Platon ve Aristo

İki büyük düşünür bazı noktalarda benzer, ancak bazı noktalarda zıttırlar. Gelin beraber inceleyelim!

Platon, Peloponez Savaşı'ndan tam dört yıl sonra doğdu. Bu belki de onu gelecekte bu savaşın nedenleri ve sonuçları üzerinde çalışmaya yönlendirdi çünkü savaşın yarattığı çalkantılı toplumsal ve siyasal düzen devam etti. Haklı olanın filozof krallar olduğunu düşündüğü için siyasette yer bulmaya çalıştı. Platon'a göre, devleti yönetenler mutlaka felsefenin içinden gelmeli ya da eğitimlerini almalıdır. Ancak Platon'un siyasette aktif rol oynama arzusu hiçbir zaman yapılmadı. Bir noktada siyaset felsefesi teorisine yöneldi. "Devlet" adlı eserinde ideal devlet düzenini anlatmaya başladı. Bu ideal düzen elbette Platon'un eşsiz felsefesinden doğdu. Platon'a göre evrende iki ayrı dünya var. Nesnelerin evreni ve fikirlerin evreni. İçinde yaşadığımız nesnelerin evrenindeki her şey aslında ideal evrenin bir yansımasıdır. Aslında, her şeyin doğru ve ideal versiyonu fikir evreninde bulunur. Ayrıca bu iki farklı evren türünden iki farklı bilgi türü vardır. Doxa, nesnelerin evreninde kendi kendine edinilen bilgilerdir. Episteme ise ruhun ancak akılla elde ettiği, idealler evreninde bulunan bilgidir.

Platon'un felsefesine kısaca baktığımızda, devletin, devlet düzeninin ve yönetimlerin sadece gerçek dünyanın bir yansıması olduğunu söyleyebiliriz. Bu görüşten Platon ideal devlet ve devlet düzenini açıklamaya çalıştı. Platon'un amacı bu nesnelerin dünyasındaki ideal düzeni yeniden yaratmak değil, içinde yaşadığı devleti bu düzene mümkün olduğunca yakın hale getirmeye çalışmaktır. Platon'a göre, bu katmanlara ve işbölümüne dayanarak gerçekleşir. Durum üç katmanda incelenir. İlk olarak, "yapımcılar". Onlar sadece üretim sınıfı. İkincisi, "koruyucular" ortaya çıkar. Bu sınıf, özellikle askeri alanda, güçlü yönlerinin üzerinden geçerek devlete yardımcı olacaktır. Sonunda "hükümdarlarımız" olacak. Aslında, yöneticiler de velilerin sınıfından gelir. Belirli bir yaştan sonra seçilen veliler, farklı eğitime sahip yönetici sınıfına dahil edilir.


Platon'un öğrencisi olan bir diğer önemli siyaset felsefesi filozofu Aristoteles, Platon'un düşüncelerindeki bazı noktalarda karşı çıktı. Doktor bir aileden gelen Aristoteles, doğa bilimleri felsefesini de yansıttı. Aristoteles'in felsefesi bir noktada Platon'un ideallerine benzer. Ama Aristoteles ideallerden değil, formlardan bahseder. Bu formlar Platon'un düşüncelerindeki gibi gerçek dünyadan keskin bir şekilde ayırt etmez. Aristoteles'e göre, formlar nesnelerde canlandıkça, ideal kişiye ulaşılabilir. Çünkü formlar kendi başlarına bir boşluktur. Ayrıca, Aristoteles aileyi toplumun temeline oturtuyor. Ancak, bu aile kavramı aşina olduğumuz aileden biraz farklıdır

Karı kocanın kurduğu aileyi efendi ve köle ailesinden çok farklı görmüyor. Aristoteles de toplumu bazı katmanlara ayırmıştır. Ancak burada katmanları Platon'unkinden farklıdır. Ruhlara göre bir sınıflandırma yaptı, çalışan kapasitelere göre değil. Bitkisel ruhlar, hayvan ruhları ve rasyonel ruhlar bu sınıflandırmanın üç parçasıdır. Aristoteles'in büyük İskender'in öğretmeniyken söylediği gibi, polisi olması gereken bir yapı olarak tanımladı. Makedonya'dan gelen bir göçmen olmasına rağmen, Atina polisi dışında yaşayanları barbar olarak nitelendirdi ve bir hayvan ruhuna sahip olduklarını söyledi. Rasyonel bir ruha sahip olmaları ve polis hayatındaki gibi bir yönetime geçmeleri gerektiğini söyledi.


Her iki düşünür de zamanlarının koşullarından çok etkilendiler. Özellikle Sparta ile yapılan savaşlarda gördükleri askeri güç ideal devlet düzeninin şekillenmesinde önemli rol oynamış. Yazının başında da belirttiğim gibi düşünürler bazı noktalarda benzer, ancak bazı noktalarda zıttırlar. Her şeyden önce, her ikisi de sınıfsal bir toplum düzeni yarattı. Bence içinde yaşadıkları çok sıkı şekilli toplum düzeni yüzünden. Zaten yeni bir düzenin hayalini kurarken, kesinlikle aristokrasilere karşı çıkmadılar. Ancak, toplumu sınıflandırma biçimleri oldukça farklıdır. Bununla birlikte, Aristotelesler sınıf toplumlarının bir noktasında köleleri de dahil ettiler. Aynı şekilde Aristoteles de belki göçmen olduğu için Atina dışında yaşayan bazı yabancılara vatandaşlık verilebileceğini düşünüyordu. Barbar olarak gördüğü bu yabancılardan bazılarına vatandaşlık verileceğini düşünüyor. Buna karşılık, gerçek bir Athena olan Platon, yabancılara vatandaşlık verilmesi fikrine kesinlikle karşı çıkıyor. Aristoteles, Platon'un hakikat kavramlarını ve öğrenme sürecini de sorguladı. Gerçeği bilmek, bu dünyadaki şeylerin fikrini bilmek demektir. Aristoteles'e göre, bu dünyada yaşayanlar gerçek varlıklardır. Bu varlıklara sahip olmak için gerçekten önemli olan şey bilgidir. Platon devletini şekillendiren bilgelik, yiğitlik, adalet ve itidal kavramları da bu anlamda 'Fikir Alem'i ile ilişkilidir. Aristoteles'e göre insanın en önemli özelliği düşünme ve bilme yeteneğidir. Bunların dışında Platon, kadınların devlet yönetiminde rol oynayabileceğini düşünüyor. Ona göre, kadın ve erkek yaratılışta farklı değil. Öte yandan Aristo, kadınların erkeklerden çok daha aciz olduğunu gördü ve tam tersini savundu. Benzerlik olarak, her iki düşünür de demokrasiye kesinlikle olumsuz düşüncelerle yaklaştılar. Onlar için aristokrasi belki de kötülüğün en iyisi diyebilecekleri bir yönetim biçimidir.