Maddi ve Tinsel Varlık
Maddi ve tinsel olan varlıklar üzerine Descartes ile Spinoza'nın görüşleri doğrultusunda bir deneme yazısı.
Varlık Hem Maddidir Hem Tinseldir
Aralarında Aristoteles, Descartes ve Spinoza’nın bulunduğu bir kısım düşünürler, varlıkta hem maddi-fiziksel, hem de tinsel-zihinsel şeylerin olduğunu kabul ederler. Bundan ötürü bunlara dar anlamda materyalist veya idealist denemez; birbirinden yapı veya öz bakımından farklı iki ilkeyi kabul ettikleri için ikiciler (düalist) denir.
Descartes ve Beden-Ruh Problemi
Descartes’a göre madde ve düşünce ya da beden ve ruh, birbirinden taban tabana farklı, fakat aynı ölçüde var olan iki gerçek tözdür. Maddenin ana niteliği yer kaplamak, ruhun ana niteliği ise düşünmektir. Bunun anlamı, maddenin yer kapladığı ancak asla düşünmediği; ruhun ise düşündüğü fakat asla yer kaplamadığıdır. Bu durumda, zihinsel ve fiziksel olaylar arasındaki ilişki nasıl kurulabilir?
Bu durumu insanı ele alarak açıklayabiliriz. Örneğin, parmağa, yani uzamı olan, yer kaplayan ama düşünemeyen bu maddeye bir iğne batırılırsa, batırılan bu iğnenin etkisini ruh, yani uzamsız varlık duyabilmektedir; çünkü acı hissedilir. Öyleyse, ruhun hissettiği şey duygularımızdır. Öte yandan, ruhta meydana gelen bir olay, örneğin korku, yüzün sararmasına ya da kalbin hızla atmasına sebep olmaktadır. Ciğere çekilen afyon, ruhu uyuşturmakta; ruhun duyduğu aşırı heyecan ise kalbin durmasına yol açmaktadır.
Bunlara benzer olayları sergileyen sağduyunun ve bilimsel tanıklıkların baskısı altında Descartes, ruh ve beden arasındaki ilişkileri açıklamak için beynin altında bulunan bir bölgede ruh ile beden arasında bir temasın sağlandığına ilişkin bir öğreti geliştirirse de, bu yapay çözüm kimseyi tatmin etmez.
Descartes’tan hemen sonra gelen Spinoza ise madde-ruh ikiliğini kabul etmekle birlikte, onlar arasındaki ilişkiyi açıklamak için başka bir model teklif eder.
Spinoza ve Madde-Ruh Paralelizmi
Spinoza, XVII. yüzyıl felsefesinin önde gelen isimlerinden biri olarak, Descartes’ın kuramındaki temel sorunun, beden ve zihni tamamen birbirinden ayırmasından kaynaklandığını düşünmektedir. Bu güçlüğü aşmak için, maddeyi zihne ya da zihni maddeye tabi kılan materyalist veya idealist çözümleri kabul etmez. Bunun yerine, bedeni ve ruhu Aristoteles gibi, aynı gerçekliğin iki farklı görüntüsü olarak ele almanın daha uygun olduğunu savunur.
Spinoza'nın varlık felsefesine göre, madde ve zihin genel anlamda; beden ve ruh ise özel anlamda, aynı gerçekliğin – yani Tanrı’nın – iki farklı görüntüsü, cephesi veya öz niteliğinden başka bir şey değildir. Eğer zihinsel dünya ile fiziksel dünya, aynı gerçekliğin iki farklı görüntüsü ise, bu iki dünya arasındaki ilişki ne olabilir?
Spinoza’ya göre, bu iki dünya arasında gerçek bir ilişki yoktur; ancak aralarında bir paralelizm vardır. Bu iki alandan birinde meydana gelen bir olay, diğer alanda kendini gösteren başka bir olayla paralel olur. Örneğin, bir insanın parmağına iğne batırıldığında, maddi-fiziksel alanda gerçekleşen bu harekete paralel olarak, ruhunda bir duyum ortaya çıkar. Aynı şekilde, ruhumuzda meydana gelen bir heyecan, bedenimizde paralel bir fiziksel tepkiyle karşılık bulur. Çünkü fiziksel ve zihinsel dünyalar aslında bir ve aynı gerçekliğin iki farklı görünümüdür; biri zihinsel, diğeri fiziksel olmak üzere aynı şeyin iki farklı ifadesidir.
İki Düşünür Arasındaki Farklar
- Descartes, ruh ve bedeni birbirinden tamamen ayrı iki töz olarak ele alırken; Spinoza, bunların aynı tözün farklı yönleri olduğunu söylemektedir.
- Descartes açısından ruh ve beden bir etkileşim içerisindedir. Spinoza açısından ise böyle bir ilişki ortada yoktur. Ruh ile beden paraleldir ve aynı olayların farklı tezahürlerini barındırırlar. Ruh zihinsel, beden ise fiziksel olarak görünmektedir.
- Descartes, ruh ve bedenin etkileşim noktası olarak beynin bir bölgesini işaret ederken; Spinoza, bu iki alanın temas halinde olmadığını savunmaktadır. Bu savunmasının sebebi, bu iki alanın özde tek bir gerçekliğin farklı ifadeleri olmasından kaynaklanır.