Mulholland Drive Filmi Üzerine İnceleme

Gerçeküstü ögelerin bilinçaltıyla birleşip gerçek hayatı bu kadar iyi anlatması mümkün müydü?

Mulholland Drive, Türkçe ismiyle Mulholland Çıkmazı, David Lynch'in yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği bir psikolojik gerilim filmidir. İçinde gerçeküstü ögeleri bulunduran film, rüyaların gerçeklerle nasıl çarpıştığını, Hollywood'un karanlık yüzünü izlerken anlaşılmaz gözlerle bakarken bize yansıtır. Başrollerde Naomi Watts ve Laura Elena Harring üst düzey bir oyunculukla bu ağır filmin altından kalkmıştır. İlk başta bir dizinin bölümü olarak düşünülüp 1999'da büyük bölümünün çekildiği film, ABC'nin projeyi iptal etmesiyle tekrardan senaryosu yazılarak ve bütçe ayrılarak 2000 yılında bir film olarak çekimi tamamlandı.

Bu filmi tek izleyişte anlamak için oldukça dikkatli olmak gerektiğini söylemem gerekir. Baştan sonra gerçekten bir çıkmazmış gibi hissettiren doğrusal olmayan bir anlatıma sahip. Ben de üzerine düşünüp hakkında yazılanları okuduktan sonra anlayabildim. Zekice hazırlanmış diyebilirim. Şimdi yazacağım şeyler biraz (!) spoiler içermektedir. Eğer izleyip kendiniz anlamak için çaba sarf etmek istiyorsanız buradan sonra okumayı bırakabilirsiniz.

Diane, Hollywood'da yıldız olmak isteyen bir genç kadındır. Bu hayallerle Hollywood'a gider fakat hayali suya düşer ve psikolojik olarak bunalıma girer. Biz ilk başta aslında onun rüyasını izleriz. Sahne 1'e siyah saçlı bir kadın Mulholland Çıkmazı'nda kaza yapar ve hafızasını kaybeder. Sonraki gün bir eve gizlice girer ve orada baygın bir şekilde uyur. Bu sahneden sonra bir lokantada iki adamın sohbeti bizi karşılar. Bu adamlardan biri kabusunda bir yaratık benzeri tuhaf bir figür görmüştür ve onu anlatmaktadır. Sonra dışarı çıkarlar ve adam o yaratığı tekrar görüp bayılır. Sahne 3'te Betty aktör olma hayaliyle Hollywood'a gelir ve teyzesinin evinde kalmaya gider. Mutlu bir şekilde evde gezinirken bir anda o siyah saçlı kadınla karşılaşır. Teyzesinin tanıdığı zanneder ve barınmasına müsaade eder. Bu sırada siyah saçlı kadın kendini duvarda posteri asılı filmin başrol oyuncusunun ismi olan Rita olarak tanıtmıştır, çünkü hala hafıza kaybı yaşamaktadır. Sahne 4'te mafya Adam isimli bir yönetmeni tanınmamış bir oyuncu olan Camilla Rhodes'u filmde başrol olarak oynatması için baskı yapmaktadır. Adam bunu kabul etmez ve orayı tek eder. Dışarı çıktığında mafyanın arabasını görür ve arabaya saldırdıktan sonra kaçar. Sahne 5'te acemi bir kiralık katilin üç kişiyi öldürdüğünü ve elini yüzüne bulaştırdığını izliyoruz.

Betty, Rita'nın teyzesinin arkadaşı olmadığını öğrenir. Rita'nın çantasında 50.000 dolar nakit ve mavi bir anahtar bulurlar. Bir sonraki sahnede Adam evine dönmüştür. Karısını yatakta başka bir adamla basar. Öfkeden deliye döner ve karısının sevgilisi tarafından dövülerek evden atılır. Bir motele gidip orada konaklar. Sonrasında menajeri ona ''kovboy'' isimli birinin onunla görüşmek istediğini söyler. Adam, kovboy ile buluşur, Camilla'yı başrol yapması için ikna edilir. Sonunda da kendi iyiliği için ikna olur. Bir sonraki sahnede Betty ve Rita'nın parayı sakladıktan sonra filmin başındaki lokantaya gittiklerini görüyoruz. Rita lokantada servis yapan kadının yakasında Diane Selwyn ismini görür ve bir şey hatırlar. Telefonunda ismi bulup arasalar da cevap veren olmaz. Bundan sonraki sahne Betty'nin oyunculuk seçmelerine katıldığını gösteriyor. Gösterdiği performans çok beğenilir ve Adam'ın yönettiği bir filmin setine götürülür. Burada Adam ile Betty uzun bir süre bakışırlar. Betty bir bahane üreterek setten hızla uzaklaşır. Adam ise başrol için Camilla'yı seçer.

Filmin sonlarına doğru her şey aslında biraz anlaşılmaya başlıyor. Betty ve Rita, Diane'i bulmak için evine gidiyorlar. Evde çürümüş bir ceset bulmaları onları dehşete sürüklüyor. Rita sarı bir peruk takarak kılık değiştirir. Gece olduğunda iki kadın cinsel ilişkiye girerler. Sonra uykuya dalarlar fakat Rita, Club Silencio isminde bir tiyatroya gitmek için Betty'i uyandırır. Tiyatroya gittiklerinde bir adamın sahnede farklı dillerde her şeyin bir illüzyon olduğunu söylemektedir. Adamdan sonra bir kadın çıkar ve şarkı söyler. Şarkı söylediği sırada bayılır ama şarkı devam eder. Şarkı bittikten sonra Betty kendi çantasında Rita'nın mavi anahtarının uyduğu bir kutu bulur. Eve döndüklerinde Betty ortadan kaybolmuştur. Rita anahtarı çevirip kutuyu açtığında kutu yere düşer ve filmin rüya kısmı son bulmuştur.



Uykusundan uyanan kendini rüyalarında Betty olarak düşünen Diane Selwyn (Naomi Watts) yatağından kalkar. İşte şimdi gerçek hayattadır ve o rüyalarındaki esrarengiz siyah saçlı kadın olan Rita yani gerçekteki Camilla Rhodes'a (Laura Elena Harring) aşık olduğunu fakat onun tarafından reddedildiğini ve böyle ezik bir şekilde yaşamaya devam ettiğini fark ediyoruz. Adam'ın yönettiği filmde küçük bir rol almaktadır. Asla gerçekte büyük bir yıldız olamamış, üstüne aşık olduğu insan tarafından reddedilmiş ve hala acıyla nefes aldığı çarpıcı bir şekilde bizlere gösterilmektedir. Filmin başrolü Camilla'nın davetiyle Mulholland Çıkmazı'ndaki bir eve partiye gider. Yoldayken görürüz ki filmin en başındaki kaza yapan siyah saçlı kadının arabasıyla yolda gittiği araba ile benzerlik göstermektedir ve aynı oradaki gibi kazanın olduğu yerde araba durur. Camilla, Diane'i partiye götürür. Partideyken Diane, insanlara Camilla ile filmin seçmelerinde tanıştığını ve Hollywood'a gelmesinin nedeni olarak teyzesinin ölümünü söyler. Bundan önce Adam'ın Camilla'yla ilişkiye başladıklarını duyurur.

En sonda Diane o acemi kiralık katille lokantada buluşur, elinde 50.000 dolar nakit ve Camilla'nın resmi vardır. Lokantadaki servis yapan kadının ismini Betty olarak görürüz. Katil, Diane'e iş bittikten sonra sözleştikleri yerde mavi bir anahtar bulacağını söyler. Sonrasında Diane eve gitmiştir ve oturmaktadır. Kapının üstünde mavi anahtarı görünce halisünasyon görmeye başlar ve krize girer. Yatak odasına gidip kendini vurarak intihar eder.

Filmin Hollywood film sektörüne olan eleştirileri bu kadar birbirinden bağımsız gibi görünüp aslında çok bağlantılı sahnelerle dile getirmesi ancak bir dahinin yapacağı işten çıkmıştır diyebilirim. Güzel ve tatlı hayallerle bir yere yerleşip torpilli insanlar yüzünden hayal kırıklığı yaşayan Diane'in bu kadar saplantılı bir hale gelmesi bir insanın ne kadar yoldan sapacağı konusunda bilgi sahibi olmamızı sağlıyor. Çünkü ilk başta, tabii bu rüyasında, Betty yani Diane'i güler yüzlü ve insanlarla iyi anlaşan, insanlara yardım etmeyi seven biri olarak görüyoruz. Gerçek hayatta hissettiği bu suçluluk duygusunu hayalinde telafi etmek istediğini daha sonra öğreniyoruz. Camilla'dan karşılık bulamayan aşkı onu öldürmek istemesine kadar gidiyor.

Bu rüyalarda bir bunalım açığa çıkmaktadır. Bu bunalımın Rita'nın hafıza kaybı yaşamasıyla özdeşleştirebiliriz. Güzel devam etmesi tahmin edilen film, korku filmine dönüşüyor. Hikayenin doğrusal olmaması izlerken ''Ben ne izliyorum acaba?'' düşüncesi yaratıyor. Filmdeki imgeleri gözden kaçırmamak, sahneler bir bağlantı halinde oldukları için filmi anlamanıza yeter. Konu açısından kafayı allak bullak etse de izlemeye değer bir film.