Ölüm ve Hayat Arasındaki Her Şey

Sonbaharın ölüm ve hayatı anımsatması

Can dostlarım,

Bugün sizlere sonbaharın bana hissettirdikleri hakkında biraz yazmak istiyorum. Sonbahar, doğanın renk cümbüşü, yaprakların ahenkli dansı, havanın serinliği, yağmurun bereketi ile güzel bir mevsim. Ama aynı zamanda, sonbahar, kışa hazırlık, bitişler, vedalar, ölümün habercisi ile hüzünlü bir mevsim.

Sonbahar bana, “Nasılsa ölecek olmanın sakinliği” diyor ya şair, işte bunu hatırlatıyor. Hayatın ne kadar kısa ve değerli olduğunu, her anın tadını çıkarmamız gerektiğini, bâki olanın peşinde koşmamız gerektiğini, fani olanın bizi aldatmamasına izin vermememiz gerektiğini, ölümün kaçınılmaz olduğunu, ama ölümün de bir başlangıç olduğunu, asıl hayatın ölümden sonra başlayacağını, ölümden korkmamamız gerektiğini söylüyor.

Sonbahar bana, baharın hiç bitmeyecek, taze ve hiç solmayacak, hiç tükenip çerçöpe dönmeyecek gibi sandığımızı, ama aslında her şeyin bir sonu olduğunu, her şeyin bir zamanı olduğunu gösteriyor.

Sonbahar bana, hayat yolundaki merhaleleri düşündürüyor. Hani her birini aştığımızda yolumuzun düze çıkacağını sandığımız ama daha yükseğiyle karşılaştığımız tepeleri. Şu tepeyi aş diyor hayat, sonra şunu, sonra ötekini, birini aşamadığın için ötekinin yamacında ağla, ha gayret bir tepe daha, sonra çabayla aştığın bir tepenin ardında hiç de sürpriz olmayan, hakikatine kıyasla her şeyin sahtelikte kaldığı ölüm karşılayacak seni. Oysa onca engebeden sonra dümdüz bir yol hayali kurmuştun ama yol bitti. “Kapı kapı bu yolun son kapısı ölümse her kapıda ağlayıp, o kapıda gülümse.” diyen şairden ilhamla, her tepede ağlayıp, o son tepede gülebilmek marifet. Her seferinde tökezleyip zar zor aşarken bazı şeyleri, son adımı yüreklice ve sağlam atabilmek ya da. “Bastığımız kara toprak boyumuzu aşar bir gün…” diyor bir Karacaoğlan türküsünde. Faniyiz ama geçecek.

Sonbahar bana, üzerinde binbir türlü hilenin, yalanın, adaletsizliğin, zalimliğin, günahın yaşandığı toprakların bir gün ‘yetti artık’ diyeceğini, Kuran’da eski kavimlerin hikayesi anlatılırken, yeryüzünden sanki hiç olmamışcasına silindiklerinden bahsedildiğini, hiç birinden bir iz bile kalmadığını, “Sanki orada hiç güzel gün görmemişlerdi. Ne gökyüzü, ne de yeryüzü ağlamadı onların ardından.”

Zira, keenlemyekun kelimesinin o kurşuni renginin sineceğini, diğer renkleri ansızın solduran bir hüzünle hatırlatıyor.

Sonbahar bana, ölümle hayat arasındaki her şeyi öğretiyor.