Perseus’un Zorlu Yolculuğu: Kaderin Kaçınılmazlığı (Bölüm 2)
Bir kehanet, bir sürgün ve kaçınılmaz bir yolculuk… Perseus’un kaderi çoktan yazılmıştı.
Dalgaların içinde çaresiz tek başına bir anne ve küçücük bir bebek… Dalgaların onları nereye getireceğinden habersiz sürükleniyorlardı. Onların haberi yoktu ama kader her şeyden haberdardı. Hikâyenin kalan kısmında Perseus’un gururunun nelere yol açacağını göreceğiz.
Danaë küçücük oğluyla sandığın içinde oturuyordu ve denizin ortasında yapayalnızlardı. Gün ışığı yavaştan yok oluyordu ve Danaë gece boyunca sallanan sandığın içinde sanki üzerlerine gelip onları ıslatacakmış gibi hissettiren dalgaların sesini dinledi. Günün aydınlanması onun için umut kaynağı olamıyordu çünkü zaten sandığın içinde gün ışığını göremiyordu. Aslında etrafında bir sürü ada vardı ama bunların hiçbirinden haberdar olamıyordu. Sadece bir an dalganın onları alıp bir yere fırlatacağını hissetti ve öyle de oldu. Dalgaların yardımıyla bir kıyıya vurdular ama hala sandığın içinden kurtulamamışlardı ve kurtulmak için hiçbir yolları da yoktu.
Kadere engel olunmaz demiştik ya gerçekten de öyleydi. Dictys adında balıkçı bir adam kıyıya vuran bu sandığı bulmuştu. Sandığı kırıp açtıktan sonra içindeki Danaë ve oğlu Perseus’u evlerine getirdi. Balıkçı adam ve karısının çocukları olmadığı için zavallı kızı ve çocuğunu sahiplenip kendi çocukları gibi baktılar. Danaë çocuğunun balıkçıyla iş yapmasından da oldukça mutluydu ama bu mutluluk uzun sürmeyecekti.
Bu küçük adanın yöneticisi balıkçı Dictys’in kardeşi Polydectes’ti. Bu adam abisinin aksine çok zalim ve acımazsız biriydi. Uzun bir süre Danaë ve oğlunu fark etmemişti ama günler bir gün Danaë’nin kusursuz güzelliği o adanın kralı olan Polydectes’in dikkatini çekti. Gerçekten de Perseus büyümüş olmasına rağmen Danaë çok yaşlanmamış ve güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. Danaë’nin güzelliğini fark eden Polydectes ona âşık oldu ama onun oğlu Perseus’u istemiyordu. Bu yüzden Perseus’tan kurtulmak için planlar yapıyordu.
Uzan diyarlarda birinde ölümcül güçleriyle tanınan Gordon adlı canavarlar vardı. Polydectes planın ilk adımı olarak Perseus’a bu canavarlardan bahsederek onlardan birinin kellesini dünyadaki hiçbir şeye değişmeyeceğini belirtmişti. Bu bilgiyi onun aklına koyduktan sonra evlenmek üzere olduğunu duyurarak Perseus da dahil olmak üzere tüm arkadaşlarını kutlamaya davet etti. Perseus hariç her konuk da adet gereği geline bir armağan getirmişti. Perseus’un verebileceği hiçbir şeyi yoktu ama gururlu bir genç olduğundan birden atıldı. Tam da kralın planladığı gibi ona herkesten çok daha beğeneceği bir hediye getireceğini söyledi. Medusa’nın kellesini alıp hediye olarak getirecekti.
Perseus, annesini korumak ve gururunu kanıtlamak için tehlikeli bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyordu. Ancak kaderin ağları çoktan örülmüştü. Zalim Polydectes’in hırsı, genç kahramanı ölümcül bir sınava sürüklerken, onun yazgısı yalnızca kendisini değil, tüm dünyayı değiştirecekti.