Medusa'nın Sonu: Kaderin Kaçınılmazlığı (Bölüm 4)
Kaderin izinde, kahramanlığın ve adaletin sınandığı destansı bir yolculuk…
Son bölümümzde kaderin ağırlığını omuzlarında taşıyan Perseus’un, tanrıların rehberliğinde çıktığı zorlu yolculuk, gölgelerle çevrili bir savaşı ve dönüşünde onu bekleyen yeni sınavları keşfedeceğiz. Kahramanlık, adalet ve yazgının kesiştiği bu destansı hikâyede, Perseus’un efsaneye dönüşen adımlarını takip edeceğiz.
Perseus artık karşılaşmaya hazırdı. Hermes, Gordonların nerede yaşadığını bildiği için Perseus’u alıp okyanusu aşarak onu lanetli kız kardeşlerin adasına bıraktı. Şans eseri Perseus vardığında hepsi uyuyordu. Parlak kalkandan onları net bir şekilde görebiliyordu. Vücutları altın pul kaplı, saçları yılandan ve büyük kanatları olan bu kızlar oldukça korkutucu gözüküyordu. Hermes ve Athena ona hangisinin Medusa olduğunu söyledi. Perseus kanatları sayesinde onların üstünde dolanıyordu ama asla onlara direkt olarak onlara bakmadan kalkana bakıyordu. Bir şekilde Medusa’nın kafasını aldı ve sihirli cüzdana koydu. Elbette buna uyanan kız kardeşleri Medusa’yı görünce dehşete kapılmışlardı. Hemen katili takip etmeye koydular ama nafile. Perseus çoktan onu görünmez yapan başlığı takip kayıplara karışmıştı bile.
Perseus artık adaya dönmüştü ama kaldıkları evde kimseyi bulamadı. Balıkçının karısı çoktan ölmüştü. Balıkçı adam ise Danaë’nin evlenmeyi reddetmesi sonucu öfkelenen Polydectes’ten kaçmak zorunda kaldı. Perseus’a da bir tapınağa sığındıklarını söyledi. O sırada kral sarayda bir ziyafet vermiş ve onu destekleyen tüm erkekleri ziyafete davet etmişti. Bu fırsat bilen Perseus saraya gitti ve kralın karşısına geçip Medusa’nın başını yukarı kaldırdı. Bunu gören saraylılar ve kral o anki ifadeleriyle taş kesildi.
Adadakiler artık tiranlıktan kurtulmuşlardı. Perseus Dictys’i adanın kralı yapıp annesi ve eşi olacak Andromeda’yı alıp yaşadıkları eski krallığa döneceklerdi. Burada asıl amaç onları sandığa koyup ölüme gönderen kral dedesi Acrisius ile uzlaşmaktı. Ancak Argos’a vardıklarında kral Acrisius’un kentten uzaklaştırıldığını ve nerede olduğunun belli olmadığını gördüler.
Perseus adaya vardıktan bir süre sonra Larissa kralının düzenlediği atletizm yarışmasına katılmak için oraya gitti. Sıra ona geldiğinde diski öyle bir fırlattı ki disk seyircilerin arasına düştü. Disk kral ile görüşmeye gelen Acrisius’a çarptı ve bu darbe onun sonunu getirdi. Böylece kehanet doğrulandı. Perseus bazen kendini kötü hissetse de dedesinin annesini ve kendisini öldürmek için neler yaptığını biliyordu. Argos kralının ölümüyle sıkıntılar sona erdi ve mutlu mesut yaşadılar.
Böylece Perseus, yalnızca bir kahraman değil, aynı zamanda kaderin kaçınılmaz döngüsünü tamamlayan bir figüre dönüşür. Yolculuğu, zafer ve kayıplarla şekillenirken, adalet yerini bulur ve efsanesi zamanın ötesine taşınır.