Patron Rezilliğinde Yeni Bir Aşama: Sahte İlanlar
Kokuşmuşluğun son noktasına varmayı başarmış Neo-Liberalizmin geldiği son nokta: sahte ilanlar
Bu yazımda ülkemizde kokuşmuşluğun son noktasına varmayı başarmış kapitalist sistemin pek çok rezilliğinin yanında geldiği son nokta olan sahte ilanlardan bahsedeceğim.
Kapitalist sistemin işleyişi feodal dönemdeki ekonominin işleyişine ne kadar benziyor aslında değil mi? Bu iki dönemdeki ekonominin işleyişleri arasında temelde bir tek fark var. Hatta toplumsal yaşamda dahi büyük oranda durum aynı. Peki, nedir o fark? Elbette ki bizi yöneten devlet yöneticilerini ve çalışmak istediğimiz işleri ve işletmeleri seçebiliyor olmamız. Onun dışında kölelik hala devam ediyor. Doğru, biz çalışmak istediğimiz işletmeleri seçebiliyoruz. E buda güzel bir şey tabi. Eskisinden daha iyidir ama birde patronlar gözünden baktığımızda, özellikle sigorta da yapmadıkları zaman maaşların açlık sınırının altında oluşunu da göze alırsak süreç kesinlikle aynı şekilde ilerliyor. Örneğin; bu yazıyı okuyan sizlerinde bildiğiniz üzere kapitalist sistemde işe alım süreçlerinde işleyiş köle pazarlarından farksızdır.
Stok yapmak suç değil miydi, ben mi yanlış hatırlıyorum?
İnsan kaynakları denilen departman içerisinde çalışanlar ve elbette onların patronun işçileri işten çıkarmak veya mülakata gelen adayları küçük düşürmek gibi her türlü pis işini yapan rezil müdürleri için biz sıradan mahluklar alınır, satılır bir nesneden farksızız. Bizlerin işe alım süreçleri tıpkı pazardan yapılan salatalık alışverişi gibi. Ha hıyar, ha işsiz ve değersiz sıradan mahluklar olan bizler. Bizler işsizliğin verdiği çaresizlikle bir noktada mesleğimizle zerre alakası olmayan işlere başvuralım, onlar tıpkı pazarcının halden getirip tezgaha döktüğü hıyarları seçer gibi bizlerin yalnızca 15-20 tanemizi seçsinler. Hıyarları eve getirdikten sonra hepsini birden yemeyiz öyle değil mi? Onlarında içlerinden muhtemelen en taze olan birini veya bir kaçını seçip yeriz, e iş dünyasının bu sürecine de mülakat deniyor. Şirketlerin pazarcılardan en önemli farkları ise stok yapmalarının serbest olması. İşte başlıkta belirttiğim yeni rezillik olan sahte ilanlar tam olarak burada devreye giriyor. İş bulma siteleriyle birlikte başlayan bu stokçuluk o an için eleman açığı olmamasına rağmen iş ilanı koyan insan kaynaklarının bizim özgeçmişlerimizi ihtiyaç olduğu anda faydalanmak üzere kendi veri havuzlarına yerleştirmelerinden ibaret.
Ekonomik kriz dolayısıyla pek çok şirketin işe alım süreçleri tamamen durmuşken ve hatta işçi çıkartırlarken; şirketlerin insan kaynakları departmanları bu sahte ilanları çalışma koşullarından memnun olmayan çalışanlarını korkutarak manipüle etmek, Linkedin gibi sitelerde istatistikleri aynı şekilde manipüle etmek, ekonomik kriz sonrasında potansiyel çalışabilecek elemanların verilerine önden sahip olmak gibi nedenlerden ötürü sadist bir biçimde biz çaresizleri sahte umutlarla kandırmaya devam ediyorlar. İstatistiklere göre internette gördüğümüz her üç iş ilanından biri sahte. Bilhassa tek bir tıkla kolayca başvurabildiğimiz türden iş ilanlarının pek çoğunun maalesef böyle olma olasılığı çok yüksek. Çaresizlik işte, insana neler yaptırıyor öyle değil mi? Ülkenin 1/3’ünü oluşturan çaresiz iş arayanlardan birisiniz diyelim, her Allahın günü belki 50 farklı yere başvuruyorsunuz ve hiçbiri olumlu veya olumsuz tekbir geri dönüş yapmıyor. Bu yazıyı okuduğunuza göre artık bunun nedenlerinden birini daha anlamış oldunuz.
Meydan boş kalınca…
Peki bu durum neden bu kadar kötüleşti? Başka bir deyişle neden kaynaklanıyor bu vahşi kapitalizmin “vahşi” olan yanı? Sorunun cevabı 1960’lı yıllarda tüm dünyayla aynı anda ülkemizde de yükselen solun gücünün önce 12 Mart, sonrasında 1 Mayıs 1977 ile başlayan sürecin sonundaki 12 Eylül ve idamlar ile yok edilmesi. Bütün bunlara rağmen Türkiye’de hala var olmayı başaran geriye kalan sosyalistlerin, komünistlerin, aydınların ise 1990’lardaki karanlık olay ve durumların sonucunda ortadan kaldırılmaları. Durum böyle olunca patronlar kafalarına göre at koşturup adım adım emekçileri sigortasız çalıştırdılar, maaşlarını düşük tuttular, haftalık izinlerini kısalttılar, günlük çalışma saatlerini kısalttılar ve gelinen son noktada artık bırak maaşı, iş dahi vermemeye başladılar. İş verdikleri insanlara dahi maaş vermemeye başladılar. Mobbingler, tacizler, tecavüzler ve hatta kimi zamanlar işkenceler…
Mevcut düzen muhalefetinin bir kez dahi ekonomik sorunlara sınıf temelli olarak değinmediği, sendikaların tamamına yakınının sarı sendika durumuna düştüğü, işçilerin isyan etseler dahi tepelerine binildiği, kısacası patronların köpeksiz köyde değneksiz gezdikleri ülkenin son hali budur. Artık dalga geçme aşamasına geçtiler. Bakalım sonumuz ne olacak, bekleyip göreceğiz. İmkansız olsa da mutlu olmaya çalışmanız dileğiyle…