Misafir V

Henüz anne olmamıştı ama bu derin hüznü içinde hissedebiliyordu.

Neredeyse bir asırlık olan defteri açtığında eskimişliğin kokusu burnuna doldu. Defter dağılmasın diye kapağı dikkatlice açtı. İlk sayfanın sağ üst köşesinde muhtemelen o günün tarihi yazıyordu, “11 Kasım 1936”.

“Canımın parçasından koparılışımın 15’inci yılı ve tam bugün 15’ine basıyor delikanlım. Kim bilir nasıl da yakışıklı bir genç olmuştur. O masum bebek kokusu hala boynunda mıdır, nazlı nazlı ağlayan sesi kalınlaşmış mıdır, ya o yumuk elleri kim bilir şimdi ne işler yapıyordur. Güzel çocuğum, Mustafa’m çok uzaklarda bir annesi olduğunu biliyor mudur, hissediyor mudur? Umarım onu şefkatiyle saran biri vardır yakınlarında. Az daha dayan çocuğum elbet seni bulacağım, elbet bir gün tekrar kollarıma alacağım.

Unut artık onu diyenlere inat Tanrı bugün rüyamda gösterdi bana masumumu, gözlerinden tanıdım, bebekliğindeki gibiydi bakışları, anlamlı anlamlı baktı yüzüme, tuttum sarıldım sıkıca. Biliyorum bu rüya bir işaret, Tanrı onu bana geri verecek. İnanmayı bırakmayayım diye gösterdi bana bu rüyayı. Ne uğruna olursa olsun seni bulacağım çocuğum, neye mal olursa olsun. Bir gün aile olduğumuz bu evde yaşayacaksın ve çocuklarını büyüteceksin.”

Sayfanın geri kalanı okunmuyordu. Mürekkep çözünmüş ve harfler birbirine karışmış durumdaydı. Büyük ihtimalle sayfaya bir şey dökülmüştü ya da birisi sayfanın tam bu kısmında ağlamaya başlamıştı. İçi burkuldu, bu kadın Mustafa öğretmenin annesi. Daha önce öğretmenin ailesine dair hiçbir şey duymamıştı. Neden ayrı düşmüş olabileceklerini düşündü. Bu katlanılması çok zor bir durum olmalıydı. Henüz anne olmamıştı ama bu derin hüznü içinde hissedebiliyordu. Öksürük krizi başlayınca boğazını temizlemek için yerinden kalkıp su almaya gitti, yolda anne ile oğulun kavuşmuş olmalarını diliyordu.