Özgürlük İstemi
İrademiz, İçgüdülerimiz Tarafından Mı Yönetiliyor?
Determinizme göre özgür irade bir yanılsamadır. Eylemlerimiz de dahil her şey neden-sonuç ilişkisine göre belirlenir ve özgür irade ancak bu nedensellik çerçevesinde var olabilir. Gerek mekanik gerekse toplumsal nedenlerden dolayı insanın kendi kararını kendi veremeyeceği görüşü hakimdir. Bu görüşe yalnızca dış etkenleri değil, insanın kendi içgüdülerini de dahil edebiliriz. Bu çıkarımı Snowpiercer filmi ile açıklayacak olursak pek de yanlış olmayacaktır.
Snowpiercer; başrolünde Chris Evans’ın olduğu 2013 yapımı post apokaliptik bir aksiyon/bilim kurgu filmi. Küresel ısınmanın ciddi bir problem haline geldiği çok da uzak olmayan bir gelecekte bilim insanları çözüm olarak CW7 adlı bir kimyasalı atmosfere bırakırlar. Durumun daha iyiye gitmesi beklenirken beklenmedik şekilde dünyada buzul çağı başlar.
İnsanlığın soyu neredeyse tükenmiştir. Geriye kalan 1000 kişi sürekli hareket halinde olan ve dünyanın çevresini dolaşan 1001 vagonlu bir trene sığınarak hayatta kalmayı başarır. Trenin Günümüzde olduğu gibi filmde de kaynaklar eşit şekilde dağıtılmaz. Seçkinler trenin büyük bir kısmından faydalanırken en son vagonlarda nüfusun büyük çoğunluğu hayatta kalmaya çalışmaktadır. Kast sisteminin somut bir örneği olsa da değinilecek asıl konu ana karakter (ya da biz öyle sanıyoruz) son vagonda yaşayan alt tabakadan Curtis ve eylemleri.
Filmi izleyen herkesin, en başlarda karakteri bu koca trendeki devrimci olarak gördüğünü söylemek yanlış olmaz. Zira ortada apaçık bir adaletsizlik vardır ve birilerinin başkaldırması gerekiyordur. Curtis de tam olarak bunu yapar. Treni sonundan başına tamamlayan tek kişi olmasına rağmen bu başkaldırının maalesef ağır sonuçları olur ve alt sınıfın yüzde seksen kadar büyük bir kısmı yok olur. Lokomotife ulaştığında tüm bu yolculuğunun aslında treni de tasarlayan, Wilford tarafından planlanmış olduğunu fark eder. Yani tüm bu olanlar zaten onu bu yola sürükleyen bir senaryodan ibarettir. Curtis hür bir iradeyle savaşmamıştır.
Filmin konusuna bakıldığında daha çok fatalizm ögelerini barındırıyormuş gibi dursa da (Olay zaten Wilford tarafından tasarlanıp, Curtis yönlendirildiğinden dolayı.) Curtis dış etkenlerden etkilendiğinden ve sosyolojik bir durum geliştiğinden dolayı kaderciliğe bağlamak pek de doğru olmaz.
İçgüdünün olaya dahil olduğu kısım ise Curtis’in hayatta kalma ve ait olduğu toplumu koruma motivasyonuyla eyleme geçmiş olmasıdır. Aynı zamanda hırslarının da esiri olmaya yakındır. Onu dürten ve sisteme başkaldırmasına neden olan bu güdüler ana tetikleyiciler olmasa da eylemlerinin kendi özgür iradesiyle gerçekleşmediğini kanıtlar niteliktedir.
Özgür irade probleminin incelenmesi hususunda günlük hayattan örnekler de karşımıza çıkar. Topluma ayak uydurma, hayatta kalma ve neslin devamlılığını sağlama gibi güdüler temelde gerçekleştirdiğimiz eylemlerin sebepleridir.
İnsanlık olarak her ne kadar kolay uyum sağlayabilen ve çabuk unutan bir yapıya sahip olsak da çoğu alışkanlığımızdan vazgeçmeyiz. Çünkü tüm bunlar atalarımızdan miras kalan, sosyal birer varlık olduğumuzu kanıtlayan içgüdülerimizdir.
Determinizmin dallarından bağımsız bir öge olan içgüdüyü yenmemiz çok da mümkün olmadığından alacağımız kararlar ve gerçekleştirecek olduğumuz eylemlerde irademizi yine içgüdümüz yönetmektedir.
Tüm bunlar bir kısır döngüden ibarettir ve her insan iç dünyasında kendi kuyruğunu ısıran birer yılan gibidir. Hayatımızın sonuna kadar bir amacımız olsun ya da olmasın bir noktaya ulaşmaya çalışırız fakat ulaşmaya çalıştığımız noktayı ya bilmez ya da çoğu zaman unutup afallamaya başlarız. Sanki birer parazit gibi içgüdülerimiz özgürce karar vermemize ve gerçek anlamda hür bir hayat yaşamamıza engel olur.
Her ne kadar dış dünyadaki özgürlüğümüz için kan döksek bile iç dünyamızda hepimizin ayağında prangalar vardır. Ve en acısı şudur ki hiçbir zaman bu prangalardan kurtulamayacakmışız gibi görünüyor. Zira kurtulsak bile ne yapacağımızı bilemeyip o prangaları ayağımıza tekrar geçireceğiz ki bu da gerçek anlamda iç dünyamızda özgür olduğumuz zamanlarda hür irademizle vereceğimiz ilk ve tek karar olacaktır.