Rönesans Döneminde Felsefe, Edebiyat ve Sanat

Rönesans döneminin genel özelliklerine yakından bakalım.

15. yüz yılın başında Floransa ve Napoli’de ortaya çıkan hümanizm, bireyin kendini güzel ifade etme becerilerini geliştiren, eğitimi ön plana çıkaran bir düşüncedir. Yazar Dante Alighieri, şair ve dilbilimci Francesco Petrarca, şair ve yazar Giovanni Boccaccio önemli hümanistlerdir. Seçkin ailelerin desteği ile Floransa’da Pisa Üniversitesi (1343) yapılandırılmış, İngiltere’de Krallığa Bağlı Tip Okul’u ve Londra’da St. Paul Okulu kurulmuştur.

Platon’un Neoplatonizm düşüncesi bu çağda özellikle Floransa’da ön plana çıkarılmış üniversitelerde eğitimin parçası haline gelmiştir. Protestan Reformunun yaygınlaşmasındaki etkenlerden biri de klasik çağ eserlerinin her dilde kopyası olmasıdır.

Siyaset felsefesi, toplum yönetimi konularında ilkler ortaya atan Machiavelli siyaset bilim alanında önemli bir isimdir. Görüldüğü üzere yalızca birkaç isim sayabildiğim alanlarda önemli gelişmeler kaydedilmiştir ve bu gelişmelerin ardından hayatın her yönüne yansıyan durumlar gözlenmiştir. Michelangelo da bu kültür sanat ortamının yeşermeye başlayıp ürün verdiği sırada ortaya çıkmıştır.

Rönesans döneminin başlangıcında İtalyan sanatçılar Orta çağın durağanlığını yıkmış, Klasik sanat üsluplarına geri dönerek bu çağın dünya görüşüyle özdeşleşen eserler vermişlerdir. Resimlerde ışık-gölge ve perspektifle gerçeklik verilmeye başlanmış, üç boyutluluk yaratmak için kontrast ve renklerden faydalanılmıştır. Masaccio ve Botticelli Rönesans başlangıcının Önemli sanatçılarındandır. Rönesans mimarisinde, kendisinden önce süren Gotik tarzın zıddı görülür. Yapının ön cephesi klasik dönem etkisinde olup sütun paye ve kemerler kullanılmıştır. Rönesans dönemi heykellerinde anatomi detaylı şekilde kavranılmış ve heykeller gerçekçi bir ifadeyle anlatılmıştır. İnsan bedeninin her şeyin ölçüsü olduğundan yola çıkılmış ve bedenin geometrik yapısı Rönesans heykelinin temelini oluşturmuştur.

Öncü heykeltıraşlardan birisi Donatello’dur. Dönemin öncü sanatçılarından Leonardo doğadaki tüm canlılara dair ortak bir düzen keşfetmeye yönelip eserlerine uygularken, Michelangelo ise insan bedenini ideal bir form olarak görmüştür.

Avrupa’nın diğer bölgelerinde ise değişik formlarda kendisini gösteren Rönesans bugünkü Avrupa medeniyetinin doğuşunu simgeler niteliktedir. İtalyan Rönesans’ı 15. ve 16. yüz yıllarda Kuzey Avrupa’da da kendisini göstermiştir. Edebiyatta insan algısının kendi ile sınırlı olduğunu, kişiden kişiye değişebileceğin savunan Montaigne ayrıca aklın gerçeğe erişse bile kesin bilgi elde edemeyeceğini savunarak şüpheci düşünceyi benimsemiştir.

Francis Bacon bilimsel metodolojinin temelini atmıştır. İnsan yaşamını ve zaaflarını farklı biçimde ele alan William Shakespire’in eserleri günümüzde bile güncelliğini korumaktadır. Zihinde oluşan ve değişmeyeceğine inanılan durumlara tepki gösteren Desiderus Erasmus çağın din anlayışını da irdelemiştir. Avrupa’da Jan van Eyck, Albrecht Dürer, Hans Holbein gibi sanatçılar, İtalyan Rönesansı etkilerinin de görüldüğü resimler yapmışlardır. Bu resimlerde gerçeklik detaylarla sağlanır ve yağlı boya tekniğinin geliştiği gözlemlenir.