Okumaz Yazmaz

Hasretle, özlemle, mücadeleyle dolu bir anlatı.

“Okumaz Yazmaz” dört yaşından itibaren eline ne geçerse okuyan, kimsenin umurunda değilken bile yazmayı bırakmayıp onu sürdüren, yirmi altı yaşındayken sürüklendiği ve yaşamak zorunda kaldığı yeni hayatını idame ettirebilmek ve en önemlisi okumayı öğrenmek için Fransızca kursu alan Agota Krisof’un hasret ve acı dolu yaşamına tanıklık edebileceğimiz kırk sayfacık bir kitap.

“Ülkemi terk etmeseydim nasıl bir hayatım olurdu? Daha zor, daha yoksul ama daha az yalnız, daha az parçalanmış, mutlu belki de. Emin olduğum bir şey varsa, o da yazacak olduğumdur, nerede ve hangi dilde olursa olsun.” (Sayfa 31)

Agota Kristof’un bu kırk sayfadan oluşan, kendisinin tek otobiyografik metni olan “Okumaz Yazmaz”, sayfa sayısının azlığıyla sizi olumsuz düşüncelere sürüklemesin. Çünkü her ne kadar kırk sayfadan oluşsa ve bir solukta okunsa da üzerinizde bırakacağı etkinin çabucak ortadan kaybolmaya pek de gönüllü olmayacağı, kalbinizde bir parçanın mutlaka kalacağı bir kitap. Sanırım edebiyatın en güzel yanlarından biri bu. Okunan kitapların içeriğinin, olay örgüsünün ve diğer unsurların unutulmasına karşın dimağda, kalpte ve ruhta bıraktığı tadın bir yere gitmemesi… Okurken içi sarıp sarmalayan his, kitabı okumanızın üzerinden epey bir vakit geçmiş olmasına rağmen kitap sayfalarını incelemeye başladığınızda veya belki de o kitabın adını duyduğunuzda zuhur etmeye başlıyor.

Edebiyatın bir diğer güzel yanıysa hemen yanı başınızda, size kısacık bir mesafede dünyaların saklı olması. Elinizi uzattığınız anda başkalarının acısına, sevincine, hüznüne, hasretine ortak olabiliyor olmak. Ortak olabileceğimiz, yakından bakabileceğimiz oldukça sınırlı sayıda yaşam olduğundan kitaplar yoluyla birden fazla hayata tanıklık edebiliyor olmak ve o hayatların yaşanmışlıklardan ders çıkarabiliyor olmak epey büyüleyici geliyor kulağa.  

Agota Kristof da benim için yepyeni bir isim ve yepyeni bir yaşam hikayesi oldu okunmayı bekleyen. “Büyük Defter-Kanıt-Üçüncü Yalan” sıkça duyduğum ve kitapçı raflarında sürekli karşıma çıkan bir kitaptı. Ancak “Okumaz Yazmaz” ile doğru bir başlangıç yaptığımı düşünüyorum. Çünkü bu kitapta yazılanları doğrudan Agota Kristof’tan okuyor ve dinliyorsunuz. Tüm açıklığıyla yaşamını gözler önüne seriyor ve bu sayede benim gibi onunla yeni tanışan okuyuculara diğer kitaplarını anlayabilmek adına ipuçları sunuyor. Çünkü nihayetinde her yazar yaratmış olduğu esere ister bilerek ister bilmeyerek kendisinden bir parça bırakıyor. Bu sebeple Agota Kristof okumaya başlamak için Okumaz Yazmaz’ın doğru bir tercih olduğunu söylemek hiç de yanlış olmayacaktır.

Agota Kristof’un Macaristan’da geçirdiği ilk çocukluk anılarıyla başlayan, ailesinden kardeşlerinden ayrılıp yatılı okula gitmesiyle, patlak veren savaşın ardından su yüzüne çıkan yoksullukla, göçle ve çokça hasretle ve çokça mücadeleyle devam eden bu anlatıyı anlatıyı okumaya karar veren herkese keyifli okumalar.