Seyahat Notlarım#9:İspanya'nın Kalbi FLAMENKO!
Daha önce hiç flamenko ile tanıştınız mı?
Kemiklerimizi ısıtan, "Yaz geldi!" dedirten sıcacık bir Haziran gününden hepinize kocaman bir günaydın!
Evet, sizler bu içeriğim ile ne zaman karşılaşacaksınız bilemiyorum fakat, ben sizlere bir haziran sabahından müthiş kuş cıvıltılarının eşliğiyle yazıyorum.
Bugün sizlere, başlıktan da gördüğünüz gibi İspanya'nın en önemli kültürel bir öğesi olan FLAMENKO sahne sanatından bahsedeceğim.
Öncelikle ilk kez bir flamenko gösterisi izlediğimi itiraf etmeliyim. Daha önceden izlemiş olan sanal dostlarım lütfen kusuruma bakmasınlar.
Bir kültürü yerinde görebilmek, onu hissedebilmek oldukça önemlidir. Çünkü o yerin aurası ile sizi kendine fazlasıyla çeker. Yediğiniz yemek, içtiğiniz içecek isterseniz aynısını başka yerde bulun, yine de orda denemiş olduğunuz tadı veremez.
İşte bu sebeple Flamenko, bende çok ayrı bir yere sahip olan inanılmaz keyifli bir tecrübe oldu.
Ben seyahatim sırasında 2 farklı yerde, 2 farklı tarzda bu sanatın icra edildiğine şahit oldum. Dilerseniz sizlere bu deneyimimi anlatmaya hemen başlayayım.
Flamenko'nun tarihçesine bakacak olursak Endülüs bölgesinin halk müziği bir folk kültürü olarak tanımlanır. Ancak izlemeye başladığınızda dikkatinizi ritme ve arkadaki müziğe verirseniz yaptıkları dansın aslında bir yakarışın dışavurumu olduğunu anlayacaksınız. Seyahat Notlarım bölüm 5'te de çokça bahsettiğim gibi Alhamra( El-Hambra) sarayının Isabel tarafından anahtar teslim almasından sonra Müslümanlar sarayın yukarısındaki bir mahalleye yerleşmişlerdi. Bu yaşadıkları acıya çok üzülen Müslümanlar gece gündüz ağıtlarla ağlamaya başlamalarıyla buna karşılık o bölgede yaşayan çingeneler onların ağıtlarından ve yaşadıkları acıdan çok etkilenirler. Eğer onların danslarına dikkat ederseniz dans eden kişiler hep ağıtlar söyleyerek dans ettiklerini ve sanki bir olayın acısını tarif ettiklerini adeta yaşadıklarını çok net görebilirsiniz. Yani bu dans çingenlerin Isabel’e karşı bir isyanıdır fakat bunu dile getirmek yerine sanatla ifade ederler ve bu dans yeni bir akım olarak ortaya çıkar.
Bu dansın 2 farklı türü vardır demiştik yazımızın başında. Bu türlerden biri, mağara tarzı küçük ve taş yapıdaki odacıklarda vuku bulan geleneksel tarzdaki türdür. Burada icra ettikleri sanatı bir estetik kaygısı gütmeden,hissederek oynarlar. Kıyafetleri eski zamanlardaki İspanyolları çağırıştıracak şekil ve biçimdedir.
Diğer türe bakacak olursak, bu tür; çingenelerin yaratmış olduğu geleneksel havadaki halk oyununun modernize olmuş versiyonudur. Daha sanatsal ve daha çok estetik kaygısı güderek göze hitap edilmesi amaçlanır. Kıyafetleri, gösteriyi sergiledikleri alanlar ya da gösteri esnasındaki müziklerden de yaratılmak istenen bu evrimleşmiş sanatı gelenekselden ayıran yönlerini rahatlıkla fark edebilirsiniz.
Genel olarak ikisi içinde yorum yapacak olursam, ritim onlar için oldukça kilit önem taşımaktadır. Minimum 5 kişi ile sahnede yerlerini alan grup,alkışlayarak ritmi tutmaya başlar. İçlerinden grubun sayısına göre birkaç kişi çalgı çalarak sarayla ortaya çıkıp oynayan kişilere eşlik eder. Geleneksel gösteriminde kullanılan çalgı darbuka ( veya onun gibi bir çalgı) olduğu gibi modernleşmiş versiyonunda ise genellikle gitar kullanılır.
İkisinden birini seçmem gerekirse,kendimi daha ilk gördüğüm anda modern versiyonuna ait hissettim. O akşam bize sahnede yeteneklerini sunan kişilerden midir bilmem enerjilerine ve ortaya koydukları bu sahne sanatındaki yeteneklerine ayrı ayrı mest oldum. Sanıyorum ki o akşam bize bu görsel şöleni en çok sevilen ve birçok ödüle layık görülmüş bir ekip hazırlamıştı.
Ama ne olursa olsun ikisinin de sahip olduğu hava çok başkaydı. Eğer yolunuz birgün İspanya'ya düşerse neresi olduğu fark etmez ikisini de izlemenizi tavsiye ederim.
Kendi gittiğim iki yeri de buraya bırakıyorum.
Konuma ulaşırken, dar sokakların ve yamaçların olduğu Granada'daki Çingene bölgesine geldik. Küçük bir alanı kaplayan bu mekan, içerisinde 3 adet küçük odacık bulunduruyor ve odacıkların her biri mağara görünümünde. Led ışıklarla morumsu bir abiyansa sahip bu yerde izleyeceğiniz gösterinin yanında bir de içecek içme hakkınız bulunuyor. Ben İspanya'nın meşhur olan Sangria içmeyi tercih ettim. Merak edenler için; şarap ve sodanın buluşumu ile içerisini biraz da meyve ile tatlandırdığınızda elde edeceğiniz karışım ta kendisi oluyor. Bazen içine yoğun olarak rom ve votka koyarak da yaptıklarından açıkçası çok da favorim olduğunu söyleyemem. Ama eğer ki hafif içkiler içmeyi ve kokteyl denemeyi sevenlerdenseniz yerinde denenmeyi hak ediyor.
Görselde de görüldüğü gibi oldukça geniş bir mekanda gerçekleştirilen bu ikinci durağımız ise benim favorim diye bahsettiğim yer. Sanatçılar kıyafetlerini birkaç kere değiştirseler de yakalayabildiğim bir andan görüntüyü sizlerle payşmak istiyorum.
İkisi de inanılmaz koordinasyon gerektirecek bir iş olduğu için oldukça ustalık gerektiriyor. Ritim ile kendilerini yönlendirdikleri için sahnede birbirleriyle olan etkileşimleri çok önemli. Birbirlerini duymaları ve yönlendirmeleri aslında tüm gösteriyi şekillendiriyor. Bu nedenle olur da giderseniz,l ütfen izlerken onlar alkışlamaya başladığında alkışlamayın:) Tecrübe ile sabit bir anımdan dolayı buraya da bu notu iliştirmek istedim.
Uzun lafın kısası, alkış ile tuttukları ritimle gitarın ritminin birleşimi ve bir de arkadan gelen seslerin eklenişi sizleri coşkuya sürüklediği gibi eğer kendinizi gerçekten o anın akışına bırakırsanız kedere de sürükleyebiliyor.
O yüzden yaklaşık bir buçuk iki saatlik -onlar için müthiş yorucu olduğunu düşündüğüm- bu görsel şölenin her dakikasının tadını çıkarın...
Kendinizi sadece müziğin sesine bırakın...
Video görsellerimi buraya ekleyemediğim için sizlere Tiktok hesabımda paylaşmış olduğum videonun bağlantısını ekliyorum. Her iki türün de dansını merak edenler tıklayıp izleyebilirler.
Tıklamışken de oradan da beni takip ederseniz,içeriklerim ile daha sıklıkta karşılaşma fırsatınız olmuş olur:)
Mutlulukla kalın...