Modern Devlet Anlayışı ve Makbul Vatandaş Yaratma

Toplumda hâkim olan vatandaşlık kavramı üzerine düşünceler.

Sanılanın aksine devlet, sadece bir coğrafyayı yöneten veya hukuki bir düzen sağlayan yapı değildir. Aynı zamanda bireyleri belli bir sosyal, kültürel ve ideolojik anlamda şekil veren bir üst organizasyondur. Farklı suni idealler çerçevesinde, vatandaşlarına kendi varlığını zorunlu bir mutlak olarak kabul ettirir. Ortak bir ülkü oluşturur ve hedef belirler. Hedefe ulaşmak için vatandaşlar yeri gelir canını verir; yeri gelir canı çıkıncaya kadar çalışır. Bu anlamda devlet, ihtiyaçlarına uygun vatandaşlar yetiştirmek ister. Kendisine tapan ve asla sorgulamayan. Devlet ideolojisine sonsuza kadar bağlı... Burada bu sürecin nasıl işlediği ve modern devlet anlayışının insanları nasıl ikna ettiğine değinmek istiyorum. 

Makbul vatandaş yaratma, her ne kadar devlet kavramının varlığı kadar eski olsa da 20. Yüzyılda derinleşmiş bir olgudur. Zira devlet yapılarının merkezileşmesi ile çocuklara zorunlu tutulan ilköğretim sayesinde devlet, hem emirleri uygulayabilecek kadar okuma yazma bilen askerler yetiştiriyor hem de marşlarla ve coşkuyla ortak ülkü hedefini alınlarına işliyordu. Nitekim, iki dünya savaşı da bu ortak ülkülerin sonucunda oluştu. Sermaye ve güç sahibi insanlar kendi aralarında çatışırken eğitim ile yönledirdikleri vatandaşlar belli sınırlar içinde tutuluyordu. Fabrikaların açılmasıyla işçilik yapan bireyler, ortak ülküler ile savaşa da gidiyordu. Güle oynaya vatanları için yola çıkan gencecik insanlar, o çok sevdikleri vatan toprağında yaşlanamadılar. Zihinlerinde o ortak ülkü, ellerinde silahlar, belki bir lahzada, toprak oldular. 

Modern devletin makbul vatandaş yaratmadaki başka bir amacı ise artan nüfustur. Nitekim, büyük nüfus gruplarını yönetmek ve toplumsal düzeni sağlamak için devlet, vatandaşlarını şehir hayatına uyum sağlaması için eğitir ve belgelerle sınıflandırır. Örneğin, 15. yüzyılda yaşamış bir insanın bugünün şehir hayatını anlaması neredeyse imkansızdır. O döneme nazaran çok daha fazla kısıtlayıcı önlem ve yasa ile yaşamaktayız. Zira artan nüfusla beraber çok kalabalık şehirlerde yaşıyoruz. Bir insanın aptallığı artık çok daha fazla insanı etkilemekte. Mesela araç bakımını ihmal eden biri, onlarca insanın canına mâl olabilir. Dolayısıyla modern devlet; nüfus sayımları, kimlik belgeleri ve hatta sosyal güvenlik sistemler ile vatandaşlarını sınıflandırıp denetler. Haklarımız ile iç içe giren denetleme unsurları ile modern devlet, vatandaşlarını kontrol eder. Adeta bir envanter sayımı yapar. 

Beni yanlış anlamayın. “Makbul vatandaşlık” yaratma sürecinin tamamen olumsuz bir olgu olduğunu düşünmüyorum. Zira belli bir düzenin varlığı, hayatlarımızı hak ettiğimiz bir şekilde sürdürebilmemiz için son derece elzemdir. Fakat toplumumuzda kavram karmaşasının çok yoğun olduğunu ve devlet kavramının da çoğunluk tarafından yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. Bireyler, sermayenin ve belirli kesimden insanların selameti için kendi hak ve özgürlüklerinden vazgeçmekte. Bunu da modern devlet yapısının makbul vatandaş yaratmak için oluşturduğu propagandalardır. Ki bu, sadece bizim toplumumuz için değil tüm dünya için geçerli bir süreçtir. Bu süreç, sosyal medyada rahatlıkla görebileceğiniz gibi bireyleri reaksiyoner tepkiler vermeye itmekte ve hiç hak etmeyen insanlara, hiç hak etmedikleri “sıfatların” yüklenmesine yol açmaktadır. Ümidim, bir gün insanların genel kanıdan sıyrılmaları ve dayatmalara karşı bir bilinç üretmeleridir. 19. Yüzyıldan beridir süregelen bu sürecin nihayete ermesidir...