Misafir VI

Ah oğulcuğum, yana yana içim kalmadı. Nasıl bir kaderi var bu annenin…

Düşünceli düşünceli koltuğa geri döndü. Okumaya kaldığı yerden devam etmek için hazırlandı, ilk yazıdan sonra defterin birkaç sayfası yırtılmıştı. Devam etti, tarih 20 Aralık 1936’tı idi.


“Mustafa’m, seni bulabilmek için neyim var neyim yok satmaya karar verdim. Sen yoksan baban yoksa dünya malı ne işime yarar. Gel gör ki bana destek olacak kimseyi bulamıyorum etrafımda, eşimin dostumun, arkamdan “Meryem delirmiş” dediklerini duyuyorum, umrumda bile değil. Ailem ise hala genç olduğumu ve evlenmem gerektiğini söylüyor, bu da umrumda değil. Benim tek hayatım sizsiniz, yanımda olsanız da olmasanız da içim yalnızca sizinle dolu.”


Bu sayfada yalnızca bunlar yazıyordu. Mustafa öğretmenin kaybolmuş olduğunu düşündü, o zamanın imkanlarıyla kayıp birini bulmak ne zordur diye geçirdi içinden. Bir yandan da kendini rahatlatmak için konuya çözümler bulmaya çalışıyordu. Bu ev Mustafa Öğretmenin eline geçtiyse kavuşmuş olmalıydılar, eğer bahsi geçen bu evse… Sayfayı çevirdi, tarih 23 Ocak 1937 idi.


“Mustafa’m bu zavallı anacığının başına daha ne gelecek ben de merak ediyorum. Bursa’daki araziyi satıp seni araması için eli kolu uzun birini tuttum, adam beni kandırdı Mustafa’m, parayla birlikte ortadan kayboldu. Ah oğulcuğum, yana yana içim kalmadı. Nasıl bir kaderi var bu annenin… Ama merak etmeyesin, asla seni aramayı bırakmayacağım, babamı ikna edip ortak araziyi sattıracağım, bir yolunu bulacağım.”


Merakının onu soktuğu durumdan memnun değildi. Bu hikâye içini burkuyordu ama artık sonunu öğrenmeden bırakamazdı.