Schopenhaur'un Önemli Metaforlarından Kirpi İkilemi Nedir?

Bu yazımda Schopenhauer'in önemli metaforlarından kirpi ikilemine ve bu ikilemin insan davranışlarına yansımasını birlikte inceliyoruz.

Bugünkü yazımda bahsedeceğim ünlü filozof Arthur Schopenhauer'in önemli metaforlarından kirpi ikilemi, insanların ilişkilerindeki yakınlık derecesi ve kişisel alanların suistimal edilmesini kirpi davranışlarıyla açıklar.

Arthur Schopenhauer’in 1851’de yayımlanan ‘‘Parerga ve Paralipomena: Kısa Felsefi Denemeler’’ adlı eserinin 396. bölümündeki Kirpi İkilemi'ni Schopenhauer şu şekilde ifade etmiştir.

“Soğuk bir kış sabahı çok sayıda oklu kirpi, donmamak için birbirine bir hayli yaklaştı. Az sonra, oklarının farkına vardılar ve ayrıldılar. Üşüyünce, birbirlerine tekrar yaklaştılar. Oklar rahatsız edince yine uzaklaştılar. Soğuktan donmakla, batan okların acısı arasında gidip gelerek yaşadıkları ikilemi, aralarındaki uzaklık her iki acıya da tahammül edebilecekleri bir noktaya ulaşıncaya kadar sürdü. İnsanları bir araya getiren, iç dünyalarının boşluk ve tekdüzeliğidir. Ters gelen özellikler ve tahammül edemedikleri hatalar onları birbirinden uzaklaştırır. Sonunda, bir arada var olabilecekleri, nezaket ve görgünün belirlediği ortak noktada buluşurlar.”

Kirpiler soğuk havalarda vücut ısılarını yükseltmek için birbirine sokulur. Bu sokulmanın getirdiği ısı ve rahatlık kirpilerin aslında okları sebebiyle birbirlerine zarar verdiğini anlamasını engeller. Bir süre sonra kirpiler birbirlerinden rahatsızlık duymaya başlarlar. Bu durum kirpileri birbirinden uzaklaştırsa da ısınma ihtiyacı onları tekrar birbirine yaklaştırır. Birbirleri için en uygun mesafeyi bulana kadar bu durum devam eder.

Bu ikilemde soğuk hava insanın duyduğu yoksunluğa, birbirine sokulma arzusu ise insan ilişkilerinden umulan iyileştirici güce, kirpilerin rahatsızlık veren okları ise insanların sınırları aşan, rahatsızlık oluşturan davranışlarına benzetilir. İnsan ilişkilerinde de yakınlık kurmak istesek de bazen uzak olmak iyi bir tercih olabilir.

İnsanlar iyi niyetli olsa bile yalnızlık ve huzursuzluk sebebiyle sanıldıkları gibi diğer insanlarda zarar verme eğiliminde oluyor. Bu yönden baktığımızda insan ilişkilerinin bir yerden sonra hep zararla sonuçlanacağı düşünülebilir fakat öyle değil. Tıpkı metafordaki gibi mesafeli bir yakınlık insan ilişkilerinde kurtarıcı olabiliyor. Bu mesafeli yakınlığı sağlamanın ilk adımı ise görgü kurallarından, nezaket ve hoşgörüden geçiyor. Bütün bunlar sağlandığında sağlıklı bir ilişki kurulmuş olur.