Mutlu olunur mu, mutlu doğulur mu?
Mutlu musunuz yoksa mutluluğun hiçbir çaba göstermeden sizi bulmasını mı bekliyorsunuz?
Mutluluk, günde yüzlerce kez dilimizde olan ama çoğumuzun içinde ve hislerinde olamayan bir duygu durumu. Peki tam olarak bizim için ne ifade diyor? Aristoteles'ten örnek vermek gerekirse onun için mutluluk:
" Eylemler yoluyla kişinin kendini gerçekleştirmesi, kişinin kendisini diğer varlıklar, diğer insanlar ve nesnelerle ilişkiler içerisine sokması demektir."
Kısacası mutluluk, Aristoteles'e göre bir durum veya hâlden ziyade süreçtir. Eylemlerimizin yöneldiği, iyilerimizin elde edilmesinin tüm hayata yaydığı bir süreç.
Bana göre ise mutluluk insanın kendi potansiyelinin farkına varıp, her türlü düşünce ve eylemlerini gerçekleştirebilmesidir.
Bu durumun mümkün olmadığı dönemler olabiliyor çünkü her zaman her düşüncemizi eyleme dökemeyebiliyoruz. İçsel ve dışsal sebepler de etken oluyor. O zaman buradan şu sonucu çıkartıyoruz mutluluğu içsel sebeplerimizden ötürü istiyoruz ama bunlar büyük bir çoğunlukla dışsal sebeplere de bağlıdır. Çünkü bir insan olarak bizi mutlu eden şeyi yaptığımızda başka insanların özgürlük alanlarını kısıtlama hakkımız yok.
O hâlde hemen başlığın sorusunu çekiyorum. Mutlu olunur mu yoksa doğulur mu?
Mutlu doğmak elimizde olan bir durum değil. Henüz hiçbir şeyin kontrolümüzde olmadığı bir dönem. Ama bunun bir diğer hâlinin ise manevi ve psikolojik bir durum olarak anneye bağlılıktan geçtiğini düşünüyorum. Bizler onların hislerinin aynası oluyoruz küçükken. Bazı insanların ise depresifliğe, melankolikliğe yatkınlıkları vardır. İsteseler de mutlu olmayı beceremez onlar.
Mutlu doğmak elimizde değil dedik, peki mutlu olmak elimizde mi? Mutlu olmak da iki şekilde karşımızda. Yapmak istediğimiz eylemlere bağlı kısaca.
Aslında bazen bu kadar derine inmeye bile gerek kalmıyor. O kadar küçük şeyler gülümsememizi sağlıyor ki. Bazen dalından koparılmış bir çiçek, bazen sahaftan alınmış bir kitap, bazense içten söylenmiş güzel cümleler, hiç beklemediğin anda gelen bir iltifat. Hatta birden yağmurun yağması, kahve içtiğin kafede en sevdiğin şarkının sana eşlik etmesi.
Sadece bakmak yerine görmeyi tercih ettiğimiz zaman bizi mutlu edecek küçük şeylerin de farkına varabiliriz.