Kuş Uçuşu II
Kuş Uçuşu ve ahlak sınırları üzerine.
Ahlaki olarak gri alanda kalmış karakterleri seviyorum. Ne kendisini saf kötülüğe bırakmış ne de mükemmel bir etik çizgisinde davranan karakterleri gerçekçi buluyorum. Hayatın kendisini siyah beyaz değilken neden davranışlarımız bunun üzerine kurulu olsun? Kaldı ki zaten bu iki uçtaki insanların dürüstlüğünü de sorguluyorum.
Kuş Uçuşu yapımcılığını Ay Yapım'ın üstlendiği bir Türk dizisi ve kısa bir süre önce ikinci sezonu yayınlandı. Eğer spoiler görmek istemiyorsanız bu kısmı atlamanızı tavsiye ederim.
Aslı; geçmişi bilinmeyen yirmili yaşlarında hırslı, oldukça hırslı, bir genç kız. Kendisi Z kuşağınının herhangi bir çaba sarf etmeden ideallerine ulaşmak isteyen çoğunluğunu temsil ediyor. Kendisi Lale'nin asistanı olarak bir kanalda işe giriyor, Lale ise otuzların sonunda başarılı bir haber spikeri. Aslı'nın tek amacı Lale'nin yerini alıp aynı şana ve şöhrete kavuşmak. Başarılı oluyor da ama bu idealine ulaşana kadar kendisinin deyimiyle yemediği nane kalmıyor. Lale ise onun karşısında, doğal olarak, daha oturmuş karaktere sahip biri olarak duruyor. Onun ahlak çizgisinde Aslı'nın yaptığı şeylere pek de yer yok.
Asıl noktaya gelmeden önce dizide Y ve Z kuşağının zıtlıklarının yansıtılmasını ve birbirlerinden öğrenecek çok şey olmalarının gösterilmesini çok beğendiğimi söylemek isterim.
İnsanın kendi gerçekliğinden kopup sosyal medyayla kendini tanımlamak istemesinin uzun vadede ne kadar patolojik bir noktaya evrilebileceğinin de oldukça iyi işlendiğini düşünüyorum. İnsanların kendi ağızlarından söyleme korktukları şeyi "fake account"larla haykırmasının da aynı şekilde. Lale bu noktada sosyal medyadan uzak, kendi gerçekliğiyle diğer insanlara nazaran daha çok bütünleşmiş birisi. Aslı'nın aksine reyting kazanmak uğruna insanların canını yakabilecek biri değil. Peki Lale'nin ona söylendiği gibi ahlak kumkuması olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bence hayır. Başarılı biri olmadan önce eski en yakın arkadaşı Müge'ye yaptığı iki haksızlık var. İlki onun hoşlandığı çocukla sevgili olması, ikincisi Müge'nin haber spikeri olarak başladığı yerde kendisi tercih edilince sessizce onun yerine geçmesi.
Müge'nin bütün bu davranışlar sonucunda şeytana dönmesi ve kendini daha haksız bir noktaya getirmesi bir yana, Lale'nin Müge'yle olan yüzleşmesindeki üzgün ve şaşırmış duruşunu samimi bulmuyorum. "Ben yapmadım, ben seçildim." duruşundan ziyade "Evet, seçtiler. Ben de kabul ettim." diyişini görmek isterdim. Ne kadar ahlak kumkuması gibi yansıtılsa da yaptığını kabul etmemenin daha ahlak dışı olduğunu düşünüyorum. Belki de Lale sahip olduğu ona atfedilen bu sıfatlarla kendini tanımladığından dürüst olamamıştır, belki farkında bile değildir.
Spoiler kısmı bitmiştir.
Yine de ben Lale'yi izlemekten keyif aldım. Dediğim gibi ahlaki griliğe sahip insanları seviyorum ve bence Lale de buna sahip. İnsan olmanın nasıl bir şey olduğunu hatırlattıklarını düşünüyorum. Başarısızlıklara sahip olmadan, hatalar yapmadan ve hayatında hiç bencil davrananamış bir insan kendisini nasıl tanıyabilir ve kendi gerçekliğini oluşturabilir?