Kuzey Yıldızı ve Hislerin Süpernovası

Kuzey Yıldızı'nı göremeyenlere, bitti diyenlere ve başa dönenlere.

Ya eşsizsek ya hepimiz birer yıldız oluyorsak? Ya Kuzey Yıldızı'nın zemine yansımasından besleniyorsa bu insanlık? Hepimizin değer algısı birbirimizin sahip olduğundan apayrı ise? Bu soruların beynimizde dans ettiği milyonlarca dakikayı geride bırakıyoruz aldığımız her nefeste.

Her adımımızda, her nefes alışımızda insan olduğumuzu hatırlıyoruz. Bizi biz yapan şeylerin duygularımız olduğunun farkına varıyoruz aslında. Duygularımız, hislerimiz, yaşadıklarımız ve yaşantımız. Benliğimizi sarmalayan ve şekillendiren dönüm noktalarının içimizde, derinlerde bir yerde patladığı zaman verdiğimiz tepkilerle var oluyoruz. Bu patlamalara İnsanlık Süpernovası diyebiliriz.

Süpernova, enerjisi biten büyük yıldızların şiddetle patlaması durumuna denir. Her yıldız patladığında çevresine parçacıklarını salar ve bir nebula oluşturur. Bu nebulanın içindeki her parçacıktan da yeni bir yıldız oluşur. Yani aslında her bir patlama yeni bir doğumun habercisidir. Bizlerin içimizde yaşadığı sancıların oluşturduğu patlamalar biz farkında olmadan içimizde yeşeren umut ve sakinlik duygularına gebe oluyor diyebiliriz.

Kasıtlı veyahut kasıtsız hayatımızın her saniyesinde yeni bir tecrübeye sahip oluyoruz, aldığımız her nefes bir diğerinden farklı, "Hissediyorum." dediğimiz her an birbirinden eşsiz ve bu sayede insan olduğumuzu kanıtlıyoruz. İnsan olmak için hisleri dorukta yaşamak veya dipte yaşamak bizleri kendimize getirecek aşamaların ortaya çıkmasının bir adımı sadece.

İçimizdeki birikmişlikler, yaşanmışlıkları ve atlatamadığımızı zannettiğimiz milyonlarca olayı bir patlama ile dışa vuruyoruz. Evrendeki yıldızların enerjisi bittiğinde yeni bir yıldıza gebe olurken biz insanlar nasıl olur da kendi karadeliğimizi oluşturabiliriz ki?

Kuzey Yıldızı'nı kaybetmenin mümkün olabileceği bir senaryo düşünelim. Pusulasını kaybetmiş bir seyyah, kalemi kırılmış bir yazar, dümeni savrulan bir kaptan, susuz kalan bir çiçek ya da hafızasını kaybetmiş bir şair. Tüm bunların hepsi içlerinde yaşadığı buhranlar ve beyinlerinde bir bir patlayan soru baloncuklarıyla, Kuzey Yıldızı'ndan uzak, ücra bir köşede kısılıp kalmış.

Hepsi bir yol göstericinin kayboluşu ve peşinde bıraktığı izlerle yaşamaya devam ediyorlar. Yaralandılar elbette, ama tattılar bu hayatı. Hissettiler, düştüler ve ayağa kalktılar yeniden. Bir karadeliğin içine düşüp kaybolmaktansa, her gün yeniden Kuzey Yıldızı'nı bulma ümidiyle uyandılar. Kendi patlamaları sonlarını getirmedi. Artık yazarın kalemi daha dokunaklı, artık seyyah pusulasını boynuna astı ve hiç ayırmıyor yanından. Artık susuzluktan ölmeye yüz tutmuş menekşeler yok bu hayatta, artık o geminin kaptanı daha sıkı tutuyor dümenini ve şair artık buzdağının görünmeyen kısmını yazıyor. Hayat sadece tek bir yol ise ve bu yolu biz çiziyorsak, ya da yol göstericimiz aslında kendimiz oluyorsak?

Kuzey Yıldızı'nın enerjisinin bittiğini varsayalım hep beraber, çevresinde oluşturduğu bulutsuyu gördüğümüz anda onun öldüğü düşüncesi beynimizden silinir. O kadar güçlüdür ki, çevresine yaydığı ışık bizleri mest eder. "Kuzey Yıldızı ölmüş." demek yerine, "Gökyüzünde bir şölene şahit oluyoruz." derdik muhtemelen.

Hislerimiz ve yaşadığımız patlamalarda tam olarak böyledir. Yaşadıklarımızın bir getirisi olarak içgüdüsel biçimde verdiğimiz büyük tepkiler, aslında sonrasında kavuşacağımız rahatlığın ve çevremize yayacağımız ışıltının bir ön kabulüdür.

Varoluşsal sancılar, manevi yabancılaşmalar, nostaljiye özlem, ahlaki yok oluşlar, zamansal baş dönmeleri, duygusal nihilizm gibi bir çok boşluk ve yokluk hissi bizleri kendi kıyametimizi kendi elimizle inşa ettiğimiz bir patlamaya sevk edebilir. Ve her yaşadığımız son bizleri birbirinden eşsiz yıldızlara dönüştürür. Belki bir Kuzey Yıldızı veyahut bir yıldızdan çok daha fazlasına. Artık bitti dediğimiz noktada derin bir nefes ile en başa döneriz. Yani tekrardan merhaba ve tekrardan hoşçakal Kuzey Yıldızı.