POOR THİNGS - Şekerli ve Gotik Bir Dünya
Başarılı bilim insanı Dr. Godwin Baxter tarafından öldükten sonra hayata döndürülen Bella Baxter'ın fantastik dönüşümünü
Oscar töreninde 11 adaylık da gösterildi. Bafta Ödülleri'nden de En İyi Kadın Oyuncu dahil 5 ödülle ayrılan Lanthimos'un son filmi, ilgi çekmeye devam ediyor.
Kimilerine göre rahatsız edici bile denebilecek, kendine özgü tarzıyla bilinen Yorgos Lanthimos, Poor Things'te bize fütüristik bir dünya izletiyor. Özgün bir Frankenstein anlatısı olan ve aynı adlı romandan uyarlanan film yetişkin bir kadının bedeninde, bir bebeğin beynine sahip olan Bella Baxter'ın hikayesi.
Emma Stone'un tartışmasız performansı filmin en iyi yanlarından biri ancak Bella'nın hızlandırılmış büyüme deneyiminde hayatı ve kendisini keşfetme tepsisinde"kadının özgürleşmesi" anlatısını, Lanthimos'un seyirciye oldukça basite indirgeyerek sunduğu göz ardı edilemez.
Bella'nın onu kontrol etmeye çalışan erkeklere kendi özgürlüğünü keşfettikçe birer birer hadlerini bildirmesi filmin büründüğü komik çerçevenin içinde bazen keyif de verse, film kör göze parmak şeklinde aktarılmaya çalışan feminist bakışı, Hollywoodvari bir çerçevenin dışına pek de çıkmadan, yüzeyde kalarak ve aceleye getirilmiş bir şekilde sunuyor.
Poor Things'in Greta Gerwig'in Barbie'si ile bu benzerlikleri olduğu konuşuluyor. İki film de feminist bakış açısıyla sinemaya uyarlanmış ve temelde iksi de onlar için çizilmiş ve içinde sıkıştıkları dünyadan kaçıp bir nevi aydınlanma ve özgürleşme yaşayan kadınların hikayesine dayanıyor.
Bir diğer ortak yanları ise oldukça sempatik ve bir o kadar iyi oynanmış kadın karakterlerine rağmen iki filmin de vadettiklerini ancak çok yüzeyde verebilmesi ve potansiyellerini gerçekleştirememiş olmaları.
Tüm bunlara rağmen pembe dünyasında Barbie'yi izlemenin olduğu gibi gotik ve biraz şekeli dünyasında Bella'nın sınırsız keşiflerini izlemek keyifli.