Neden Kadınların Kendilerine Ait Bir Odası Olmalı: Virginia Woolf
Yılda 500 sterlin gelirin ve kendine ait bir odanın olması.
İngiliz edebiyatında feminist düşüncesi, denemeleri ve bilinç akışı tekniği ile büyük bir yere sahip olan Virginia Woolf, Modernist romanın öncüsü olarak görülmekle beraber, feminist düşüncenin temellerini atmış ve kurduğu yayınevi ile edebiyat dünyasına katkılarda bulunmuştur. Woolf gibi büyük bir yazarı küçük yazılarla anlatmak imkansızdır. Topluma sağladığı katkılar, kadınlar için olan çabası, o dönemlerde kadınlar için var olmayan kelimeleri bulmaya ve o kelimeler aracılığı ile düşüncelerini aktarmaya çalışması ve yöntemleri ile hem edebiyat akımlarına hem de topluma yön vermesi takdir edilesidir.
'Kendine Ait Bir Oda' eserinde kadınların oturup düşünebilmeleri, karar verebilmeleri, kafalarını dinleyebilmeleri ve yazabilmeleri için kendilerine ait bir odalarının olması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu oda sadece bir mekana ihtiyacı olduklarını değil, aynı zamanda ekonomik bağımsızlık, düşünce özgürlüğü ve kimsenin eleştirisi ve baskısı altında olmadan, kendi kuralları ve istekleri ile herhangi bir konu hakkında herhangi bir şekilde yazabilmeleri için ihtiyaçları olan alanı temsil etmektedir. Yazılan çok fazla eser vardır ama geneli birbirinin aynısıdır, aynı dil, aynı imalar kullanılmaktadır. Ancak Woolf, bu dili kırmak ve kadınların ihtiyacı olan, onların ihtiyaçlarına karşılık gelebilen bir dil bulmak istemekteydi. Kendisi dilin esnek olduğunu düşünür ve sürekli tekdüze bir şeyler yazıp, sadece bir anlamı bir kelimeye vermek yerine birden fazla anlamı temsil etmelerini istemektedir.
Woolf'a göre yaratıcı olabilmek için önce sessizlik içinde dünyayı, etrafını gözlemlemek gerekmektedir ve aynı zamanda yalnız olup kendi kuralları çerçevesinde bu gözlemleri kağıda dökmek gerekmektedir. Geçmişten bu yana erkekler rahat bir şekilde, baskı altında kalmadan istedikleri konuda, kadınlara istedikleri rolleri vererek eserler yazabildiği halde kadınların yazması ve yayınlaması yasaktı.
<Yılda 500 sterlin gelirin ve kendine ait bir odanın olması.>
Woolf kadınlar için bunu gerekçe olarak görmektedir çünkü kadınların tek başına kütüphaneye girmesinin yasak olduğu bir dönem vardı ve en büyük bilgi yuvasına bile girmeleri engellenmişken kadınlar nasıl da oturup entelektüel olabilirdi veya yazabilirdi? Üst sınıf kadınların eğitime erişimi vardı ancak o da çok nadir bir durumdu, çünkü bir kadının eğitim alması genel olarak gereksiz olarak görülmekteydi. Virginia Woolf, bir kadının maddi özgürlüğünü kendi kararlarını alabilmesini sağladığını savunmaktadır.
Kadınlar yıllar boyunca belli kalıplar içinde sınırlandırılmış ve isimler ile etiketlendiği için Woolf, kadınların çeşitli edebi eserlerde gösterildiği gibi 'eş', 'anne' veya 'fahişe' değil de kendi odasında, kendi alanında özgürce bir şeyleri düşünebilen ve bir şeylere karar verebilen bir birey olduklarını vurgular. Sadece orada kendi oldukları halleriyle rahat bir şekilde fikirlerini dışarı vurabildiklerini gösterir.
Virginia Woolf, bütün kadınların sembolik olarak birer odaya ihtiyaçları olduğunu ve bu odanın onlara özgürce düşünebilecekleri, kimsenin sınırlandırması olmadan rahat bir şekilde fikirlerini ifade edebilecekleri, haklarında yazabilecekleri, kendi paralarını kazandıkları için kimseye muhtaç olmadan bilgiye ulaşıp toplumda arkaplana düşmeyecekleri ve seslerinin bastırılamayacağı bir alanı sağlamaktadır.