Pembe Diziler Neden Bağımlılık Yapar?

Bu yazı, dijital platformların eski Latin Amerika pembe dizilerini yayınlamaları için atılmış sessiz bir çığlık içerir.

Hangi milletten olursa olsun, pembe diziler senelerdir hayatımızdalar ve izleyenlerin çoğunluğunu kendilerine bağlıyorlar. Pembe dizilerin kökeni tahmin edilebileceği üzere Latin Amerika ülkelerine dayanıyor.

“Telenovelas” ismi ile yayınlanan pembe dizilerin ilk hali radyolarda yayınlanıyordu. 1930’da yayınlanmaya başlayan “Radionovelas” 15 dakikalık mini segmentler olarak yayınlanıyorlardı ve hedef kitlesi orta sınıf kadınlardı. Dinleyiciler bu 15 dakikayı çok keyifli bulduklarından radionovelas tutan yapımlar oldular. 

Pembe diziler televizyona taşındığında (telenovelas) radyoda olduğu gibi 15 dakikalık bölümler halinde yayınlanıyordu. O günden itibaren gündüz kuşaklarının vazgeçilmezi haline geldiler. İngilizce “Soap Opera” ismini almalarının nedeni ise gündüz kuşağında yayınlandıkları için şirketler bu dizileri ürün yerleştirme amacıyla kullanıyorlardı ve bu ürünlerin çoğunluğunun da temizlik ürünü olmasından (soap), dizilerin aşırı dramatik bir dile sahip olmasından kaynaklanıyordu (opera). 

Latin Amerikalı insanların aşırı çekici olmaları dışında bu diziler insanları nasıl kendilerine bağımlı hale getiriyorlardı? Bunun birkaç nedeni var. 

Dr. Lynn Zubernis’in Psychology Today’de bununla ilgili bir çalışma yayımlamış. Zubernis çalışmalarında insanların pembe dizilere bu kadar bağımlı olmalarındaki psikolojik sebepleri beş noktaya değinerek inceliyor.

1. Tanıdıklık Hissi

Pembe diziler genelde uzun soluklu hikayeler anlatırlar. Bu da devamlılık demektir. Bu devamlılığı yılmadan takip eden izleyiciler tüm karakterlere ve senaryoya hakimiyet geliştirir. Bu hakimiyet de tanıdıklık hissini beraberinde getirir. Karakterlere duygusal olarak bağlanmaya başlarlar. İnsan beynindeki ayna nöronlar televizyondaki insanlara karşı beslediğimiz duyguların gerçek insanlara mı yoksa kurgusal karakterlere mi beslediğimizi ayırt edemez. Ayrıca özellikle tanıdık yüzleri, tanıdık sesleri aynı vakitlerde sürekli duymak insana yalnız olmadığı hissini aşılar. Senelerce devam eden bu hikayelere olan hakimiyet insanların bilinçaltında senaryonun bir parçasıymış gibi hissetmelerine neden olur. 


2. Eleştiri, Birlik Hissi ve Kaçış

Aynı diziyi izleyenler bir araya geldiklerinde karakterleri ve senaryoyu eleştirerek bir topluluk, birliktelik ortaya koyarlar. Ortak paydada buluşup, paylaşımlarda bulunmak insanlarda iyi hisler uyandırır. Ayrıca bir araya geldiklerinde kendi problemlerini bir kenara bırakarak izledikleri dizilerdeki karakterlerin hayatlarını sorunlarını tartıştıklarında, kendi hayatlarından ve sorunlarından bir süreliğine de olsa kaçmış oluyorlar. Bu da yine pembe dizileri güvenli bir liman haline getiren şeylerden biri.


3. Duygusal Bağımlılık

Senelerce süren dizilerin özellikle de haftanın beş günü yayında oluşlarından dolayı izleyicileri tüm karakterleri kişisel olarak tanıyormuş hissine kapılmaktan başka bir çare göremez. O insanlarla birlikte olduğu ilüzyonuna kaptırır kendini. Hatta bunlar senaryo içerisinde gelişen ihanetleri, kötülükleri kişisel algılamalarına ve yersiz bir şekilde o karakterlerin oyuncularına saldırmalarına neden olabiliyor.


4. Oyuna Dahil Olmak

Pembe dizi senaryoları izleyicilere “Daha kötü hayatlar yaşayanlar var.” mesajını ister istemez veriyorlar. Durmaksızın devam eden dramlar, entrikalar, suçlar, ihanetler insana “Vay be, ben yine iyi durumdaymışım” dedirtebiliyor. 

Senaryolar genelde klişeleri takip ettiğinden izleyiciler sunulan ipuçlarını bulunca kendilerini iyi hissediyorlar. Karakterden önce onlara kurulmuş bir tuzağı fark etmek izleyicide tatmin duygusu uyandırıyor.

  5. Gerçek Hayatı Temsil Etmeleri

Aşırı dramatik verilen tepkiler ve aşırı dramatik olayların yanı sıra gerçek hayatın yansımalarını da izleyiciye sunan pembe diziler, izleyicilerine hiçbir zaman yaşadıklarında yalnız olmadıklarını hatırlatıyor. Uzmanlar yansıtılan her şeyin doğrulukla yansıtılmadığını söylese de izleyicilerin yalnız değilmişim hissine sahip olması yine pembe dizilerin kefesine bir ağırlık koyuyor.

Latin Amerika pembe dizilerinin ülkemizde büyük bir bölüme sahipken, annemle birlikte ben de izlerdim. Yaşıma uygun içerikler değildi, evet ama yukarıda saydığım birçok nokta o yaşıma rağmen beni de etkisi altına almıştı.

Daha sonraları, Ankara dizileri diyerek isimlerini andığımız Unutma Beni, Deniz Yıldızı, Beni Affet gibi diziler de ülkemizden çıkan uzun soluklu yerli pembe diziler olarak izleyicileri ekran başına kitlemişti. Bu dizilerin izleyicileri çoğunlukla ev hanımlarından oluştuğundan yukarıda bahsettiğimiz her noktaya bir tik atıldığını söyleyebiliriz.

Bu bağımlılığın da diğer bağımlılıklar gibi kötü sonuçları olabilir. Yine de pembe dizilere inamayın, pembe dizisiz de kalmayın.