Medya ve Toplumsal Cinsiyet
Medyada kadınlar dar anlamda temsil edilir. Bu yazı, medyanın kadınları nasıl konumlandındırıldığına derinlemesine bir bakış sunuyor.
Toplumsal cinsiyet rolleri ilk olarak ailede öğrenilse de bu öğrenme sürecinde medya da önemli bir role sahiptir. Medyada gösterilen rol modeller bireyler tarafından özümsenir. Medya, toplumdaki toplumsal cinsiyet rollerini etkilerken benzer biçimde toplumdaki toplumsal cinsiyet rolleri de medyayı etkiler. Reklamlar ve sosyal medya platformları ataerkil yapıyı desteklemekte ve yeniden üretmekte. TV dizilerinde kadınlar ev içerisinde erkekler ise evin dışında konumlandırılıyor. İşbölümlerinde de yine ataerkil yapı kendisini gösteriyor. Erkekler evin geçimini sağlayan, güçlü, yiğit, sert mizaçlı olarak idealize edilirken kadınlar ev işleri, çocuk bakımı, entrika gibi işlerle ilgilenir şekilde konumlandırılıyor.
Anaakım medyada yayınlanan dizilerde farklı cinsel yönelimlere çok az yer veriliyor, yer verildiğinde ise marjinal olarak stereotipleştirilir ve oldukça pasifize şekilde yer veriliyor. Tüm bunlar ele alındığında toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin devamlılığında medya oldukça önemli bir yere sahiptir. Yalnızca dizilerle değil, haberlerde kullanılan dille de toplumsal cinsiyet eşitsizliği yaratıyor. Genel yayın kanallarının günlük akışı geleneksel çekirdek ailenin günlük rutinlerine göre belirleniyor. Kısacası, medya ekonomisiyle kapitalist tüketim ve cinsiyet eşitsizliği sürdürüyor. Medya egemen ideolojilerin yansıtılmasında kullanılan güçlü bir araçtır. Kadınlar, medyada ikincil konuma itilmiş ve bağımlı konumda gösteriliyor.
Medyadaki karakterlerin rol model olarak algılanmaya açık olması ve toplum – medya arasındaki ikili ilişki medyayı yeniden üretim aracı haline getiriyor. Medyada kadınlar, ikincil, başkalarına bağımlı ve erkekler tarafından farklı şiddet türlerine maruz kalan “zayıf” bir konumda temsil ediliyor. Toplumsal hayatta egemen olan cinsiyetçi işbölümü medyada da kendisini gösteriyor. Dizilerde kadınlar belirli bir mesleğe sahip olsalar bile ev içinde konumlandırılıyor. Kadınlar ya hiç çalışmamakta ya da evlendikten sonra işlerinden ayrılmış halde gösteriliyor. Özellikle pembe dizilerde kadınlar ev içi emek üreten, evde kocasını bekleyen, tüm ev işleriyle uğraşmasına rağmen bakımlı olan ve kocasına hayatını adayan şekilde gösteriliyor. Kadınların tek sorunları aşk işleri, zengin koca bulmak; tek işleri ise kaos aramak olarak yansıtılıyor. Oysa erkekler tam zamanlı iş sahibi, makul şekilde dindar, atletik fizikte anlatılıyor. Medyada ezilen taraf yalnızca kadınlar değildir, aynı şey homoseksüeller içinde geçerlidir. Baskın cinsiyet rollerden sapan kişiler muhakkak başarısız olarak ele alınıyor. Homoseksüeller aile kuramayan, kadınsı, cinsellik düşkünü, oldukça bakımlı, araba ve futbol konularına ilgisi olmayan bireyler şeklinde temsil ediliyor.
Günümüzde medyanın geldiği nokta oldukça açıktır. Risk almamak adına var olan sevilmiş dizilerin farklı versiyonları oluşturularak servis ediliyor. Bu durumun sonucunda tüm diziler birbirine benzer hale gelmiştir ve birçoğunda kadının konumunu aynıdır. İnternetin yaygınlık kazanmasıyla birlikte internet dizileri de yaygın hale gelmiştir. Bu dizilerde kadınlar daha çeşitli rollerde ve özelliklerde tasvir ediliyor. Bu çeşitlilik önemli bir yere sahip olsa da yine değişmeyen kalıplaşmış yargılar mevcuttur. İnternet dizilerinde kadınlar, hem iş dünyasında hem de aile içerisinde konumlandırılmaya başlanmıştır. Fakat hala kadın fedakâr anne ve kocası için uğraşan iyi bir eştir. Anaakım medyadaki dizilerin yıllar içerisindeki değişimine bakıldığında ise olumlu bir gelişme görülmemektedir. Bu dizilerde kadınlar kamusal alanda yansıtılsa da işlerini profesyonelce yapmayan, entrika ile uğraşan zengin eş arayan ya da dedikodu gibi meselelerle uğraşır konumdadır. Dizilerdeki kadının konumu ve iktidarın kadın söylemi karşılaştırıldığında birbirlerine dair bir paralellik göstermekte. Özellikle medyanın yaygınlık kazandığı ve herkese ulaşabildiği günümüz şartlarında medya en önemli ideolojik aygıt haline gelmiştir.