Serbest Düşüşteki bir Kariyer: Ben Simmons
Bir sporcu kendine ne kadar ihanet edebilir?
Tam adı Benjamin David Simmons olan basketbolcu, 20 Temmuz 1996 yılında Avustralya’nın Melbourne şehrinde dünyaya geldi. Babası Dave Simmons, kariyerini Avustralya liginde sürdürmüş başarılı bir basketbolcuydu. Annesi ve üvey kardeşleri de profesyonel sporcu olmasalar bile antrenörlük ve takım yöneticiliği gibi rollerle spora yakın bir yaşam sürdürüyorlardı. Dolayısıyla Ben Simmons, sporla iç içe bir çocukluk geçirdi. Bilhassa babasının basketbol sevgisi, bu alanda bir kariyer seçmesinin de temel kaynağı oldu.
Boyu ve atletizmi ile yaşıtlarına fark atan Simmons, kolej kariyerini Louisina State Üniversitesi (LSU)’da geçirdi. 19.2 sayı, 11.8 ribaunt ve 4.8 asist ortalamaları tutturarak NBA scout’larının dikkatini çekti. Fiziği ve oyun kurma vasıfları, onu LeBron James ve Magic Johnson gibi efsanelerle kıyaslanır hale getirdi. Ancak LSU’nun NCAA turnuvasına kalamaması ile eleştirilerin de hedefi oldu. Bu dönemde, Simmons’ın gelecekte kendisine engel olacak psikolojik sorunlarının ilk emareleri de görülmeye başlandı.
Simmons, 2016 NBA draftı’nda Philadelphia 76ers tarafından ilk sırada seçildi. Ancak sağ ayak bileğindeki kırık nedeniyle çaylak sezonunda forma giyemedi. 2017-2018 sezonunda parkelere geri döndüğünde ise kendisinden beklenen potansiyeli göstermeyi başardı. Sezonu 15.8 sayı, 8.1 ribaunt ve 8.2 asist ortalamalarıyla tamamladı ve yılın çaylağı ödülünün de sahibi oldu. Bu performansı, onu Philadelphia 76ers’ın şampiyonluk rüyalarının önemli parçası haline getirdi. Joel Embiid ile beraber, takımın geleceği olarak gösteriliyorlardı.
Çaylak sezonunun ardında yükselişi devam etti. Set hücumunda oyun kuruculuğu, geçiş hücumundaki etkinliği ve savunmadaki çok yönlülüğü ile fark yarattı. 2019, 20 ve 21 yıllarında All-Star seçildi ve her yıl yılın savunmacısı adayları arasında yer aldı. Ancak, normal sezondaki başarılarına rağmen, Simmons ve 76ers bir türlü playoff’larda beklentileri karşılayamadı. Nitekim, takımın hücumdaki sorunları, rakiplerinin işini oldukça kolaylaştırıyordu ve bu sorunun baş mimarı Simmons’dan başkası değildi.
Simmons’un oyunundaki en büyük sorun, dış şut kullanmayı reddetmesiydi. Ayrıca serbest atış yüzdesi de oldukça düşüktü. Bu, playofflarda rakip savunmaların Simmons’ın zayıflıklarını hedef almasına ve hücumda takımın akıcılığını bozmasına neden oldu. Zira Simmons’ın şutunu riske edecek savunmacı, diğer şutörlere (JJ Reddick) rahatlıkla baskıya gidebiliyordu veya Embiid’in pota altı etkinliğini azaltmak için yardım savunmasını yine rahatlıkla getirebiliyorlardı. Bu problemin çözümü olarak içeri kat etmesini bekleyeceğiniz Simmons, bunu yapmaktan bile acizdi.
2021 Doğu Konferansı yarı finali, Simmons’ın kariyerindeki kırılma noktası oldu. Atlanta Hawks ile oynanan seride Simmons, serbest atış çizgisinde sadece %34 ile oynadı ve şut için özgüvenini tamamen kaybetti. Özellikle, pota altında rahatlıkla bitirebileceği bir pozisyonda pas vermesi, taraftarlar ve medyada büyük yankı uyandırdı. Serinin hüsranla bitmesinin ardından Simmons, sert eleştirilerin odağı ve herkesin- ama herkesin- alay konusu oldu
2021 yazında takımdan ayrılmayı istediğini açıklayan Simmons, zihinsel sağlık problemlerini gerekçe göstererek oynamayı reddetti. 2022 yılında, James Harden karşılığında Brooklyn Nets’e takas edildi. Ancak Nets gibi baskının olmadığı bir takımda bile eski formuna kavuşamadı. Fiziksel olarak sağlıklı görünmesine rağmen zihinsel olarak hala sahada bir hayalet gibi oynamaya devam ediyordu.
2023-2024 sezonu geldiğimizde ise Simmons, ortalama 25 dakikada 5.8 sayı, ribaunt ve 6.7 asist ile oynuyor. Yıllardır reddettiği pivot pozisyonunda oynamayı kabul etmesine rağmen etkisiz ve özgüvensiz performansı devam ediyor. Peki y
Bir süredir serbest düşüşte olan Ben Simmons’ın kariyeri, büyük hayal kırıklıkları ile dolu. Sakatlıkları bir kenara bırakacak olursak mental olarak sağlığını koruyamaması ve egosuna yenik düşüp eksik yanlarını kapatamaması, kendi potansiyelinin harcanmasına neden oldu. Fakat hala kariyeri bitmiş değil. Nets gibi performans beklenmeyen bir takımda, baskıdan uzak kalarak kendini tekrar bulma şansı yakalayabilir. Fakat öncelikle mental sorunlarını aşarak şut atmaya başlaması lazım. Zira günümüz basketbolunda şut atmak son derece önemli.
Peki; yırtıcı, özgüvenli, zeki, çevik ve Hall of Fame oyuncusu olan “o” eski Ben Simmons’ı sahalarda görmek için hâlâ bir umut var mıdır?
Zor...