Rutin Safsatalar: Görünmez Manipülasyon

Günlük rutinimizin her anında, farkında olmadan maruz kaldığımız bir tehlike var: Safsata.

Safsatalar, bir düşünceyi ortaya koyarken veya anlamaya çalışırken yapılan yanlış çıkarsamalardır. İlk bakışta bize geçerli ve ikna edici gibi görünebilirler, ancak yakından incelediğimizde sahte argümanlar olduklarını anlamak o kadar da zor değildir. 

Peki nereden geliyor bu ''Safsata?''

Safsata kelimesi, Batı felsefesinde Aristoteles (MÖ 384-322) tarafından ilk kez "Organon" adlı eserinde sistematik bir şekilde ele alınmıştır. "Sophistikoi Elenchoi" (Sofistik Çürütmeler) başlıklı bölümde Aristoteles, rakibinin tezini çürüterek argümanları kazanmanın yollarını göstermek amacıyla 13 safsata sıralamıştır.

Bu bağlamda, günlük iletişim ve karar verme süreçlerinde safsataların manipülasyon aracı olduğunu anlamanın ve bu doğrultuda düşünme becerilerimizi geliştirmenin, bizi birçok tuzaktan koruyacağına, hatta kritik anlarda büyük krizlerden koruyacağını hatırlatmakta fayda var. 

Size biraz daha tanıdık gelmesi için, gelin bilimsel safsataların üç temel türünü inceleyerek günlük hayatımızda nasıl yer edindiklerini daha net bir şekilde anlayalım.

Otorite Safsataları

Otorite safsatasını, sıklıkla karşılaştığımız bir kişinin ya da kurumun otoritesine dayanarak bir iddiayı doğru kabul etme eğilimini olduğunu söyleyebiliriz. Örnek vermek gerekirse, pandemi döneminde bir doktorun haberlerde veya televizyon programında, "Kolonya, koronavirüsü önler" şeklinde bir açıklama yapması doğruluk iddiası ortaya koysa da, gerçekte kolonyanın koronavirüsü ne kadar önlediği konusunda daha kapsamlı bilimsel çalışmaların sonuçlarına bakmamız gerekir. Bir doktorun veya ünlü bir kişinin açıklaması, konu hakkında derinlemesine ve kapsamlı bir bilgi sahibi olduğunu gösterebilir ancak kesin doğruluğunu kanıtlamaya yetmez.

Ayrıca, "Ünlü şefin tarifi olduğuna göre yemeğin lezzetli olduğu kesin" - "Desteklediğim politikacı bu görüşü savunuyor, o zaman kesin doğru." - "Tuttuğum takımdaki favori oyuncum bu marka ayakkabı giyiyor, o zaman en iyi marka bu." gibi düşünceleri de içine katarsak, rutinimizde ne kadar karşılaştığımızı daha da iyi anlayabiliriz.

Mantık Safsataları

Mantık safsatalarına, araştırma sorularının, hipotezlerin veya bulgulamaların açıklamalarında sıkça rastlarız. Bir araştırma sonucuyla ilgili yapılan yanlış bir çıkarım, buna örnek gösterilebilir. Genellikle mantık hatalarına dayanır ve çürütülebilir argümanlar içerir. Genellikle insanların iki fikir arasında bağlantı kurmaya çalışırken gereken bilginin atlanmasıyla ortaya çıktığı da görülür. 

Örnek vermek gerekirse, ''Bu ürünü herkes kullanıyor, o zaman kesinlikle işe yarıyordur.'' tarzı bir düşüncede ürünün etkili olmasına dair bir kanıt olmasa bile genel bir kabul üzerinden sonuç çıkarıldığını görüyoruz. ''Herkes bu restoranda yemek yiyor, o zaman yemekleri çok güzel olmalı.'' düşüncesi de aynı şekilde, restoranın popüler olmasını yemeklerin güzel olmasına dayandırıyor ama yemeklerin gerçek kalitesi hakkında bir bilgi sunmuyor. Bu tarz örneklerde dikkatinizi çeken eksiklik, ''eksik bilgi'' olmalı. Bu bağlamda, mantık safsatalarını tanıyabilmek ve onlardan kaçınmak günlük hayatta ve bilimsel araştırmalarda daha doğru sonuçlara ulaşmamızı sağlar diyebiliriz.

Duygusal Safsatalar

Duygusal safsatalar, gündelik hayatımızda en sık karşılaştığımız safsata türüdür. Özellikle manipülasyon konusunda en yakın olanı diyebiliriz hatta. Bu safsata, duyguları manipüle etmeye dayanır ve genellikle duygusal bir dil kullanılarak gerçeklikten uzak sonuçlar çıkarır. Argüman mantıksal olarak doğru olmadığı hâlde duygusal etkilerle inandırıcılık kazanmaya çalışılır.

Örnek vermek gerekirse, birçok farklı türüyle bizi karşılayabilir. Örneğin, karşıdaki kişiyi suçlu hissettirerek istenilen bir davranışı elde etmeye çalışma, "Eğer beni gerçekten seviyorsan, bunu yaparsın" gibi. Başka bir örnek ise, karşıdaki kişiyi duygusal etkilerle manipüle ederek onları bir teoriye inandırmaya çalışma, "Sadece sen anlayabilirsin, diğerleri anlayamaz." şeklinde bizi bulabilir.

Duygusal kaçış da bir manipülasyon şeklidir. Bu durumda, kişi sorumluluklarından kaçarken ve zor durumları hafifletmeye çalışırken, "Ben böyleyim, değişemem" gibi bir ifade kullanabilir ve bu size çok masumca gelebilir.

Ek olarak, mantıksal olarak doğru olmayan bir argümanın doğru gibi sunulması da bir tür safsatanın manipülasyona dönüşmesidir. Örneğin, "Bunu yapmazsan, herkes sana sırtını dönecek" gibi bir ifade, gerçekte doğru olmayan bir tehdit içerebilir ve karşıdaki kişiyi etkileyebilir.

Safsatalar bu üç temel ayrımın dışında farklı teorilerle de karşımıza çıkabiliyor. Gelin, bunlardan bazılarını da beraber inceleyelim. 

Nedensellik ve Sonuç Arasında Yanılsama (Post Hoc Ergo Propter Hoc)

Latinceden çevirdiğimizde, ''bundan sonra, demek ki bundan dolayı'' anlamına gelen yanılsama türü, bir olayın diğerinden önce gerçekleşmesini neden olarak göstermeye dayanıyor. En son yediğiniz yemekten sonra karnınız ağrımaya başladıysa, ilk olarak yemeğin size dokunup dokunmadığını düşünmeniz gibi. Burada, unutmamız gereken nokta, bir olayın diğerine yakın zamanda gerçekleşmesi, mutlaka bir nedensellik ilişkisi olduğunun anlamına gelmediği olur. Her konuda detaylı araştırma ve analizler gereklidir ki gerçek nedenler ortaya çıksın ve yanıltıcı sonuçlardan kaçınabilelim.

Aceleci Genelleme (Dicto Simpliciter)

Bu yanılsama türü, genellemenin hatalı bir biçimi olarak karşımıza çıkar. Genellikle, bir durumun genel olarak doğru olduğunu savunmak için çok sınırlı olan veya aslında temsil edici olmayan örnekler kullanmayı içerir. 

''Başarı olmak isteyen tüm futbol takımları galibiyet için aynı stratejileri kullanır.'' ifadesini buna örnek olarak verebiliriz. Çünkü gerçekte, farklı futbol takımları farklı oyun planları ve stratejiler kullanır; bu nedenle bu tür bir genelleme doğru değildir. Ek olarak, "Matematikten tüm öğrenciler korkar." söylemini de verebiliriz, ki bu muhtemelen size daha tanıdık gelecektir. Matematikle ilgili korku veya rahatlık düzeyi, öğrencilerin bireysel deneyimlerine, yeteneklerine ve öğrenme tarzlarına göre değişir. Dolayısıyla, tüm öğrencilerin matematikten korktuğunu iddia etmek, gerçeklikten bağımsız bir genellemedir. 

Kişiliğe Saldırı (Argumentum ad Hominem)

Bu yanılsama türünü açıklamadan önce, ''Bunu sen mi söylüyorsun?'' ifadesini kullanacağım ve siz aslında mesajı alacaksınız. Özellikle Killing the Messenger şekliyle daha çok bilinen yanılsama türümüz, bir kişinin karakterini veya kişisel özelliklerini hedef alarak onun argümanını geçersiz kılmaya çalışmayı ifade ediyor. Hatta, genellikle karşı tarafın argümanlarına cevap vermek yerine, kişisel saldırılar veya aşağılama yoluyla karşı tarafı zayıflatma girişimini içeriyor.

Bunu özellikle ülkemizin siyasetinde pek sık görüyoruz, ''Onun söylediklerine inanamazsınız çünkü X kişisi geçmişte bu topluluğu desteklemiştir.'' gibi. Ama iş hayatımızda da, özellikle bir iş arkadaşınızın fikrini geçersiz kılmak isteyen bir patronunuz varsa, ''Sen bu konuda fikrini söylemesen daha iyi, daha önce başarısız olduğun bir konu.'' gibi bir dönüş alabilir bu yanılsama türüyle. Bir öğrenci olarak, öğretmeninizin yanlış anlattığı bir konu hakkında doğru bir fikriniz olsa bile size, ''Sen bu konuda konuşamazsın, benimle aynı seviyede değilsin.'' dönüşü alabilirsiniz. Bunların hepsi, argümanın içeriğinden çok karşı tarafın kişisel özelliklerine, geçmişine odaklanılmasından kaynaklı yanılsamaları içeriyor. 

Dairesel Mantık (Circulus in Probando)

Dairesel mantık, bir argümanın geçerliliğini kanıtlamak için kullanılan argümanın zaten kabul edilen sonucunu varsaydığı veya gerektirdiği durumlarda ortaya çıkar. Kısaca, yeniden söyleyerek belirli bir sonucu kanıtlama girişimi diyebiliriz. Örnek vermek gerekirse, bir kişi ya da bir argüman, zaten kabul edilen bir şeyi ispatlamak için yine o kabul edilen şeyi kullanır, yani dairesel bir döngü içine girilir. ''Bu şirket çok başarılı çünkü uzun süredir piyasada.'' Şirket, uzun süredir piyasada olduğu için mi başarılı yoksa başarılı olduğu için mi uzun süredir piyasada? Özellikle başka örnek vermek yerine, bu dairesel mantığın, gerçek anlamda bir şey kanıtlamadığını hatırlatmakta fayda var çünkü temel aldığı varsayımı kanıtlamak için yine aynı varsayımı kullanıyor, bu da mantıksal döngüde bir çıkmaza yol açıyor.

Gurura Dayalı Argüman (Argumentum ad Superbiam)

Gurura dayalı yanılsamada ise, bir kişinin veya grubun kendi üstünlüğünü ve haklılığını savunmak için gurur, kibir ve öznel inançlarına dayandırması görülür. Argümanlar genellikle mantıklı bir temele dayanmaz ve genellikle bir durumu haklı çıkarmak, başkalarını ikna etmek için duygusal ve kişisel inançlara dayanır. ''Ben bu konuda çok deneyimliyim, bu yüzden görüşüm doğru.'' hatta biraz duygusal manipülasyon eklersek, ''Benim yöntemim her zaman en iyisi olmuştur, benim fikrimi uygulamanız gerekiyor.'' gibi ifadelerle karşılaşabiliriz.

Geleneksel Değere Dayalı Argüman (Argumentum ad Antiquitatem)

Bu yanılsama, bir şeyin ya da bir düşüncenin eski olmasının, onun doğru veya değerli olduğunu iddia etmek için yeterli bir gerekçe olduğunu savunuyor.

Saman Adam Safsatası (Strawman Fallacy)

Bu safsata türü, bir kişi veya argümanın gerçek görüşlerini veya argümanlarını çarpıtarak, onları daha kolay çürütebilecek bir şekilde sunma yöntemi ile karşımıza çıkıyor. Karşı argümanı daha zayıf ve yanlış bir şekilde temsil ederek, gerçek tartışmanın dışına çıkılır ve gerçek argüman yerine yanlış ve abartılmış versiyonuna odaklanılır, hatta eleştiri yapılır. Örneğin, küresel ısınma ve çevreyi koruma ile ilgili bir konu ortaya atıldıysa, karşı taraf bu konuda dikkat etmeliyiz diyen kişiye, ''Sen sigara içiyorsun, çevreyi korumaya değer vermiyorsun.'' asıl konudan saptıran bir dönüş yapabilir. 

Kırmızı Ringa Balığı (Red Herring)

İsmi size çok ilginç gelecek bu yanılsama türü, dikkati asıl konudan uzaklaştırmak için kullanılan sahte bir argümanla karşımıza çıkar. Farklı bir deyişle, konuşmanın veya tartışmanın gerçek anlamından saparak dikkati farklı bir yöne çekmeye çalışır. Bu bağlamda, asıl sorunun önemi azaltılır veya gözden kaçmasına sebep olunur. Özellikle rutinimizde, tartışma sırasında konuyu değiştirerek başka bir konuyu gündeme getiren kişilerin bu yanılsama türünü kullandığını söyleyebiliriz. Hatta, örnek vermek gerekirse; ''Evet, bu konu önemli ama asıl mesele şu...'' Size tanıdık geldi mi? ''Seni anlıyorum ama bir de şöyle düşün...'' gibi ifadelerle karşılaşabiliriz. Özellikle hukukçuların bu safsata türü karşısında hazırlıklı olması gerektiğini de ekleyelim. 

Sonuç olarak, safsatalar ve yanılsama teorileri günlük yaşamımızda karşımıza çıkan yaygın tehlikelerden biridir diyebiliriz. Bu tuzaklardan kaçınmak ve etkili iletişim kurmak için safsataları tanımak ve onlara karşı bilinçli olmak burada en kilit noktadır. Gerek akademik, gerek kurumsal hatta gerek rutin bireysel hayatlarımızda, manipülasyon araçları olan safsataları fark ederek, daha sağlam argümanlar geliştirebilir ve doğru bilgiye daha kolay ulaşırken daha sağlıklı ve bilinçli iletişimler kurabiliriz.