Öğrenciye ve emeğine yabancılaşma halleri
Basın ve yayının, sınava giren öğrencilere ve onların emeklerine yabancılaşma halleri üzerine bir yazı
Psikanalist Erich Fromm'a göre insanların herhangi bir nesneyle bağ kurmasının somut ve soyut olmak üzere iki yolu vardır (Fromm, 2023, s.123). Somut bağ kurma biçiminde, nesneler, onları diğer nesnelerden ayırt etmemize olanak sağlayan eşsiz özellikleri ile değerlendirilir. Öte yandan soyut bağ kurmada ise aynı nesnenin diğer benzer nesneler ile ortak yanları vurgulanır ve dolayısıyla o nesneyi diğerlerinden ayıran özellikleri göz ardı edilir. Ancak yazara göre bir nesneyle üretken şekilde bağ kurmanın yolu, onu hem somut hem de soyut şekilde algılamaktan geçer.
Fromm soyut bağ kurmaya bazı örnekler verir. Örneğin 3 milyon dolara mâl edilen bir köprü için 3 milyon dolarlık köprü denir. Veya 20 sente satın alınan bir puro için 20 sentlik puro ifadeleri sıklıkla kullanılır (Fromm, 2023, s.124). Ancak bu türden söylemler, bu cümleleri kullananların sözkonusu nesneler ile soyut bir şekilde bağ kurduğunu gösterir. Zira o nesnenin soyut, yani pazardaki değişim değeri (nesneye harcanan nicel miktar), kullanım değerine (köprünün insanların yaşamını kolaylaştırma işlevi) öncelenmiştir.
İşte tam da bu noktada, herhangi bir nesneyle, bu ister bir eşya, insan veya kurum olsun, soyut bir bağ kurmanın kaçınılmaz sonucu ile karşılaşılır: yabancılaşma. Yabancılaşma sağlıksız ve istenmeyen, ancak insanın tarihinde farklı biçimlerde var olmuş ve olmaya da devam edecek olan bir olgudur.
Benim bu yazıda anlatmak istediğim, ülkemizdeki insanların ve bu insanların zevk ve beğenilerine uygun basın ve yayın faaliyetlerinde bulunan çeşitli mecraların da ne yazık ki kendi ülkesinin evlatlarına yabancılaşmış olduğunu göstermektir.
Ne yazık ki bir sınav cenneti (veya cehennemi) olan ülkemizde, ulusal çapta yapılan orta ve yüksek öğretime geçiş sınavlarında basın ve yayın kuruluşlarının bu yabancılaşmış tutumuna rastlamak mümkündür. Söz gelimi, bir öğrenci, sınav saatine son 1 dakika kala sınav salonuna yetişemediği için sınav salonuna görevliler tarafından alınmaz. Bizim medyamız da bu tür hadiseleri kayda almayı pek sevdiği için şu minvalde başlıklar atar: 1 yıllık emek, 1 dakikada çöp oldu.
İşte, görüyorsunuz. Geç kalan öğrencinin 1 yılda verdiği emek, 1 dakika gibi önemsiz ve ufacık bir gecikmeyle heba oldu. Öncelikle, ben 1 yıllık bir emeğe -çöp- yakıştırmasını asla doğru bulmuyorum. Öğrenci, sınava giremese bile, bu 1 yılda mutlaka bir şeyler öğrendi ve kendine bir şeyler kattı. Ve tüm bu emek, soyut bir değere karşılık gelen -1- rakamına, hem yıl olarak hem de dakika olarak indirgeniyor. Burada Benjamin Franklin'in vakit nakittir sözü hatırlanabilir. Yani 1 yıllık emek, ya da Franklin'in deyişiyle bir miktar para, boşa gitmiştir.
Maalesef ki öğrencinin emeği, veriminden bağımsız olarak, sayısal bir ifadeye hapsedilmiştir ve dolayısıyla öğrenciye yabancılaşılmıştır. Acımasızca sayısal bir değere indirgenen emek, aslında içerisinde öğrencinin hazırlık süreci boyunca deneyimlediği güzel ve çirkin tüm anıları, duyguları ve yaşanmışlıkları göz ardı eden yabancılaşmış bir tutumu yansıtmaktadır.
Kaynakça
Fromm, E. (2023). Sağlıklı Toplum (1. Baskı), (Ş. Alpagut, Çev.). Say Yayınları (Orijinal eserin basım tarihi 1955).
Resimli Kaynaklar
https://pixabay.com/tr/photos/manzara-gece-g%C3%B6r%C3%BCn%C3%BCm%C3%BC-k%C3%B6pr%C3%BC-4743002/
https://pixabay.com/tr/photos/erkek-%C3%A7ocuk-adam-insanlar-ki%C5%9Fi-3653385/