Macbeth’in Öyküsünün Arkasındaki İkinci Katil
Shakespeare’in muhteşem eserlerinden biri olan Macbeth’de adını bile duymadığımız bir katilin hikayesi ile karşı karşıyayız İkinci Katil'de.
Oyun Serhat Yiğit tarafından yazılmış ve Barış Erdenk tarafından yönetilmekte. Oyunun konusu ise şöyle: Warden ve Mary sıradan hayatlarında düşe kalka yaşarlarken kral Macbeth’in olağandışı teklifi onların basit hayatlarını altüst eder. Cadılar, kehanetleri ile güce her zaman ihtiyaç duyan ve hırslarına yenik düşen insan evlatlarını bir kez daha bu oyunda etkilerler. Ve cadılar Warden ve Mary’nin meyhanesini ziyaret ettikleri andan itibaren artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır ve herkes bunun farkındadır.
Sahne dekoru ve oyunculuk muhteşem. Ama birinci perde yavaş ilerlediği için biraz sıkılabilirsiniz, siz ikinci perdeyi bekleyin.
Bugüne kadar birden çok Macbeth okumuş ve izlemiş biri olarak Macbeth'in İkinci Katil ile çok benzerlik gösterdiğini dile getirmeliyim. Macbeth nasıl bir katile dönüşüyorsa Warden da aynı onun geçtiği evrelerden geçiyor katil olma yolunda. Aynı şekilde Leydi Macbeth hırsları yüzünden nasıl destek oluyorsa eşine, kendisiyle beraber nasıl inandırıyorsa Macbeth’i yaptıklarının doğru oluşuna; Mary de Warden’ı aynı Leydi Macbeth’in yaptığı gibi alıştırıyor yaşananlara ve yaşanacak olanlara.
Aristotales trajedi karakterinin “bir erdem ya da dürüstlük örneği olmasa da, kötü huyları ya da acımasızlığı yüzünden değil, bir yanılgı yüzünden yıkıma sürüklenen bir adam; büyük bir üne sahip, büyük bir mutluluk içinde yaşayan, Oidipus gibi, Thyestes gibi ya da bu türden ailelerin şanlı üyeleri gibi biri” olması gerektiğini savunur Poetika eserinde. Ne yazık ki Warden bu kriterlere uymuyor. Bu yüzden de aynı hisleri uyandırmıyor izleyicide. Bu benzerlikler olması beklenen tarzda fakat oyun akıp gittikçe bende “ya bu bayağı Macbeth olmuş” hissi uyandırdı. "Kimseler uyumasın artık! Macbeth uykuyu öldürdü!” diye bitirir Shakespeare Macbeth’i. Bunu Warden karakterinden duyduğum anda açıkçası hayal kırıklığına uğradım biraz.
Macbeth’i okumadan ya da izlemeden gelen izleyiciler eminim bayılırlar. Zaten oyun bizleri “acaba bizler hırslarımız uğruna kaderimize karşı gelmeye çalışan Macbeth’in başka versiyonları mıyız?” sorusuyla baş başa bırakıyor. Benim kendi açımdan irite olma sebebim oyunu Macbeth’e çok benzetmiş olmam. Yoksa her zaman merak konusu olmuştur bu arka planda kalan karakterler ve onların yaşadıkları, başlarına gelenler ve neler yapabilecekleri o sıradan sefil hayatlarında. Beklentim daha farklıydı: bu kadar Macbeth hissetmek değildi mesela.
Yine de oyunculukları ve konusuyla İkinci Katil izlemek için güzel olacaktır izleyici için.