Roma İmparatorluğu Hristiyanlığı Nasıl Etkiledi? 

Romalıların Hristiyanlığın yayılmasında oynadığı büyük rol hem negatif hem de pozitif etkileriyle günümüzde bile izlerini göstermektedir.

Hristiyanlığın tarihinden bahsederken Roma İmparatorluğu’ndan bahsetmemek mümkün değildir, zira geniş coğrafyalara yayılmasına ve özellikle de Avrupa kıtasını derinden etkilemesine Romalılar sebep olmuştur. Erken dönemde imparatorluğun bu inanca bakış açısı negatif olmuştur ve Hristiyanlar bu dönemde ezilen bir azınlık olarak gizlice mağaralarda ibadet etmiş, kendilerini korumak zorunda kalmışlardır. Tüm bunlara rağmen o dönemki siyasi ve toplumsal yapı bu inancın yayılması ve gelişmesi için gereken her şeye sahiptir, dolayısıyla Roma İmparatorluğu erken dönemde yaptığı baskılara rağmen yine de buna engel olamamış, sonraki dönemlerde Hristiyanlığı benimsemiştir. Bugün bile Hristiyanlığın öğretilerinde, Papalık hiyerarşisinde ve kilise yapısında Romalıların parmak izlerini görmek mümkündür. 

İsa, Roma İmparatorluğu’nun Batı Avrupa’dan Orta Doğu’ya kadar büyük bir coğrafyaya hükmettiği bir dönemde, Roma topraklarının içinde yaşadı. Hristiyanlığın temelini oluşturan İsa’nın çarmıha gerilmesine sebep olan şey de Roma’nın hukuk sistemi ve kanunları uygulayan Roma askerleriydi. İmparatorluk aslında diğer inançlara karşı baskıcı bir yapıya sahip değildi, tabii ki imparatora da bir Tanrısal varlık olarak tapmayı bırakmadıkları sürece. Bu, Roma İmparatorluğu’nun hükmettiği topraklarda yaygın bir şeydi ve politeistik inançlı toplumlar için pek de büyük bir sorun teşkil etmiyordu. Ancak Hristiyanların ve Yahudilerin tek tanrılı inançları ile ters düşen bir şeydi. Bu yüzden de çok geçmeden Hristiyanlar kendilerini Roma’nın karşısında bulmak durumunda kaldı.

Buna rağmen Aziz Paul, Roma vatandaşlığı olmasını kullanarak imparatorluk coğrafyasında misyonerlik faaliyetlerine başladı. Bir vatandaş olarak imparatorluğu özgürce dolaşabiliyordu. Roma’nın gelişmiş deniz ve kara yolu sistemleri bunu kolaylıkla yapmasını sağladı, bu yüzden de daha önce de dediğimiz gibi Roma İmparatorluğu dolaylı olarak da olsa Hristiyanlığın yayılmasına sebep oldu. Elbette tüm bunlar çok uzun sürmedi. Artan tehlike fark edildikten sonra Romalılar Hristiyanlığı kanunen yasaklayarak Hristiyanları eski pagan inançlarına döndürme çabalarına başladı. Nero, Hristiyanlara karşı hiçbir ayrım yapmadan katliamlara başladı ve Paul’u ölümle cezalandırdı, aynı zamanda imparator Hristiyanları Roma’yı yakmakla da suçladı. Bu katliamlar ve baskılar imparator Domitian, Decius ve Diocletian dönemlerinde de devam etti. Tüm bunlar Hristiyanlık kimliğine derinden işledi ve günümüzde hala devam eden etkilere sebep oldu. Çektikleri zulümler, Katolik kilisesinin güçlenmesi için itici bir güç olmuştur ve Hristiyanlara inançları için ölmenin bir erdem olduğu motivasyonunu vermiştir. 

Hristiyanların zulüm yaşadığı dönemlerde Hristiyanlık, birçok farklı misyonerin farklı coğrafyalarda inancı yaymalarından ötürü farklı kollara ayrılıyordu. Misyonerler zaman zaman farklı fikirlere sahip olabiliyordu, üstelik gittikleri toplumlar Hristiyanlık ile birlikte kendi pagan inançlarını da devam ettirdiklerinden dolayı inanç her yerde değişime uğruyordu. Daha önce bahsettiğimiz gibi Hristiyanlar inançları uğruna ölmek istiyorlarsa, neye inandıklarını bilmeleri gerekiyordu. İşte tam da bu sebepten dolayı Hristiyanlığın temellerine dair ilk bildirge şekil almaya başladı. Havarilerin İnanç Bildirgesi, İsa’nın havarilerinin Yeni Ahit’teki öğretilerini temel aldı ve inançtaki fikir ayrılıklarından dolayı zamanla birçok farklı konsey yapılmasına sebep oldu. Bu bildirgenin en önemli özelliklerinden biri de Hristiyanlık inancıyla “sapkın inançlar arasındaki farkı saptayabilmesi ve inancın bütünlüğünü korumasıdır. 

Hristiyanlığa geçen ilk Roma imparatoru olan Constantine, MS 312'de Milvian Köprüsü Muharebesi'nden önce bir haç gördüğü ve üzerinde "BU İŞARETLE FETHET" ifadesinin bulunduğu söylentileri vardır. Constantine savaştan galip ayrıldıktan sonra imparatorluk genelinde inanç özgürlüğünü sağlayan Milano Fermanı'nı yayımlattı. MS 325'te Konstantin, otoritesini güçlendirmeyi amaçlayarak Hristiyan inancını birleştirmek için Birinci İznik Konseyi'ni topladı. Bu konsey, farklı Hristiyan inançlarının bazı ortak noktalar bulabilmesini sağladı ve diğer bazı görüşlerin ise sapkınlık olduğuna karar kılındı. Buna bir örnek olarak İsa’yı tanrı olarak görmeyen Arius verilebilir. Constantine daha sonra başkenti Byzantium'a taşıdı ve adını Konstantinopolis (şimdiki İstanbul) olarak değiştirdi. Hristiyanlık, ancak İmparator I. Theodosius döneminde resmi devlet dini haline geldi. Papalık kurumunun Roma’daki gücünün artması ise zamanla oldu, ancak imparatorluğun çöküşünden sonra büyük bir siyasi gücü devralarak  günümüze kadar varlığını sürdürmeyi başardı. 

Roma İmparatorluğu’nun Hristiyanlık üzerinde büyük etkilerinin olduğu yadsınamaz bir gerçek. Bunlardan bazıları negatif, bazılarıysa pozitif etkiler, ancak şunu söyleyebiliriz ki Hristiyanlığın bu denli yayılmasındaki en büyük sebep de aynı şekilde Romalılardır. İmparatorluk döneminde yapılan konseyler ve yayınlanan bildirgeler inancın temellerini oluşturmuş, Papalık kurumunun oluşmasına sebep olmuştur. Roma İmparatorluğu’nun Hristiyanlığa karşı etkileri zulüm döneminden resmi devlet dini haline gelmesine kadar birçok farklı şekilde olmuştur. Bu olaylar silsilesi ve Roma’nın gelişmiş altyapısı ve devasa toprakları Hristiyanlığın gelişmesi için gereken tüm olanakları sağlamıştır. Bazı tarihçilere göre ise, Roma Katolik Kilisesi imparatorluğun varisi olarak var olmaya devam etmektedir.