Philadelphia
Nefret dili değil sevgi dili kazanacak!
Başrollerinde Tom Hanks ve Denzel Washington'ın oynadığı Philadelphia filmi 80'li yılların ABD'sindeki AIDS salgınını konu almaktadır.
Andrew Beckett (Tom Hanks) bir hukuk firmasında avukat olarak çalışmaktadır. Bir gün Beckett HIV pozitif olduğunu öğrenir ve bunu şirketten saklamaya başlar. Fakat iş arkadaşı Beckett'ın vücudundaki belirgin lezyonları fark edince Beckett'ın sırrı açığa çıkar ve kısa bir süre sonra şirketten kovulur.
Bu ayrımcılığa karşı Beckett, Joe Miller (Denzel Washington) adında homofobik bir avukat tutar. Artık firmaya karşı birlikte savaşacaklardır. Kovulma nedeni olarak işini düzgün yapmadığı öne sürülür. Gerçekler öyle değildir. AIDS'li bireyler insanlara ancak korunmasız cinsel ilişki yoluyla ve kan yoluyla bulaştırabilirler. Anne sütünden bebeğe de geçebilir. Sadece temas ederek birine AIDS bulaşmaz.
Filmde asıl anlatılmak istenen şey cinsellik üzerine kurulmamış, eşncinselliğin yarattığı nefret ve fobikliğe kadar giden yol üzerinde durulmuştur. Zaten cinselliği neredeyse hiç görmeyeceğiniz bir filmdir. Bu hastalığa yakalananlara iğrenç bir yaratıkmış gibi davranılmasının ne kadar gereksiz bir davranış olduğu aşikârdır. Bir kişinin bundan dolayı haksız bir şekilde bir yerden kovulması söz konusu olamaz.
Filmin AIDS temelinde oluşturulduğu bir yana asıl hastalığın insanın düşüncelerinde olduğu vurgulanmaktadır. Sevginin önüne sadece ölümün geçtiğini görmekteyiz. İlk başta iğrenen avukat Miller bile Beckett ile zaman geçirdikçe hastalıklı düşüncelerini ardında bırakmaktadır. Ayrıca homoseksüel bireylerin her zaman sizden hoşlanmayacağını da açıkça anlayabilirsiniz. "Şeytan," bir insan homoseksüel diye onu alıkoymaz. Şeytanilik kalpte ve beyindedir.
Sevgi cinsel yönelim fark etmeksizin herkes için vardır, evrenseldir. Herkes için farklı anlama gelebilen ama ortak noktada birleşen bir kavramdır. Philadelphia filmiyle ölümün hepimizin sonu olduğunu, bunun önüne hiçbir şeyin geçemeyeceğini anlamaktayız.
Hepimizin ortak sonu olmasıyla birlikte sevginin kalıcılığını vurgulamaktadır. Hastalıklı düşüncelerin dava yoluyla çözülmeyeceğini de anlamamız gerekir. Maddi ve bazı manevi konular davayla halledilirken insanın içindeki kötülük halledilmez. Bunu ancak farkındalık yaşayarak çözebilir. Ancak insanın içinde istek olması şarttır, istemediği sürece kimse onu düzeltemez.
Tom Hanks Philadelphia'daki rolüyle 1993'te En iyi Aktör dalında Oscar ödülü kazanmıştır. Bana kalırsa kesinlikle hak edilen bir performans sergilemiştir. O hastalığı benimseyip bizlere en içten şekilde yansıtması bana göre kusursuzdur. Denzel Washington için de aynı duyguları hissediyorum.
Baştan sona yaşanılan değişimler oldu-bitti hissi vermiyor aksine o sürece kendinizi kaptırıyorsunuz ve duygusal değişimler yaşayabiliyorsunuz. Sevgi dilinin her zaman kazanacağını net bir şekilde görüyoruz.