Sanat Terapisi
Sanat sadece bir hobi değil insan ruh sağlığını iyileştiren bir aktivitedir. Bunun terapilerle bağlantısı nedir?
Sanat Terapisi Nedir?
Sanat terapisi, resim sanatının sık kullanılmasından dolayı resim terapisi gibi bilinse de bünyesinde birçok sanat dalını barındıran bir terapi yöntemidir. Müzik, resim, sinema, tiyatro, hareket ve dans sanat dallarını ve faaliyetlerini içerir. Tüm bu faaliyetleri kullanarak bireyleri ve grupları değerlendirmek ve müdahale etmek sanat terapisidir. Çeşitli sanat materyalleriyle işitsel ve görsel imgeler oluşturmayı, görsel imgeleri somut objeler haline getirmeyi ve bu objeler üzerinde çalışılmasını sanat ve terapi ilişkisini içermektedir. Amerika’da 1969’dan beri kabul gören bu terapi yöntemi Türkiye’de Sanat Psikoterapileri Derneği ile 2012’de resmi olarak kabul edilmiştir.
Sanat Terapisi ve Kullanılan Sanat Dalları
Sanat terapisi genel olarak farklı kavram ve aktiviteleri içeren karmaşık yapılandırılmış bir yöntemdir. Bünyesinde bulundurduğu aktivitelerin sanat terapisine dahil edilip edilmemesi veya sanat aktivitelerinin hepsinin terapi olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği konusunda kavram kargaşaları mevcuttur. Ülkeler bağlamında da bu açılardan değişikliklerin ve uygulama alanlarındaki farklılaşmanın görülmesi mümkündür. Fakat uluslararası bağlamda sanat terapisi içerisinde bulunan altı temel aktivite bulunmaktadır. Bu altı grup görsel sanat terapisi, müzik terapisi, dans/hareket terapisi, intermodel terapi, psikanaliz terapi, yaratıcı yazı veya şiir terapisi/bibliyoterapi olarak betimlenmektedir. Bu grupların hepsi farklı danışan gruplarıyla çalışılabilen aktivitelerdir. Uygulanabilecek danışanlar açısından sanat terapisi oldukça geniş bir kitleye sahiptir. Gelişim geriliği, öğrenme bozukluğu, kaygı bozuklukları, kişilik bozuklukları, depresyon, nörolojik bozukluklar, travma sonrası stres bozukluğu gibi pek çok hastalıkta kullanılır. Ağrı kontrolü ve hamilelikte stres azaltmak amacıyla da medikal sanat terapisinin uygulandığı alanlar mevcuttur. Tüm bu olumsuz deneyimlemeler, rahatsızlıklar dışında sağlıklı bireylerde de hobi olarak etkili olan bir terapi alanı olarak kullanılmaktadır. Örneğin yoğun iş hayatı olan insanların boş vakitlerinde resim çizmesi, dans eğitimi alması gibi boş zaman değerlendirmesi veya meditasyon olarak da görülebilir. Bireylerin ilgi alanlarına yönelik de oldukça çeşitli bir gruba sahip olduğu için tercih edilen bir uygulamadır.
Sanat terapisi alanlarından birisi olan müzik terapi, müzik yoluyla tedavi olarak tanımlanmaktadır. Özellikle çocuklarda kullanılan bu terapi yöntemi, çocukta söylenenleri takip edebilme becerisi kazandıran, karşısındakinin söylediklerini anlayabilmesini sağlayan yani algılatıcı işlev kazandıran bir yöntem olarak görülmektedir. Aynı zamanda duyularını karşısındakine anlatabilmesini sağlayan ifade edici bir dil geliştirmek için ritim modeli, ses perdeleri ve şiirler kullanılabilir .Şarkı söylemek, yalnızca iletişime indirgenemese bile “temel varoluşsal iletişim biçimidir. Konuşmayla dile getirilemeyecek düşünceleri duyguları da anlatabilir. Müzik terapiyi klinik alan dışında da kullanan Rahmi Oruç Güvenç, Türk müziğinin tedavi imkanlarıyla, kronik ağrılı hastalarla uygulanan müzik terapi uygulamasında seans öncesi ve seans sonrası hastalarda %40 oranında stres hormonlarında düşüş görüldüğünü, otizmli, hiperaktif, mental reterdasyonlu çocuklarda hareket kabiliyeti öğrenme, iletişim, çevreyle ilginin çoğaldığını belirtmiştir. Müzikle terapi yöntemi şu anda sanat terapisinin bir alanı olarak görülse de geçmişten beri kullanılan yöntemlerden birisidir.
Dans, antik çağlardan bu yana travmatik durumlara karşı iyileştirici bir yöntem olarak kullanılmıştır. “Bireyin yaşadığı olumsuz olayları bilişsel olarak kavrayabilmesini ve üstesinden gelmesini sağlarken, bireyin fiziksel benliğini hissetmesine, sorunları analiz etmesine, günlük yaşamında karşılaştığı sorunlara çözümler bulmasına ve beden imajını, benlik saygısını geliştirmesine de katkıda bulunmaktadır’’. Diğer sanatsal aktivitelerden farklı olarak fiziksel aktiflik gerektiren ve genellikle grup şeklinde çalışılan dans olumlu etkilere sahiptir. Günümüzde de sanat okullarının dışında dans akademileri gibi topluluklar oldukça yaygındır. Sadece terapi olarak çalışılan alanlar değil tüm yaş gruplarında etkinlik amaçlı açılan gruplar bulunmaktadır. Dansta çeşitliliğin de fazla olması kişilerin kendilerine uygun olanı seçmeleri konusunda yardımcı olur. Fakat ritim, ahenk, müzik kulağı veya fiziksel esneklik gibi bazı özellikleri de gerektirir. Profesyonel olarak çalışılmasa da diğer sanat aktivitelerinden daha fazla fiziksel efor sarfedilen bir alandır. Bu alanda çalışan yaratıcı hareket disiplininin amacı, ‘’kısmi olarak, birlik duyumuzun yeniden canlandırılması ve kadim zamanlara dayanan beden/zihin ayrıştırılmasının iyileştirilmesi’’ olarak açıklanır. Dans/hareket terapisinde önceden bilinçdışı hareketlerin kişi için anlamlı olması ve farkındalık kazanması sürecidir. Beden/zihin bütünleşmesinde kişinin kendisine anlaşılabilir hale gelmesi sürecini içerir.
Duyguları dengelemek için kullanılan yaygın stratejilerden birisi de çizim yapmaktır. Çizim yapmanın insanlar üzerinde olumlu etkileri çalışmalarda ortaya çıkmıştır, Çizim yapmanın mutsuzluğu ve öfkeyi giderdiği tespit edilmiştir. Çizim de kendi içerisinde farklı kategorilere ayrılmaktadır. Her terapide veya her danışanda aynı teknik çizimler istenmez. Aynı alanda çalışılması da mümkün değildir. Sadece terapi olarak da değil adli vakalarda, çocuklarla ilgili olan aile çatışmalarında bilgi edinmek için incelenen çizimler de mevcuttur. Kanıt olarak kullanılması, adli süreçlere dahil edilmesi durumu da yaygın olarak görülür. Terapilerde de farklı egzersizlerle çizimler kullanılır. Örneğin “‘Temizlenme’ isimli egzersizde katılımcılar, öfke duydukları kişilerin isimlerini yazıp, onları ve onlara neden gücendiklerini resmederler. Sonrasında aralarındaki sıkışmış enerjinin çözülmesi amacıyla, resimleri çizilen öfke duyulan kişiler bağışlanır ve kâğıtlar yırtılır”. Bunun dışında doğa resimleri çizimleri de yaygın olarak kullanılan tekniklerden birisidir. Çünkü dışavurumcu tavırla yapılan çalışmalarda amaç önce içi anlamaktır, içi anladıktan sonra dışarıya aktarma kısmına geçilir. Bu durumlarda da doğa resimleri insana iç huzuru sağlama, mutluluk hissi uyandırma gibi hedeflerle çizdiriliyor olabilir. Bu olayla yaşam sistemine hayranlıklar geliştirebiliriz. Kendimizi de bu hayran olduğumuz doğanın ve sistemin bir parçası olarak görürüz ve bu sistemle bir olmayı önemseriz. Kendi kişisel yolculuğumuza dair farkındalığımız oluşur ve bu yolculukta rol almaya başlarız. Çizimlerin yanı sıra boyamalar da kullanılan tekniklerden birisidir. Danışana serbest akışlı bir deneyim sağladığı için düşünce ve hislerini ifade etmede kolaylık sağlar. Çizimin boyamaya göre daha yüksek bilişsel kapasiteleri gerektirmesinden dolayı araştırmalarda boyama ve çizim karşılaştırılmıştır. Bireylerin çizimde daha çok eğlendiği ama boyamada da çizimden farklı bir etkileyici akış deneyimi sağladığı saptanmıştır. Resmin terapi amaçlı kullanımından birisi olan ‘aksiyon resim’ hareketi, Pollock’un keşfettiği bir teknik olup “insanların ilkel istekleri ile çağdaş dönemin bir birleşimini yaratıp, resmine aktardığını” savunur . Bu teknik diğerlerinden farklı olarak, spontane çizim yoluyla danışanın sorunlarını, duygularını, korkularını, isteklerini ve endişelerini tehdit edici olmayan bir şekilde ifade etmesine olanak tanır. Yani tamamen danışanın sanatsal aktivitede sınırlandırılmadan bırakıldığı ve sadece kendi istekleri doğrultusunda eserler oluşturmasını sağlamayı amaçlayan bir tekniktir. Bu durum danışana ilişki kurabileceği ve onlardan bir şeyler öğrenebileceği imge ve sembolizm zenginliği sağlamış olur. Bu zengin imgeler de içgörüyü ve büyümeyi kolaylaştırıcı araçlar olarak hizmet eder ve bu terapilerdeki etkililiği arttırabilirler.
Bunların dışında heykel tasarımı da kullanılan sanat aktivitelerinden birisidir. Bu sanat aktivitesinde de diğerlerinden farklı olarak olguları üç boyutlu olarak görmeleri sağlanmaktadır. Bireylerin hayata karşı bakış açılarını genişletmeyi amaçlayarak oluşturulan formu ön, arka, yan, üst ve alt şeklinde görmeleri sağlanır. Bu yolla yapılan çalışmalar danışanlara sorunlarını birçok açıdan keşfetme imkanı sunarak soyut düşünmeye odaklanır. Bireye çevresini şekillendirme, inşa etme gibi fırsatlar yaratır ve hayatın sadece siyah beyazdan ibaret olmadığını gri alanları olduğunu da öğretir. Burada yapılan çalışmalar aslında danışanlara daha özgür olabildikleri bir alan sunmaktadır. Killi toprakla çalışmak danışanlara kirlenme fırsatı sunarak duygularını dışavurmada da kolaylık sağlar. Katılımcıların sadece killi topraklara verdikleri şekil değil ayrıca bu şekilleri oluştururken kullandıkları teknikler de önemlidir. Yaşadıkları duyguları bu yönde de yansıtabilirler. Dışavurma, somutlaştırma ve sembolleştirme gibi mekanizmalar görülür. Bu çalışmalarda danışanlara sorunlarla başa çıkma becerisi kazandırma ve problem çözme yöntemleri geliştirme amaçlanır. Bu amaçların doğrultusunda yapılan çalışmalar da incelendiğinde tedavi edici ve iyileştirici sonuçların olduğu gözlemlenmiştir.
Psikanalize bir eleştiri sunan Ruth Zoprah’ın doğaçlama tiyatro yöntemi analizlerin bir değişikliğe sebep olmadığını, zaten mevcut olan yoğun bilginin üstüne ekleme yaptığını ifade eder. Düşünmenin bedenin akışını bozduğunu ve içeriden gelen bir hareket olmayan analizlerde, eylemimizin dürtüsünün olamayacağını belirtir. Düşünmeden harekete geçmenin daha etkili olduğunu, yani geçmiş yaşantıların üzerine düşünmenin hayat akışını ve anlamlılığını bozduğunu ifade eder. Bu tiyatro yönteminde alışılagelmiş egzersizler bulunmaması farklı bir bakış açısı sunar. Yürüyüş, duruş, hareket, nefes gibi ayrıntılara dikkat göstermeyi içerir. Bu açıdan zihin hakkında farklı egzersizler oluşturur. Bu egzersizler katılımcılarda değişimler oluşturur ve farkındalıklar yaratır. Temel olarak postmodern bakış açısıyla ve o alanda geliştirilen terapilerle aynı fikirlere sahiptir. Anda kalmayı ve anda kalmanın farkındalığının önemini vurgular. Eylemlerimizin bir amaca uygun ilerlemesi için bu farkındalıklara sahip olmamız gerektiğini vurgular.
Özellikle tiyatro, dans gibi grup çalışması içeren terapiler sosyalleşme ve iletişim becerilerini geliştirme açısından yardımcı olur. Bir grup çalışması olan psikodrama da kişilerarası ilişki, çatışma ve duygu sorunlarının özel dramatik yöntemlerle keşfedildiği bir sağaltım yöntemi olarak tanımlanır. Katılımcılar, eşleşme yolu ile bastırdığı duygularını ortaya çıkarır, risk alır, daha alt düzey çatışmalara doğru yol alır, rol değiştirme, ayna gibi farklı tekniklerle çalışır. Psikodramada yeniden canlandırma mevcuttur. Bu yeniden canlandırma protogoniste kendisini üzen anılarını bilişsel olarak işleme olanağı tanır. Duygusal anlamda yeniden bütünleşmeyi sağlamayı amaçlar.
Handan Tazeoğlu Erol; filmlerin nörobiyolojik etkilerinin onları terapötik bir araç haline getirebildiğini gösteren araştırmaları inceler; Erol, filmlerde katarsis işlevinin terapi amaçlı kullanımlarında önemli bir rolü olduğunu vurgular. Kerem Kaban ise film terapisini şöyle tarif eder: “Uzman kontrolünde rahatsızlığın türüne göre seçilen film izlendikten sonra kişiyle film hakkında konuşulur; öykü ve karakterlerin davranışlarıyla kişinin karşı karşıya kaldığı sorunların önce açığa çıkarılması sonra giderilmesi amaçlanır”. Filmler, depresyon, huzursuzluk, öfke, sinirlilik ve korku etkenlerinin iyileşmesinde yardımcı metot olarak kullanılırlar. Bu terapi yönteminde de kişiye izletilen filmin duruma ve ona uygun olmasına dikkat edilmelidir. Bu durum ve ortam hazırlandığında kişinin kendini o filmdeki rol sahibinin yerine koyması ile imgeleştirme yapması sağlanır.
Bibliyoterapi de sanat terapisinde kullanılan başka bir yöntemdir. Bu terapide de film terapisine benzer bir yol izlenir diyebiliriz. Film terapisinde öncesinde film izletilen bir danışan varken bibliyoterapide hikayeler okutulan bir danışan görürüz. Kişiye kendi sorunlarına yakın hikayeler okunarak kendi sorunları üzerinde farklı bir bakış açısı yakalayabilme fırsatı sunulmaya çalışılır. Anlatılan hikayelerde nasıl baş edildiğine yönelik izlenimler yapabilmesi ve yaşadıklarını normalleştirebilmesi konusunda adım atması amaçlanır. Bu durumda başkalarının da aynı sorunlar yaşayabileceğini gören danışan kendisini daha iyi hissedebilir. Gençler üzerinde çalışmalar yapan bibliyoterapi, gençlerin terapi süreci sonrası aile içi çatışmalarında düşüşler meydana geldiği gözlemlenmiştir. Özellikle annesiyle çatışma yaşayan gençlere bibliyoterapi tekniğinin uygulanması önerilmektedir.
Güzel sanatları diğer terapi yöntemleriyle birleştirmek de kullanılan yöntemler arasındadır. Yani dans ve hareketin birleştirildiği gibi resim ve müziği de birleştirip bir terapi süreci geçirmek de etkili olan yöntemlerdendir. Katılımcılar yaratıcı yaklaşımlarını keşfederler ve kendilerini temsil ederler.
Sanat terapisi aktiviteleri ve kullanım alanları uluslararası bağlamda kabul gören başlıklarda incelendiğinde karşımıza bu kavramlar çıkmaktadır. Fakat sanat terapisi sadece bu alanlara indirgenmeyecek kadar geniş bir yelpazeye sahiptir. Hem sanatsal aktiviteler açısından hem de kullanım alanları olarak sınırlandırması zor bir alandır. Özellikle farklı ülkeler, kültürler, çalışılan grup gibi faktörler oldukça etkilidir. Farklı ülkelerin kendi kültürlerine özgü sanatsal aktiviteleri bulunur. Bunların dışında kullanım alanlarında da farklılıklar bulunduğu örnekler mevcuttur. Bunlardan en sık kullanılanlar çocuklara uygulanan testler olarak değerlendirebiliriz. Özellikle bilişsel gelişim süreci ile ilgili çalışılan çocuklarda kullanılan farklı çizim testleri bulunmaktadır. Ağaç çizme, saat çizme testi gibi popüler uygulamalar da sanat alanına dahil görülebilir. Bunların dışında çocukların yer aldığı adli süreçlerde de çocukların çizmiş olduğu resimlere dikkat edilir. Bu konularda özellikle çocuklarda bunlara rastlamak mümkündür. Çocuklarla olan çalışmalarda da oldukça tercih edilen bir tekniktir. Çünkü çocuklar yetişkinlerdeki gibi her şeyi sözel olarak ifade edebilme becerine erişmiş durumda değillerdir. Bunun dışında çocuklar imgelerle iletişimde daha başarılıdırlar, bu yönde oyun terapisi de tercih edilir. Uzmanlara oldukça yardımcı olan alanlardır. Bu ve bunun gibi başka örnekler de verilebilir. Kısaca sanat terapisi veya uygulama alanları düşünüldüğünde geniş ve sınırlandırılması zor olduğu gelmelidir.