Kulüp II

Kulüp 2. sezonu için kısa bir eleştiri.

Yapımcılığını O3 Medya'nın üstlendiği Kulüp dizisinin ikinci sezonu kısa bir süre önce yayınlandı. 1940'ların sonunda İstanbul'a, daha çok Beyoğlu'na odaklanan bu dizi Rana Denizer'in hikâyesine ses vermekte.

Dönem dizisi oluşu, Beyoğlu'nda geçişi ve Sefarad Yahudileri'ni konu alması ilk sezonunu heyecanla izlememe sebep olmuştu. Bazı dizilerin ikinci sezona ihtiyacı olmadığını düşünüyorum ve Kulüp'ün de onlardan biri olduğunu düşünmüştüm. Hikâyenin orijinalinde, ilk sezonun merkezinde yer alan Raşel'in kızı Rana Denizer'in hayatından esinlenildiğini öğrenince o dizilerden olmadığını anladım. Kendisinin doğuşunu birinci sezonun bitimiyle ve çocukluğunu da ikinci sezonla görüyoruz.

Spoiler içermektedir.

İkinci sezonda müthiş oyunculukların ve hikâyenin harcandığını düşünüyorum. Sırf hikâye ilerlesin ve seyirci şaşırsın diye fazla manevra yapıldığı kanaatindeyim. Bu manevralarınsa ne karakter gelişimi için yararlı olduğunu ne de kurgu için yararlı olduğunu düşünmekteyim. "Başrol o, ölemez" cümlesi klişe olsa da o kişinin hikâyedeki yolculuğu bittiğinde gitmesi gerekmez mi? Bu ölümle sonuçlanmak zorunda da değil, yaratıcı ve gerçekçi davranılabilir tıpkı Orhan Şahin'e yapıldığı gibi. Bir karakterin gelişimi diğer karakterin ölümüyle mümkün olsa da en azından anlamlı bir ölüm olsaydı diyorum. Üstünü çizer gibi karakter silinmiş gibi hissettim diziyi izlerken. Belki yapımcıların ve senaristlerin kendi içinde bir açıklaması vardır bunun için ama bunu hikâyede de göremiyorsunuz.

Raşel'in annesiyle yüzleşmesinden sonra yaşadığı depresyon ve depresyondan çıkışını çok gerçekçi buldum. Annesiyle tekrar konuşana kadar kimseyle konuşamayışı ve ona kendi yaptığı lalangalarla gidişi güzel bir dokunuştu. İnsanın hayata tekrar karışabilmesi için kendisiyle ve meselesiyle barışabilmesi gerekiyor gerçekten. Fıstık İsmet, Çelebi, Matilda ve ekibinin karakter gelişimi yaşadığını ancak Matilda ve Selim'e yeteri kadar süre verilmediğini ve böyle bitmemesi gerektiğini düşünüyorum. Vermek istediği mesaj kendi içinde mantıklı olsa da sadece denklem gibi göründü bana. Masa aynı kalabilir ama masayı masa yapan oradaki insanlar değil midir? İnsanların çoğulluğundan ziyade insanların, insanın kendisi.