Pozitivist Metodoloji ile Yorumlayıcı Metodolojinin Arasındaki Fark Nedir?

Pozitivist metodoloji, toplumsal hayatın doğal hayata benzer bir nesnel gerçekliği olduğu yönünde temel bir varsayımdır.

Pozitivizm, sosyal ve fiziksel dünyanın deney yoluyla incelenmesi ve gözlemlenmesidir. Comte, pozitivizm terimini bilimsel bir anlam ile eş bir biçimde kullanmıştır. Bu yönden pozitivizm bilimde kullanılan, nicel bilgiye dayanan bilimsel yöntemlerin sosyal bilimler alanında da kullanılabileceğini savunmuştur. Yer çekimi yasası gibi yasaların toplumsal dünyada da var olduğunu savunan Comte, yalnızca gözlemlenebilen ve ölçülebilen olguların gerçekliğini ve toplum konusundaki hakikati ancak bilimsel yöntemlerle keşfedip analiz edilebileceğini öne sürmüştür.

Yorumlayıcı metodoloji ise, Max Weber ve Wilhelm Dilthey’in çalışmaları ile ilişkilendirilen, toplumsal yaşam alanında bulunan bireylerin birbirleri ile olan etkileşimleri sonucu ortaya çıkan olayları duygu, düşünce ve algı dünyası içinde oluşan eylemlerin anlamlandırılmasını sağlama amacı güden bir yaklaşımdır.

Yorumlayıcı metodolojiye göre, toplumu birey olarak düşünüp ölçülemeyen kısım ayrıldığında toplum gereğinden fazla sadeleşmiş olur.

Toplumu anlayabilmenin en doğru yolu bireyleri ele almaktır. Toplum içerisindeki kurum ve kuruluşlar, devlet yapısı, toplumsal özellikler birer insan yapısıdır. Hepsi belli eylemler ve olaylar sonucunda oluşturulmuştur. Örneğin; toplum içine yaşanan ekonomik sıkıntılar sonucu bir hırsızlık olayı karşısında yorumlayıcı metodoloji bunu mekanik bularak bireylere odaklanıp çalışmak gerektiğine inanırlar. Fakat bunu tamamen bilimsel kriterlere dayalı bir şekilde yapılamayacağını, bireylerin bu eylemleri neden yaptığını anlamak için bilimsel kriterlerin ve gözlemlerin yeterli olmadığını savunurlar. Çünkü o dönemi kültür, hayat görüşü ve yetişme tarzı bakımından inceleyerek yorumlamak gereklidir.

Pozitivist metodolojiye göre işin içinde yorumlama varsa bilim olamaz.

Fakat yorumlayıcı metodolojiye göre ise, bu da bilimin farklı bir türüdür ve insanlığın ancak böyle bir bilim ile anlaşılabilir olacağını savunur. Max Weber, rasyonalite için ‘’demirden kafes’’ kavramını kullanmıştır. Her şey mantık çerçevesi içinde yapılırsa ilerleme sağlanır fakat bir taraftan da birey mantık çerçevesi ve sınırları içinde hapsolur.

Yorumlayıcı metodoloji savunucuları için ise sebep sonuç ilişkisi genellemesine girilemez. Onlar için bir sonucun içinde, farklı sebep ve sonuç ilişkileri bulunur. Tek bir sebep tek bir sonuca yol açamaz. Bulunan formlar soyut şeklinden sıyırılarak genellemelere ulaştırılır ise, bu soyut kavramın arasında sebep-sonuç ilişkisi gözlemlenebilir. Fakat genel geçer bir kanun olabileceği söz konusu değildir.