Rousseau'nun Toplum Sözleşmesi
Haklar, özgürlükler... Belki prangralarımızın tamamı bu iki kelimeyle başlıyordur.
Rousseau'dan doğrudan topluma dair tanımlamalar duymak isteyenler için en açıklayıcı tabir, insanın özgür doğduktan sonra toplumun içinde zaman geçirerek kendini kısıtlaması olacaktır. Rousseau'ya göre özgür olarak doğan insan bazı toplum kurallarının ortaya çıkması ile özgürlüğünden vaz geçer. Temelde mutlak monarşiye karşı, en basit tabirle cumhuriyetçi olan Rousseau, halkın iradesinin toplumun yaşamını olumlu etkileyecek değer olduğunu savunmaktadır. Sözleşmemizin tanımı halkın iradesi ile başlar ve gelişim gösterir.
Monarşinin ortadan kalkması için halkın iradesiyle seçtiği bir yönetime yani temsilcilere ihtiyaç vardır. Çoğunluk tarafından seçilecek temsilciler heyeti toplumun beklentilerini ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlar. Bu konuda devlet politikalarının ne kadar makul işleneceği bilinmiyor olsa da toplum sözleşmesinin temelinde temsiliyet ve irade kavramları yatmaktadır. Sadece temsilciler değil aynı zamanda temsilcilerin belirleyeceği yasalar da doğrudan toplumun yani halkın iradesine uygun olacak şekilde şekillenmelidir.
Toplum Sözleşmesi'ni okuduktan sonra zihninizde canlanacak yönetimin biçiminin aslında dünyada aktif olarak en çok kullanılan yönetim biçimine benzediğini göreceksiniz. Öyleyse neden bu eser hala ütopya gibi geliyor, işte bu soruya yanıt aramak gerekir. Halkın iradesi ve temsilci seçiminin çoğunluğa bırakılması, çoğunluğun kendi refahından çok bizden olan
kaygısı en doğru yönetim anlayışını bile köreltmektedir. Jean-Jacques Rousseau, doğrudan bu düzenin işleyişinden bahsetmese bile belirttiği maddelere dikkat edildiğinde elbet mükemmel
topluma ulaşılabileceğine inanıyor.