Lizbon Depremi ve Kant: Doğal Afetlere Felsefi Bakış
Deprem, felsefe ve Kant üzerine
Ülkemizde yaşanan acı depremden sonra yol göstermesi ve incelenmesi adına Kant ve Lizbon Depremi üzerine yazılmış olan makaleye bir göz atalım. Öncelikle, Portekiz'in başkenti Lizbon'da, 1 Kasım 1755 tarihinde meydana gelen 8.5 şiddetindeki büyük deprem, sadece doğal afetlerin yıkıcı gücünü göstermekle kalmadı, aynı zamanda toplumda varlığını sürdüren felsefi, dini ve sosyal düşünceleri de etkilemiştir. Bu depremden sonra ünlü filozof Immanuel Kant gibi birçok düşünürün tanrı, doğa ve insan ilişkisini değerlendiren eserler yazdığını görüyoruz. Peki, deprem neden bu kadar önemliydi ve Kant'ın düşüncelerinde nasıl bir rol oynadı?
Deprem gibi doğal afetler, Tanrı'nın varlığı, din ve insanlığın varoluşu gibi konuları da içeren felsefi tartışmaları tarih boyunca tetiklemiştir. Kant da, deprem sonrası yayımlanan "Lizbon Depremi Üzerine Düşünceler" adlı eserinde, depremin felsefi yönlerini ele almıştır. Kant, insanların "yarı rasyonel" varlıklar olduğunu savunur. Bu, insanların akıllı ve rasyonel düşünebilecekleri halde, aynı zamanda duygusal ve mantıksız tepkiler de verebilecekleri anlamına gelir bunun için eğri odun benzetmesi de yapabiliriz. Lizbon depremi, Kant'ın yarı rasyonel insan kavramıyla ilgili fikirlerinin somut bir örneğidir. Deprem, insanların hayatını kaybetmesine, tapınakların yıkılmasına ve şehrin harap olmasına neden oldu. Deprem sonrasında, birçok insan evsiz kaldı, çok sayıda kişi öldü ve şehir büyük bir yıkıma uğradı. Bu felaket, birçok insanın Tanrı'nın cezası olarak yorumlamasına neden oldu. Ancak, Kant, doğal felaketlerin Tanrı'nın cezaları olmadığını savunur. Ona göre, doğal felaketler doğanın kör güçleri tarafından meydana gelir ve insanların tek yapabileceği kendi iradeleriyle kendilerini korumaları gerektiğidir. Kant, Lizbon depreminde insanların tepkilerini incelediğinde, bazı insanların panik içinde kaçışmaya çalıştıklarını, bazılarının ise yardıma koştuğunu gözlemledi. Bu, insanların yarı rasyonel doğasının bir göstergesidir. Kant'a göre, insanların doğal felaketler karşısında rasyonel tepkiler vermesi gereklidir. İnsanların panik halinde kaçmaları, felaketin sonuçlarını daha da kötüleştirebilir.
Bu doğal afet, Katolik Kilisesi'nin önde gelen dini figürleri arasında endişe yarattı ve yaşanan doğal afet ve ölümlerin nedeni olarak Tanrı'nın gazabı ya da şeytanın etkisi gibi dini/soyut, akla dayalı olmayan nedenler öne sürüldü. Kant ise depremin nedenlerini, Tanrı'nın varlığı ve insanlık durumu gibi felsefi soruları cevaplandırmaya çalışmıştır ve onun düşüncelerine göre deprem, sel, tsunami gibi doğal afetler, insanların Tanrı'nın varlığına ilişkin düşüncelerinde soru işaretleri yaratmaktadır. Çünkü Tanrı'nın varlığı ve bu tür afetlerin var olması arasında bir çelişki vardır. İnsanların sürekli dua ve ibadette bulunmalarının karşılığında başlarına neden böyle felaketler gelmekteydi veya bu bir tür cezalandırmadan mı ibaretti? Tam tersine Kant, yaşanan bu depremin bir cezalandırma olduğu fikrini reddetmiştir. Ona göre, deprem Tanrı'nın gazabının bir sonucu değil, normal olarak başımıza gelebilecek doğal bir felaketti. İnsanların felaketler karşısında Tanrı'nın yardımını istemelerine rağmen, bu yardımın sadece hayatta kalanların gayretleriyle gerçekleşebileceğine dikkat çekti. Yani, insanlar felaketler karşısında dua edip tanrıya sığınabilirler ama aynı zamanda depremzedelere yardım etmek için çaba göstermeliydiler.
Kant, yaşanan bu ontolojik ve varoluşsal sorunların arasındaki çelişkiyi çözmek için insanların düşüncelerini değiştirmeleri gerektiğini savundu. Ayrıca, depremden sonra gerçekleşecek olan insanların birbirlerine yardım etme isteğinin ve dayanışma gösterme konusundaki bireylerin eğilimlerinin, onların iyi yönünü geliştirebilecek bir fırsat olduğunu da belirtmiştir. Bu durum, insanlığın dayanıklılığı ve iyiliği hakkında olumlu bir örnek teşkil ediyordu. Ayrıca kilisenin de bu felaket karşısında insanlara rehberlik etmesi gerektiğini düşünüyordu.
Günümüzde yaşanan doğal afetlere karşı Kant olsaydı ne derdi diye düşündüğünüzü duyar gibiyim. Fikrimce, Kant yaşıyor olsaydı ve yaşadığımız bu üzücü felaketleri görseydi, insanların birbirlerine yardım etmeleri gerektiğini, depreme karşı bilime dayalı akılcı önlemler alınmasını ve hayatta kalanların geriye kalanlara destek olup kendi belirlediği ahlak kuralları çerçevesinde bir davranış sergilenmesi gerektiğini savunabilirdi. Yaşanan depremlerin herhangi bir dini müeyyideye bağlanmaması gerektiğini ve fay hattı kuşağında olan ülkelerin tarihin belirli dönemlerinde böyle acılar yaşayabileceğini unutmamamız gerektiğini bize hatırlatırdı. Bizde deprem değil binalar ve tedbirsizlik öldürür diyor ve dünyanın her yerinde yaşanabilen bu doğal afetlerde hayatlarını kaybedenler adına tekrardan baş sağlığı diliyoruz.