Normal Bir Kaygısal Bozukluk: Düşünmek!
Ne overthink'i kanka, dalmışım ya...
Çocukluğumdan bu yana felsefe, psikoloji, sosyoloji ve kişisel gelişim kitaplarına bayılırım. Hayat boyu öğrenmeye inandığımdan olsa gerek, hayatı bir okul ve beni de her gün yeni şeyler öğrenen bir öğrenci gibi görerek devam ediyorum. Bu uğurda keşif, benim için bir mucidin yeni bir icadı bulması kadar kıymetli... İnsan kendini geliştiremediği yerde, yerinde sayar durur. Aynı yerde dönüp dolaşmaktan pek haz etmem. İyi veya kötü bir sonuç beklerim.
Çünkü insanı düşünmeye iten hep belirsizliğin verdiği kaygıdır. Bugünün deyişiyle "Overthink" (Durduk yerde, yerli yersiz aniden dalıp gitme/ çok düşünmek) de bu endişelerin kafaya takılıp insanı huzursuz etmesindendir. Kesin bir karara varmak beni olduğu kadar herkesi rahata erdirecektir. Yakın bir geçmişte çok da tecrübeli olmadığım ama mesleğim olduğu için dönmek istediğim işime, iş başvuruları yapmaya başladım. Tecrübesiz insan istemeyen büyük kurumlar kadar, küçük kurum gözüyle baktıklarımız da dönüş sağlamıyor. Bir kurumdan dönüş aldığımda heyecanla iki defa görüşmelere gittim. "Tecrübeye ne hacet!" dediler, "Gel bize katıl." İnsan böyle bir samimiyetin karşısında "Dünyada halen iyi insanlar var!" diye heyecanlanmıyor değil, yalan yok. Ailem sektördeki ücretleri araştır düşük ücret verebilirler dese de güvendiğim insanlara %100 güvendiğimden, inkar ettim. Üçüncü görüşmede ücret konuşuldu ve bugün aldığımdan yüksek bir maaş verileceğinden dolayı mutluydum. Ta ki bunun çöldeki bir serap olduğunu ve orada bana aslında hiç su olmadığını görene dek...
Biz iki taraf anlaştı diye varsayalım, o sırada bir yakınım işe girdi. Şirketin çay servisi ve temizlik personeli olarak. Teklif edilen maaş, bana öğrenci-idare-veli arasında ders anlatacağım ve tüm haftamı dil dökerek geçireceğim o ücretten yüksekti! Kaygılar gün yüzüne çıkarken, çay elemanına gösterilen özenin öğretmene gösterilmediği gerçeğiyle kalakaldım. Çay dökmenin tecrübesi olmaz ama tecrübesiz öğretmenliğin de aynı maaşa denk gelmesi gerekmez mi? Benim emeğim daha mı az? Anlaşmayı zaten yapmadığım kurumla anlaşmayı hiç yapmamaya karar verdim.
Olumsuz bir karar vermiş olabilirim. Fakat bana her şeyden önce bir insan olarak değer verecek yerlerde olmam gerekir. Sonuç iyi ya da kötü fark etmez. Ekonominin zam rüzgarlarıyla savrulduğu ve eskinin 5 kuruşunun bugün 3 kuruş bile etmediği ülkemde "Bu insan neyle geçinip neyle karın doyurur? Ailesine desteği olur mu? İki kere keyfine gezse ekonomik kaygıya düşer mi? Verdiği emeğin karşılığı bu mu?" denilmediğinden yozlaştık. Sektörü bilmekle karşındaki insanı önemsemek farklı şeylerdir.
Hak ediyorum denmez, hak edilirmiş. Sene boyu üç kuruşuma minnet ettirecek adam arıyorum desene sen ona! Bak yine geldi tepeye cinlerim. Neyse bu sonsuz düşünme durumunu içim rahat şekilde sonlandırdım. Daha sektöre girmeden tecrübe edinmemi sağlayan herkese minnettarım. En azından artık uyuyan güzel olarak bakmıyorum duruma. Bu da bir adım...
Düşünmek güzel şey vesselam ama güzel şeyleri düşünebilmek daha güzel. -Bir cümlede ne kadar güzel kullanabildiysem hepsi kadar güzel işte...- Kaderin çizdiği yolu değiştiremezsin ama yolun ne tarafa gideceğini seçebilirsin. Kötü sokaklara dalmadan, dalacak gibi olsak da paçayı kurtarıp güzel ve ferah caddelerde yol almak dileğiyle. Sağlıcakla kalın.