Marilyn Monroe Dosyası 2: Yıldız Aktristin Gökyüzünü Bulan Yolculuğu
...Kimsesizim, beni kimse sevmiyor...
Marily Monroe dosyamızın ikinci bölümüyle karşınızdayız. Önceki bölümde Marilyn'in doğumundan başlayarak şöhrete ulaştığı zamanlara gelmiştik. Hikayesine büyük sükse yaratıp kariyerinde onlarca basamağı atlamasına yardımcı olan filmi hatırlatarak devam edelim.
Marilyn, bu film ile elde ettiği başarıdan sonra bir skandalın eşiğinden döndü. İlk gençlik zamanlarında çekilen iddialı pozları basının eline düşünce aç kalmamak için bunu yaptığını kabul etti. Dürüstlüğü sayesinde bu olay bir skandal olmaktan çıkıp genç kadının hayatta kalma çabası olarak insanların zihnine yerleşti.
Niagara'nın ardından diğer ünlü filmleri, Erkekler Sarışınları Sever ve Milyoner Avcılar'nda yer aldı. Filmlerinin başarılarına rağmen Marilyn'in memnun olmadığı şeyler vardı. Kendisine gelen tüm filmlerde aynı tiplemeyi canlandırdığını hissediyordu. Ayrıca emeğinin karşılığını maddi olarak da yeterince alamıyordu. Bu yüzden 1954 yılında bir film teklifini reddettiği için bir süre boyunca filmlerde görülmesi engellendi. Aynı yıl içinde Marilyn ikinci evliliğini ünlü beyzbolcu Joe DiMaggio ile yaptı.
Birbirlerini anladıklarını ve evliliklerini bunun üzerine kurulu olduğunu söyleyen Marilyn, arkadaşlarına göre Joe DiMaggio'nun onun ilgisinden etkilendiği için ona kapıldığını söylüyorlardı. Bir süre sonra Joe'nun aşırı sahipleniciliği birtakım sorunlara neden olmaya başlamıştı. Marilyn'in Yaz Bekarı adlı filminde yer alan ikonikleşmiş sahnenin çekimlerinde eşi Joe DiMaggio da vardı. Sahneden, sahne çekilirken halk tarafından gösterilen eşine gösterilen ilgiden rahatsız olmuştu. Karısının aptal durumuna düştüğünü düşünüyordu.
Marilyn, arkadaşlarına o günün gecesi otel odalarında DiMaggio tarafından hırpaladığını söylemişti. Evlilikleri dokuz ay içinde biterken Marilyn'in boşanma davasından sonraki hali basına böyle yansıdı.
Marilyn'in psikologu onun o sıralar depresyon yaşadığını kaydetmişti. Kimse beni sevmiyor, kimsesizim gibi şeyler söylüyordu. Bu söyledikleri Marilyn'in çocukluk zamanlarını yaşayamadığını, içinde halen kapanmayan yaralar olduğunu gösteriyordu.
Marilyn, kariyerinde durmak istemiyordu. Marilyn Monroe Productions şirketini kurdu ve kendini oyunculuk derslerine vermek istedi. Sanatında özgür ve itibar sahibi olmak istiyordu. Hayali değil, başarmak istediği iyi bir oyuncu olmaktı. Dürüst bir sanatçı.
Üçüncü ve son evliliğini ülkenin en ünlü oyun yazarı Arthur Miller ile yaptı. Miller'ın çevresi de Marilyn'in kariyer isteklerini kamçılamıştı.
Marilyn'in yapımcılığını üstlendiği film için Londra'ya gittiklerinde, Marilyn Miller'ın kendisi hakkında yazdığı olumsuz yazıları bulmuştu. Bu yazılarda Miller, Marilyn'in aslında düşündüğü gibi melek olmadığını, eski karısı kadar kusurlu olduğunu anladığını ve hatta Marilyn'in bir sürtük olduğunu yazacak kadar ileri gitmişti.
Marilyn, Bazıları Sıcak Sever filmiyle Altın Küre kaznmışken kaybettiği başka bir şey vardı. Filmin çekimleri sırasında Miller'dan hamileydi fakat bilinmeyen bir sebepten ötürü bebeğini kaybetmişti.
Miller ile 1961 senesinin Ocak ayında boşandı. Marilyn giderek sona yaklaşıyordu. Tamamladığı son filmi olan Uygunsuzlar'ın çekiminde sete zaman zaman geç geliyor, kendinde olmuyordu. Bazen de tam aksine enerjisi yerinde oluyordu. Bu durumun sebebinin kullandığı ilaçlar olduğu söyleniyordu. Uyku hapları bağımlılığı nedeniye bir klinikte belli bir süre tedavi gördü.
Bu süreçten sonra ölümüne gün gün yaklaşırken komplo teorilerinin kaynağı olacak kişiler, Marilyn'in hayatına tekrar girmişlerdi: Kennedy'ler. Tanışıkları bu yıllardan önceye dayansa da Marilyn'ın yaşamının son yılında tekrar görüşmeye başlamışlardı. Marilyn'in yakınları tarafından ikisiyle de görüştüğü zamanlar olduğu da söylentiler arasında. Marilyn, Kennedy'ler ile görüşmeye başladığı an onların düşmanları tarafından takibe alındı. Kennedyler'in kuyularını kazmak istedikleri düşmanları vardı ve onların da kuyusu kazılmak isteniyordu. Marilyn için tehlikeli bir dönemin başlangıcıydı bu. Bobby (Robert) Kenndey'nin düşmanı Jimmy Hoffa, Marilyn ile ilişkilerini ortaya çıkarıp onları karalayacak özel bir dedektif tuttu. Marilyn'in evi ve Kennedyler ile görüştüğü mekana böcekler yerleştirildi.
Marilyn'in FBI tarafından izlendiği ilk dönem, komünizme yakın olan eski eşi Arthur Miller ile evlendiği dönem. Ayrıca yaşamının son yılında da takip altındaydı. 1962'de komünist olarak anılan arkadaşları ile yaptığı Meksika gezisine dair bir belgeye de ulaşılmıştı. FBA'ya göre psikolojik sorunlara sahip olan bu havai kadın, Kenneyler için uygun biri değildi. Ayrıca FBA, bu belgesinde Başkan Kennedy ile nükleer silah hakkında fikir alışverişi yaptığını ve sol görüşlü olduğunu tespit ettiklerine yer vermişti. Nükleer silahlar çok ciddi bir uluslararası sorundu ve herkesin dilinde bu konuyla ilgili sıradışı bilgiler olmamalıydı. Kennedyler bu durumun farkına vardıkları zaman Marilyn ile görüşmemeye başlamışlardı. Marilyn, arkadaşlarına kendisine emir verdiklerini söylemişti. Belki de sonunu hızlandıran süreç buydu. Alkolü ve uyku ilaçlarını birlikte almaya başlamıştı.
Marilyn, 5 Ağustos 1962 yılında evinde hizmetçisi tarafından ölü olarak bulundu. Ardında milyonlarca hayran ve tamamlanmamış bir film (Something's Got to Give) ile birlikte kırık bir hayat öyküsü bıraktı.
Aşırı doz ilaçtan öldüğü bildirilerek intihar olasılığı üzerinde duruldu. Yıllar sonra bir araştırmacı, Marilyn'in hizmetçisinin tutarsız bir ifade verdiğini keşfetti. Hizmetçi, gece üç sıralarında Marilyn'in doktorunu arayıp durumu bildirmişti fakat Marilyn'in basın danışmanının eşinin anlattığına döre olanlar başkaydı. Eşiyle o akşam bir mekandalarken bir haberin gelmesiyle eşinin apar topar Marilyn'in evine gittiğini söyledi. Dediğine göre bu saat on buçuk civarlarındaydı yani gece yarısından önce bir şeyler olmuştu.
Daha sonra Marilyn'in aslında evde ölmediği, hastaneye kaldırıldığı ortaya çıktı. Fakat ambulansta öldü denilerek Marilyn'i eve geri getirdikleri söylendi. Bu bilgiler, 80'li yıllarda Marilyn davasını tekrar araştıran bir gazeteci tarafından ortaya çıkarıldı.
Marily'in ölümü hakkında birçok iddia öne sürülse de hiçbiri kanıtlanamadı. Marilyn'in cenazesini eski kocası Joe DiMaggio düzenledi. DiMaggio'nun şarkıcı Frank Sinatra'yı Marilyn ile Kennedy kardeşleri tanıştırdığı için asla affetmeyeceği söylentisi de vardır. Marilyn ölmeseydi DiMaggio ile tekrar evlenecekleri de söyleniyordu. Joe DiMaggio, yıllar boyunca Marilyn'in mezarına güller yolladı ve bir daha hiç evlenmedi.
Marilyn'in mirası, tuhaf bir şekilde hayatında sadece bir kez yan yana geldiği Anna Strasberg'e kaldı. Monroe, mirasının bütük bir kısmını onu yetiştiren Lee Strasberg'e bırakmıştı. Marilyn öldükten sonra evlendiği ikinci eşi miras hakkına sahip oldu.
Yazımızın sonuna gelirken bir bilgiyi daha not etmeden geçemeyeceğim. Ben Lyon'un Marilyn'e ismini verdiği aktrist Marilyn Miller'ın da, Monroe gibi genç bir yaşta öldüğünü biliyor muydunuz? Marilyn Miller, Monre'nın ölümünden 24 sene önce, 38 yaşında öldü. Acı ve talihsiz bir tesadüf, başka ne diyebiliriz ki?
Marilyn'in hayatı ve ölümüne dair araştırmaları izlemek isterseniz, Netflix yapımı Marilyn Monroe: Kasetlerdeki Sır adlı belgeleseli izlemenizi tavsiye ederim.
Güzel ve yetenekli kadın Marilyn, umarız şu an bulunduğu yerde huzur içindedir. Seni hep hatırlayacağız, güzel gülüşlü kadın.