Papalagi ve Para

Gerçekten de bir kâğıt parçası dünyadaki en değerli şey mi?

Erich Scheurmann'ın kaleme aldığı Göğü Delen Adam isimli kitapta anlatılan, Samoa'daki kabile lideri Tuiavii'nin beyazlar için söylediği şeyler aslında çoğu kişiye cahilce söylenmiş sözler gibi gelebilir. 21. yüzyıl modern dünyasında yaşayan bizler Tuiavii'nin söylediklerini iyice bir gözden geçirsek iyi olur. 

Önce Papalagi kelimesinin anlamına bakalım. ''Papalagi denince beyazlar ya da yabancılar anlaşılır. Ama sözcüğü sözcüğüne çevrilirse göğü delen anlamına gelir. Samoa'ya ilk misyoner bir yelkenliyle gelmişti. Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak gördüler, beyaz adamın içinden çıkıp kendilerine geldiği bir delik. O, göğü delip geçmişti.'' Kitabında başında yazan bu yazı bize kısaca Papalaginin hikayesini anlatır. Bu beyaz adam, doğdukları andan itibaren sadece doğayla iç içe olmuş yerliler için tamamen farklı bir görünüştedir. Yelkenli göründüğünde sanki aşağıdan yukarı yükselen bir nesneymiş gibi algılanmıştır onlar tarafından. Yani yükselirken aynı zamanda göğü deliyor izlenimi vermiştir. Yerliler, modern dünyanın getirdiği 'kötülük'lerden korkar durumdadır. O yüzden okurken Tuiavii'nin tembihleriyle sık sık karşı karşıya kalırız. Ona göre Papalagi şeytani bir varlıktır. Papalagi tanrıya ve doğaya karşı gelip kafasının dikine gider ve bencillik içinde yaşar. Hep daha fazlasını ister, iyi durumdayken değilken dara düşünce tanrıya sığınır ve buna sahtekârlıktan başka bir şey denmez. Tuiavii, benim özetlerken kullandığım dilin aksine daha çocuksu bir dil kullanmıştır. Örneğin kitabın ''Yuvarlak Metal ve Ağır Kâğıda Dair'' adlı bölümünde başlıktan da anlayacağınız üzere tasvir ettiği şey paradır. Bizim aşina olduğumuz kelimeler onun kelime haznesinde olmadığı için görüntüleri, ağırlıkları ve verdikleri his üzerinden nesneleri anlatmıştır. 

Beyazların ne kadar para düşkünü olduğunu beyazlara karşı küçümseyici bir tavırla halkına anlatmıştır. Beyazların gerçek tanrısı paradır ve sevgi denen şeye inanmazlar. Paraya da bir sürü ad takmışlardır. Bu ona göre mantıksızdır. Sonuçta hepsi aynı şeyi anlatır, para paradır. Bizim için gerçekten de en önemli şeylerden biri olan parayı böylesine değersiz ve kişiyi kötü yola sürükleyen bir metal veya kağıt parçası olarak nitelendirmesi bu kitabı okuyanın yüzüne acımasızca çarpan bir gerçeklik olabilir. Parasız bir insan hiçlikten ibarettir. Peki para dediğimiz şey olmasaydı neyi düşünecektik? Yemek parayla, su parayla, iletişim bile parayla değil mi? Tuiavii'nin acımasızca anlattığı şeyler gerçekten cahilce mi yoksa mantıklı mı kişiden kişiye değişir. Fakat para hakkında söylediklerinin hem öznel hem de nesnel olduğuna inanıyorum. Hepimiz artık parayla işlerimizi hallediyoruz ve o olmazsa nasıl hayatımızı sürdüreceğimizi bilmiyoruz. Aşk mı para mı diye sorduklarında bile çoğu kişinin hiç düşünmeden para diyeceğini hepimiz biliyoruz. Çünkü hepimiz günümüzde onsuz yaşanması mümkün olmayan şeyin para olduğunun farkındayız. 

''Parayı sevmeyenle alay edilir, aptal gözüyle bakılır.'' Burada yoksul ve para düşkünü olmayan kişilerin paragöz insanlar tarafından ezildiğini anlıyoruz. Onların ülkesinde para çokmuş bizimkinde azmış, şuymuş buymuş. Bir kere durup hiçbir şekilde parayı düşünmeden gününü geçirebilen kaldı mı? Kişinin hayat hakkındaki fikirleri, kalbinden geçenler, sevgi ve şefkat dolu olup olmaması yerine bir ayda ne kadar para kazandığıyla ilgilenmek doğru geliyor mu? 

Hâlâ kitabı okumamış olanlara bu kitap yeni bir bakış açısı kazandırabilecek nitelikte diyebilirim. Kısa sürede okunup bitirilmesi bir yana hayata karşı bakış açınızı uzun süreli değiştirebileceğine inanıyorum. Hatta okurken bazı şeyleri sorgulatacaktır. Benim için anlamı derin olsa da herkesin düşüncesi farklı olduğundan bazı yerler eleştirilebilir.