Neden Helva Kavururuz?
Ölünün arkasından neden başka tatlı yapmayız da helva kavururuz?
Türk mutfak kültürü uzak bir geçmişe sahiptir. Köklü bir tarihe sahip olan Türk mutfağının zenginleşmesinde göçler, savaşlar, ticaret, diğer toplumlarla etkileşim, din, coğrafya, iklim gibi birçok etken rol oynamıştır. Bu zengin kültürel mirasın içinde günümüze kadar geleneklerle birlikte yaşamaya devam etmiş olan sayısız yemek ve yemek âdeti içinde helva önemli bir yere sahiptir.
Türk mutfak kültürü ve geleneğinde önemli bir yere sahip olan helva, sadece Türk mutfağının sevilen tatlılarından biri olmamış aynı zamanda ritüellere ve törenlere konu olacak kadar değer görmüş ve anlam kazanmıştır. Helva, Arapça bir sözcük olup “tatlı yiyecek” anlamına gelen hulv kelimesinden türemiştir. Yani tek çeşit tatlıyı ifade etmemektedir. Bu sebeple Arap mutfak kültüründeki helva ile Osmanlı kültüründeki helva arasında şöyle bir fark vardır. Arap kültüründe helva, tatlıların ana başlığı olarak kullanırken Osmanlı kültüründe ise bir tatlı çeşidini ifade eder.
Helvanın kökeni Orta Asya’ya kadar dayanmaktadır. Bu dönemde öğütülmüş tahıl ve yağın kavrulmasıyla elde edilen kavutun üzerine bal veya pekmez konarak helva yapıldığı bilinmektedir. Kavut, bitkisel ürünlerden hazırlanan helva benzeri bir tatlıdır.
Tarihte bilinen ilk helva, Orta Çağ Arap dünyasında taze hurma ve sütün birlikte ezilerek hazırlanması sonucu oluşmuştur. Daha sonra ise yağ, un ve safran gibi malzemeler de helva yapımında kullanılmıştır. Helva, Ortaçağ Arap mutfak kültürünü yansıttığı gibi Orta Asya Türk geleneklerini de yansıtan bir yiyecek olmuştur.
Helva hem besleyici hem de lezzetli bir besin kaynağı olarak yüzyıllar boyunca Türk dünyasında sofralardan eksik edilmeyen bir tatlı olmuştur. Anadolu mutfak kültürünün vazgeçilmezlerinden olan helva, yalnızca sevilen bir tatlı değil aynı zamanda mutlulukların ve üzüntülerin de büyük ortaklarındandır.
Helva, geleneksel tatlı çeşitlerinden biri olmanın ötesinde ölüm ve doğum ritüelleriyle birlikte anılan simgesel anlamlarla yüklü bir yiyecektir. Osmanlı Dönemi’nde sayısız çeşitlere kavuşan helva, önemli bir ritüel yiyecek kimliğine bürünmüştür. Örneğin, birinin ölümünün ardından herkesin bir araya toplandığı anlarda helva yapılması Anadolu’nun en yaygın geleneklerinden biridir.
Cenazede helva kavurma geleneği, Türklerin binlerce yıl öncesinden beri gerçekleştirdiği bir gelenektir. Van'da yapılan kazı çalışmalarında 3000 yıl öncesine dayanan mezarlardan bulunan çanak ve çömlekler, ölenin ruhunun anısına sevdiği yemeklerin yapıldığını ortaya koymuştur. Anadolu'da binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan ölenin arkasından yemek yapmak, dayanışma ruhunun da bir parçasıdır.
Yağ, un, şeker ve süt/su ile hazırlanan helvanın en önemli aşaması unu yağda kavurma kısmıdır. Kavurma esnasında çıkan un kokusunun eski Türk geleneklerine göre ölünün ruhuna gittiğine inanılmaktadır. Göktürkler ölümden sonra ikinci bir hayatın varlığı ve ruhların sonsuza dek var olacağı inancına sahiptiler. İnanışa göre koku, ölünün ruhunu beslemektedir. Hazırlanan helva ölünün ağzının tadı gelsin, İslam inancıyla kabir azabı hafiflesin gibi temennilerle pişirilir, misafirlere ikram edilir. Yerken de ölünün ruhuna dua edilir. Ancak Müslümanlıkta ölünün arkasından helva ya da benzeri şeyleri dağıtmak mecburiyeti yoktur. Müslüman’ın âdetinde ölünün hemen arkasından Kur’an okumalar, hatimler, dualar göndermek vardır. Yani helva kavurma âdeti Türklere aittir. Bugün Bektaşî ve Alevîlerde yağ kokutmak uygulanmaya devam eden bir gelenektir.
“Yağ kokutma” geleneğinin sevap olduğu inancı tüm Türk topluluklarında bulunmaktadır. Ölünün arkasından yağ kokutulduğu yani helva kavrulduğu gibi kandil gecelerinde de sevap olduğu için yağ kokutulur, lokma kızartılır ya da helva kavrulur.
Birçok sebep ile yapılan bu helva, en yaygın anlamı ile birinin kaybı ardından yaşanılan acının hep birlikte çekilmesini temsil etmektedir. Herkesin helvayı kavurmak için sırasıyla helvanın başına geçmesi ise Anadolu'nun yardımlaşma ve paylaşma kültürünü temsil etmektedir.
Yüzyıllardır Anadolu topraklarında zengin Türk mutfağının hiçbir gıda ürünü helva kadar sevilmemiş ve toplum yaşamına bu şekilde anlamlı olarak girmemiştir. Kültürün vazgeçilmez lezzetlerinden olan helva, doğumdan ölüme kadar hatta öldükten sonra bile insan hayatında pek çok özel anın anlamını pekiştiren bir yiyecek ve gelenek olmuştur. Hatta helva üzerine kalıplaşmış sözler de oluşmuştur. Anadolu’da ölüm kastedilerek “babanın helvasını ne zaman yiyeceğiz” denir ya da beddua edilirken “kara gününde helvanı yesinler” denilir. Birçok ağıtımızda helva doğal olarak yer almaktadır.