Kum adam ve Mutlak Kötülük
Psikolojik korkunun öyküsü
Popüler kültürde, farklı türlerde yapıtlara ilham veren bu karakteri, E.T.A Hoffmann'ın eseri Der Sandmann bazında ele alalım.
Bir Fenomen
Kum adam'a çizgi romanlarda, filmlerde sık sık rastlarız. Bu karakterin orijini aslında Kuzey Avrupa'da anlatılan bir halk hikayesine dayanmaktadır. Bu folkrolik anlatı da Kum Adam iyi niyetli bir peridir, insanlara güzel rüyalar görmeleri için peri tozuna benzer kum taneleri atar. Gözümüzde oluşan çapağa bir gönderme vardır aslında.
Hoffmann bu karakteri , 1816 yılında orijinal hikayeden farklı bakış açısıyla ele alır. Onun Kum Adamı'nın niyeti kötüdür. Baş karakterinin dadısının anlatımıyla Kum Adam çocukları uykularından uyandırmak için gözlerine kum atar. Gözlerini açmak zorunda kalan çocuklar, kısa süreliğine bir elin, onların gözlerine doğru yaklaştığı görürler ve sonrası ebedi bir karanlık. Çünkü, bu kurgunun Kum Adamı çocukların gözlerini çalarak, kuşa benzer yavrularını besleme derdindedir. Peri masalımsı öyküyü tamamen tersine çeviren Hoffmann, Der Sandmann eserinde mutlak kötü olan bir düşmanı anlatır.
Kum Adam'ın Kurbanı
Nathanel, heyecanlı, coşkulu, sanata düşkün bir gençtir ; nişanlısı Clara ise daha akılcı, tutarlı ve dengede bir karakterdir. Buradan da yazar 19.yüzyılın romantik ve realist düşüncelerin çatışmasını yansıtır. Kum Adam ise Nathanael'ın çocukluk travmasıdır. Babasının ölümüne, evinin yanıp kül olmasına, akıl sağlığını kaybetmesine sebep olur. Bu sürünceme de Kum Adam adeta bir avcıdır. Hedefine koyduğu insan, onun sonsuza dek kurbanıdır. Peşine düşer, yeri gelir kılık değiştirir fakat avını dehşete düşürmekten asla vazgeçmez. Kendince oyunlar oynar, baş karakteri kandırır ve onu, kendisinin çizdiği yolda yürütür. Bu zorla dayatılmış kader de Nathanael gerçeği, doğruyu görememeye başlar. Zihnin perspektifi kapatılmış, tek derdi Kum Adam'ın üzerindeki korkunç hakimiyetidir. Bu hapishaneden çıkamayan ruhu, büyük acılara yem gibi atılır. Umutsuzluk ve ölüm olguları çevresinde bir duvar gibidir. Bu duvarın ustası Kum Adam ise kahramanın bütünsel benliğini ele geçirmektedir.
Gizli Düşman
Kitapta geçen masalda Kum Adam gözleri çalan yaratık olarak anlatılsa da baş karakterin gözlerini yuvalarından çıkarmaz. Bunun yerine, yazar daha çok sembolik bir körlüğün varlığını sezdirir. Nathanael'in ölümüne ürktüğü Kum Adam, aslında karakterin kendi içindeki kötülüğünün simgesi olabilir. Zaman zaman buna dair bir referans vardır. Örneğin, daha mantıklı bir düşünce yapısı olan Clara, sevgilisinin bu korkusunu, babasının ölümüne ya da dadının anlattığı o masalın bıraktığı bir iz olarak yorumlar. Nathanel ise içten içe bunu kabul etmez, ona göre Kum Adam gerçektir. Bu noktada yazar kesin bir sonuca bağlamaz yalnızca ipucu niteliğinde ifadeler bırakır.
Kör Nokta
Bana göre kitapta karakterin, dış dünyaya, hakikate gözleri kapanmıştır. Coşkulu yapısı nedeniyle kolayca hezeyanlara kapılan baş karakterimiz, Nathanael etrafındakilerin önerilerini, söylemlerini dikkate almaz. Kendisini duygusal bakımdan daha yüce görür, bu da ona burnunun dikine giden, bir nebze kibirli bir kişilik verir. Zihin algılarının ''gözleri kapandığı'' için de iki-üç kez ruhsal kriz geçirir. İşte bu bağlamda Kum Adam mutlak kötülüğü temsil eder. Bireyin varoluşunu son zerresine kadar tüketen, onu çarpık çurpuk, boş bir dünya imajına bakmaya iten bir güç. Bu bakış bizi yer, bitirir en sonunda ona karşı duracak takat kalmaz ve bileklerimiz zincirlenir. Ruha, iç sıkıntısının kum tanelerini serpen Kum Adam, belki de gerçekten farkında olmadan savaştığımız bir imgedir. İmge bizim etrafımızı tamamen sardığında onunla tüm varlığımızı ortaya koyarak mücadele ediyoruz. Kim bilir, belki de savaşın sonunda kaybeden artık deli olmaya mahkumdur. Kum Adam da delilik kavramının ta kendisidir.