Özgürlük Paradoksu: Gerçekten Özgür müyüz?

Özgür olmak gerçekten sanıldığı kadar güzel midir?

Özgürlük, insanın her türlü dış etkiden bağımsız olarak kendi istencine, kendi düşüncesine göre karar vermesi durumu olarak tanımlanır. Kimileri de der ki özgürlük istediğini her şeyi yapmak değil, istemediğin hiçbir şeyi yapmamaktır. Doğrudur da. Ne olursa olsun insana verilmiş en büyük lütuflardan biridir özgürlük. Tabi gerçekten özgürsek?

Teknik olarak on sekiz yaşından sonra hür bir birey olur insan. Toplumda ise ekonomik özgürlüğünü eline aldığında, evlendiğinde gibi farklı barajlar koyarlar bu özgürlüğe. Farklı terazilerde anlamı da ifade ettiği şey de değişir aslında. Her bireyde, her ailede, her şehirde, her ülkede, her coğrafyada farklı farklı yorumlanır özgürlük. Birinin özgürlüğü de bir diğerinin esareti olabilir. Bu noktada da yasalar birinin özgürlüğünü bölmediği sürece herkesi özgür kılar. Yani birimizin özgürlüğünün başladığı yerde diğerimizin özgürlüğü biter. Bu öyle gerçek bir cümledir ki içinde sadece insanların özgürlük alanlarına müdahale etmekten fazlasını anlatır insana.

Bir anekdot düşünelim birlikte. İki kardeş bunların biri sorumluluk sahibi diğeri ise daha umursamaz biri ve öyle ki bunların biri sürekli diğerinin sorumluluklarını üstlenmek zorunda kalıyor. Veya farklı bir durum bir evlilik düşünelim bunlardan biri çekingen taraf düşündüklerini ifade edemeyen diğer tarafsa daha cesur ve cesur olan sürekli çekingen olan için extra iki katı konuşmak, daha sert olmak zorunda. Bu noktada iki olayda da kimse kimseye zorla. Bir şey yaptırmamış olur fakat tercihlerini tamamen özgür bir şekilde vermiş diyebilir miyiz? Bence diyemeyiz çünkü öyle ki ona yüklenen anlamın altını doldurmaya çalışıyor. Kimse engellemese de bilinçaltı onu sorumluluklarına sürüklüyor. Oysaki, belki sırf cesur diye aksi, sinirli ve sürekli sorun çıkaran o insan olmak istememişti ama var olan koşullar sonucunda olmak zorunda kaldı. Ya da iki kardeş sırf sorumluluk sahibi olduğu için fedakar olan taraf olmayı istememişti ama maalesef ki o da eninde sonunda olduğu karakterin altını doldurmayı tercih etti. Yani özgürlük aslında en başta senin ona yüklediğin anlam kadar oluyor. Bu durumda da ilk soru şu: Senin için özgürlük ne?

Özgürlük aslında sandığımız kadar kolay bir şey değil. Çoğu zaman yeni bir şey yaparken başımızda bir yol gösterici neden isteriz. Bunun da ilk sebebi hata yapmak istememek olsa da o hatanın sorumluluğunu alamamaktır. Üzerinde bulunan otorite aslında seni sorumluluklarından koruyan bir kalkan gibidir. İşte tam da bu yüzden bana göre özgürlük, sorumluluk almaktır. Yaptığın ve yapacağın her hatanın, hareketin sorumluluğunu almaya cesaretin varsa özgür olabilirsin. Bir dizide diyordu ki: "Kan görmek istemiyorsan savaş başlatmayacaksın." Bu cümleyi özgürlük üzerine revize edersek; Bedel ödemek istemiyorsan, özgürlüğü istemeyeceksin.

Her ne kadar özgür olduğumuzu düşünürsek düşünelim bazı bağlara bağlıyız ve bu bağlar da bizi biz yapan şeyler. Özgürlükte bu noktada asla kavuşamayacağımız bir ütopya gibi. Ama ne değişirse değişsin özgürlüğe yakın bile olmak insana yeterli. Zaten daha fazlasını kaldıracak ne isteğimiz var ne de cesaretimiz...