak etik ilkelere uyup tarafsız ve gerçek bilgiler içeren, vatandaşa bilgi verme amacı güderek yapılan haberler yer almaktadır. Haberlerde gerçeklik, doğruluk, tarafsızlık, adillik, dengelilik gibi unsurların gözetilmesi, ayrımcılık yapılmaması kuralına uyulması medyanın kamusal sorumluluklarını yerine getirmesinin ön koşullarıdır. Nefret söylemi ve şiddet dilinin kullanılması, kamusal sorumluluk anlayışının yerine getirilmemesi, haber kaynaklarıyla şeffaf ilişkiler kurulmaması, bağımsızlık, özel hayatın ve mahremiyetin ihlal edilmesi bu çerçevede değerlendirilmemektedir. İfade özgürlüğünün olmadığı ülkelerde haber toplama aşamasında doğruluk, dürüstlük ve şeffaflığın olması ilkelerine uyulmaması medyaya ve gazetecilere duyulan güvenin sarsılmasının sebeplerini oluşturmaktadır.


RICHARDS, Ian (2006) “Felaket Haberciliği, Güven ve Etik”, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, Sayı 23, s.199-204.
TAŞ, Oğuzhan (2012) Gazetecilik Etiğinin Mesleki Sınırları: Profesyonellik, Piyasa ve Sorumluluk, İstanbul: İletişim Yayınları.
Kaynak
Kaynak