Nesne Beni Yönetebilir mi?
Ömer Seyfettin'in "Yüksek Ökçeler" adlı hikayesinden yola çıkarak nesnenin üzerimizdeki hakimiyetini incelemeye var mısınız?
Nesne, Türk Dil Kurumu sözlüğünde şöyle açıklanmıştır; Belli bir ağırlığı ve hacmi, rengi olan her türlü cansız varlık, şey; parça, obje. Ancak nesne dediğimiz şey bu kadarla mı sınırlıdır? Bir nesneyi alırken/seçerken nelere dikkat ederiz ve neden onu seçeriz? Onu seçmemizin belli sebepleri var mıdır yoksa tamamen bilinçaltımızın yönlendirmesi doğrultusunda mı seçeriz? Bu soruların cevaplarını bu makalemizde irdelemeye çalışacağız.
Nesneler yıllar boyu hayatımızı kolaylaştırmış şeyler olsa da onları sadece maddi anlamda sahiplenmeyiz. Eşyaları aynı zamanda manevi anlamda da sahiplenir, onlara değerler atfederiz. Evimizde yıllarca duran vazonun bunca yıl durmasının sebebi sadece çiçekleri içerisinde yaşatıyor olması değil, anne yadigarı olmasıdır. Ya da bir kadının çeyizindeki kullanılmayan dantelleri yirmi sene sonrasında bile özenle koruyor olmasının sebebi içerisinde taşıdığı anılardır. Bu yüzden sadece biz nesnelere sahip olmayız. Onların da çeşitli sebeplerle üzerimizde iktidar sahibi olduklarını kabullenmemiz gerekir.
Ömer Seyfettin, “Yüksek Ökçeler” adlı hikayesinde Hatice Hanım’ın hikayesini anlatır. Hatice Hanım henüz on üç yaşındayken altmışaltı yaşında bir hastayla evlenmiştir. Kısa bir süre sonra kocasının ölümüyle tanışıp dul kalan zengin ve kısa boylu bir hanımdır. Kocasının ölümünden sonra tiksindiği için tekrar evlenmeyi düşünmez. Yaklaşık on yıl süren bu evlilik hayatında genç yaşta kocasının hastalığına göğüs gelmiştir. Gençliğinde bir gün yaşlanacağını söyleyerek, kendisine genç bir adamla evlenmesini söyleyenlerle evlenmek istemediğini söyler. Hatice Hanım, üç sadık hizmetkârı aşçı Elen ve evlatlık oğlu Gülter ile Göztepe’deki köşkünde yaşamaya devam eder. Çok titiz ve dürüst olan Hatice Hanım, boyunun kısa olması nedeniyle topuklu ayakkabı giymektedir. Giydiği ayakkabıların sesi evin her yerinden duyulabilir. Ayrıca namus ve temizlik konusundaki hassasiyetini konaktaki hizmetçilerine de yansıtmıştır. Ancak bir gün baş dönmesi sebebiyle çağırdığı doktorun düz taban bir terlik giymesi gerektiğini söylemesiyle tüm düzeni alt üst olur.
Bu hikâyede ana nesne topuklu ayakkabıdır. Ev çalışanları Hatice Hanım’dan değil, onun topuklu ayakkabı sesinden korkarlar. Yüksek ökçeler sayesinde evde düzen oluşur. Düzeni yaratan yüksek ökçelerdir. Bu yüzden de iktidar yüksek ökçeler olur.
Yüksek ökçelerin iktidara sahip olduğunun bir kanıtı da Hatice Hanım’ın sonunda yüksek ökçe iktidarına geri dönemsidir. Topuklu ayakkabının iktidarı o kadar fazladır ki onun yönetim gücü Hatice Hanım’a geçtiğinde Hatice Hanım bocalar ve çalışanları yönetmede sorunlar yaşar, en nihayetinde de etrafı kitlemekte bulur çözümü. Oysa yüksek ökçelerin buna ihtiyacı yoktur.
Sonuç olarak nesnelerin gücünü hafife almamamız gerekir. Nesneler bize çoğu zaman görünmez gelse de her nesne her insan için aynı anlamı taşımayabilir. Ömer Seyfettin’in “Yüksek Ökçeler” adlı hikayesindeki topuklu ayakkabılar da bu duruma bir örnektir. Bizim için topuklu ayakkabı bir anlam ifade etmiyor olsa da Hatice Hanım için güzelliğini tamamlayıcı bir unsur, çalışanlar için de hanımının isteği dışında rahatça davranmalarını sağlayan bir nesnedir. Böylece yüksek ökçeler, bir nesne olarak insanlar üzerinde bir iktidar yaratmış, gölgesinde de insanların yanlışlarını gizleyerek de olsa huzurlu bir yaşam alanı oluşturmuştur.
Kaynakça
Demir, Sema. Sözel Belleğin Müzede Sergilenişi İktidarın Nesnesi Nesnenin İktidarı. İstanbul: Fanus Yayınları, 2017.
SEYFEDDİN Ömer, “Seçme Hikayeler”, Ötüken Yayınları: Ankara, 2005.