Maskenin Ardındaki Müzikal Deha: Buckethead

Kapalı kutunun dünyaya açılan dehası.

Müzik dünyası dediğimiz o renkli, kalabalık ve şaşaalı dünya, çoğu sanatçı için kendini ve sanatını göstermek, ardından belli bir kitleye hitap edip küreselleşmek için oldukça uygun bir ortamdır. Nasıl göründüğü ve duyulduğu çoğu müzisyen için genelde önemli olsa da, bu kaygıları müzik kariyeri için odak noktası haline getirmeyip, yıllardır çizgisinden ve yeteneğinden şaşmayan, kendine has tarzı ve sayısız müzikal eseri ile müzisyenler veya dinleyiciler açısından birçok kişinin dikkatini ve ilgisini başarılı bir şekilde çeken nadir müzik dehalarından biri: Buckethead.

13 Mayıs 1969, California/Amerika'da dünyaya gelen Brian Patrick Carroll, (sahne adıyla Buckethead) ilk gençlik yıllarından itibaren müzik başta olmak üzere, kendini çeşitli sanat dallarına adamış ve oldukça üretken bir sanatçı. 2024 yılına kadar solo albümlerinin yanı sıra "Pike Albums" adını verdiği albümlere ek olarak toplamda 655 albüme sahip olan Buckethead, experimental rock, progressive metal, avant-garde metal, alternative rock ve ambient gibi birçok müzik türünde eserlerini büyük bir ustalıkla icra etmektedir. Korku filmlerine olan ilgisi ve dövüş sanatına olan hayranlığı Buckethead için yalnızca hobileri değil, aynı zamanda müziği ve sahnesinde de karşımıza çıkan yegane esin kaynakları.

Genelde giydiği siyah kıyafetleri, Halloween 4 filminden esinlendiği beyaz Michael Myers maskesi ve kafasına taktığı KFC kovasıyla ikonik bir görüntü ve izlenim bırakan Buckethead, aslında müziği bir yana kafasındaki kovayı ve yüzündeki maskeyi çıkarmamasıyla da ünlü bir gitar virtüözü. Çocukluğunda içine kapanık biri olduğundan söz eden Buckethead, sahne ismini ve karakteristik tarzını, çocukluk arkadaşının odasında gitar çalışırken kafasına bir kova geçirmiş bir şekilde eğlenceli bir görüntü oluşturduğunu düşünmesiyle ortaya çıkardı. Dolayısıyla bu ilham, onun imzası haline gelen ismini ve sahne karakterini şekillendirdi. Fakat bütün üne, tanınmaya ve hayranlara rağmen çocukluğundaki içine kapalı kişiliğinden çıkamayan Buckethead, bırakın maskesini çıkarmayı röportaj vermeye bile bir nevi uzak biri esasında. Ki bu yaklaşımı da dolaylı veya direkt olarak onun daha da gizemli bir sanatçı olarak adlandırılmasına yol açıyor.

Oldukça uzun soluklu ve başarılı bir kariyeri olan Buckethead, 2000-2004 yılları arasında Guns N Roses'ın gitaristi olmasının yanı sıra (daha sonradan kişiliğinden kaynaklı sorunlarından ötürü gruptan ayrılmış olsa da) daha birçok ünlü isim ile beraber birkaç şarkının altına imzasını atmıştır. Solo ve Pike albümlerinde dehasını konuşturmasına ek olarak, Mortal Kombat ve Guitar Hero gibi oyunlar için de yazdığı şarkılarıyla da kabiliyetini göstermekten kendini alıkoymamıştır. Korku filmlerine olan hayranlığı da sadece onun içinde kalıp yaşamamış, Saw II filmi için de ayrıca bir şarkı yazıp benliğini kendi ilgi alanları çerçevesinde de unutulmaz hale getirmiştir.

Yalnızca elektro gitarının iddialı melodilerini değil, ayrıca bas gitar ve banjosunun da melodik ezgilerini duyduğumuz Buckethead'in çok yönlülüğü ve farklı enstrümanlar arasında kolayca geçiş yapabilme becerisi, onu müzik endüstrisinde son derece talep gören bir işbirlikçi yapmıştır. Örneğin Ozzy Osbourne kendisiyle yapılan bir röportajda, Buckethead'e Ozzfest'te grubunda gitar çalmasını teklif ettiğini, ancak kendisiyle görüştükten sonra kostümünü ve kafasındaki kovayı çıkarmayacağını anladıktan sonra fikrini değiştirdiğini belirtmiştir. Kendine has kişiliği ve gizemi onu bu gibi durumlardan alıkoysa da, Buckethead'i Buckethead yapan da esasında bu asi ve kendi imzası ve becerisiyle oluşturduğu esrarengiz kapalı kutu imajı.

Buckethead'in performansları sırasında maske takma tercihi, kişiliğine her zaman bir entrika havası katmıştır. Kimileri bunun anonim kalma çabası olduğunu öne sürerken, diğerleri bunun bilinçli bir sanatsal ifade biçimi olduğuna inanıyor. Sebebi ne olursa olsun, bu maske Buckethead'in imajının ikonik bir parçası haline geldi ve onun etrafındaki gizemi daha da artırdı.

Benim için dinlerken zamanın uzay boşluğundaymışımcasına aktığı, birçok duyguyu aynı anda tattırma kabiliyetine sahip bu biricik parçayı buraya eklemeden geçemeyeceğim.


Dancing Soul