Sınıf Motivasyonunun Psikolojik Arka Odalarına Genel Bir Bakış
Gelin, bu arka odadaki motivatörlere bakalım!
Hayatımızda eyleme geçmeden önce ihtiyaç duyduğumuz, bir arabayı harekete geçiren benzin gibi bize yol aldıracak bir yakıta çoğu zaman ihtiyaç duyarız. O eylemi başlatma, sürdürme ve bitirme evrelerinde psikolojik ve diğer birçok boyutta arzu ve isteğimizi arttırması beklenen dışsal veya içsel her güç motivasyon olarak adlandırılır. Ben bir eğitimci ve psikolojik danışman adayı olarak öğrencilerin öğrenme ortamlarında ihtiyaç duydukları motivasyonu açıklamak için bazı kuramsal altyapılardan yararlanmaya çalışacağım. Bu bağlamda öncelikle öğrenmenin ne olduğu, nerelerde ve ne amaçla yapıldığı, bu amacın önünde engel teşkil eden unsurların neler olduğu, motivasyonun öğrenme ortamlarındaki pozisyonu ,psikolojik bazı yaklaşımlarla motivasyon kavramına genel bir bakış ve bir eğitimcinin bu yol haritasından nasıl yararlanabileceğine yönelik düşüncelerimi belirtmek üzere yazacağım. Öncelikle, ben de dahil bütün eğitimcilerin bu yol haritasını eline almadan önce cevaplaması gereken sorular şunlardır:
1)Öğrenme Nedir ve Nerelerde Gerçekleştirilebilir?
2)Öğrenmenin Önünde Engel Teşkil Eden Unsurlar Nelerdir?
3)Motivasyonun Öğrenme Ortamlarındaki Yeri Nedir?
4)Motivasyon Kavramına Yönelik Psikolojik Teoriler Nelerdir?
5)Bu Minvalde Bir Eğitimcinin Üzerine Düşen Görevler Nelerdir?
1)Öğrenme Nedir ve Nerelerde Gerçekleştirilebilir?
Yıllardır literatürde tanımı esas alınan davranışçılara göre öğrenme, bireyin yaşantılar yoluyla kendisinde meydana gelen kalıcı izli davranış değişikliklerini ifade eder ve büyük ölçüde içinde bulunduğumuz çevrenin ürünüdür. Okullar bu davranış değişikliklerinin büyük ölçüde öznesi olurken dışardaki deneyim ve yaşantıların da bunda payının büyük olduğu gerçeğini göz ardı etmeyelim. Okulda öğrenme amacının gerçekleşmesi için uygun kaynaklar işe koşturulur, bu öğretmenin sınıf yönetimindeki temel rolüdür aynı zamanda,öğrencilerin hazırbulunuşluklarına dikkat edilir ve öğretmenle öğrencinin buluştuğu bu ortamda öğrenme hedeflerine ulaşılması için iş birliğinin esas alındığı bir ilişkiyle süreç idame ettirilmeye çalışılır. Ancak yaşantıların ve deneyimlerin kalıcı izli değişimlerin sebebi olduğu tanımından yola çıkarak bu sebeplerin yalnızca okulda mevcut olmadığına tekrardan vurgu yapma gereği duyuyorum.
2)Öğrenmenin Önünde Engel Teşkil Eden Unsurlar Nelerdir?
Öğrenme işinin sosyal, psikolojik ve biyolojik boyutları vardır. Tıpkı biyopsikososyal bir varlık olan insan gibi. Öğretmenlik mesleğinin ham maddesinin insan olduğu bilgisinden yola çıkarsak bu benzerlik bizi şaşırtmamalı. Öğrenme amacını gerçekleştirmek isteyen öğrenci için bazı unsurların bir engel görevi gördüğünü söylemeliyim. Öncelikle bu amacın en önemli parçalarından olan öğretmen ders süreci boyunca öğrencilerle sözlü ve sözsüz bir etkileşim içindedir.Bu etkileşim ve iletişimin niteliğinin öğrenmeye veya öğrenmemeye farklı yansımaları vardır. Öncelikle bu etkileşim sınıf içerisindeki sosyal yön hakkında ipuçları verir. Otoriter ve despotça tutumları olan öğretmenler, öğrencileri sosyallikten uzaklaştırır ve onları içine kapanık hale getirir. Bu ortamda sosyal yönünü ortaya koyamayan öğrencinin öğrenmeleri köklenmez ve bu öğrenmelerin gündelik hayattaki fonksiyonlarını sorgularken bulur kendini. Yani olumsuz öğretmen tutumu, öğrenme amacının önünde bir engeldir. Öğrencilerin psikolojik olarak çıkmazlara girdiği, bazı olumsuz duygu durumlarıyla baş etmede yetersiz olduğu veya bazı psikolojik ve duygusal ihtiyaçlarının göz ardı edilmesinin onlarda yarattığı yoksunluk gibi çaresizlik hallerinin sınıf ortamına yansıtılması gayet doğaldır. Bunun sebebi düşük sosyoekonomik düzey, tek ebeveynlik, ebeveyn kaybı, ebeveyn tartışmaları gibi sebepler olabilirken bu listenin sonsuza kadar uzayabileceği hepimizin malumatıdır. Öğrencinin bu yönünü dikkate almayan, onun duyguları olabileceği gerçeğini hafife almak isteyen öğretmen, öğrencide okula yönelik olumsuz duyguların yeşermesi için tohumlar ekmiş olur ve ileriki yıllarda bu öğrencide okulun travmatik kalıntılarının kalmasına neden olur. Bu tarz nedenler bırakın engel olmayı öğrenme yolunda bir öğrenciyi tamamen kaybetmek gibi bir felaketin habercisidir. Bunlara ek olarak öğrencinin yeteri kadar beslenip beslenmediği, bir sağlık probleminin olup olmadığı,uyku düzeni veya zihinsel problemlerinin olup olmadığı en başta göz önüne alınması gereken biyolojik boyutlarının önemli noktalarıdır. Örneğin, yeteri kadar uyumadan okula gelmek zorunda olan öğrencinin genel uyarılmışlık düzeyi düşük olur ve anlatılanları anlamak konusunda engellenmiş hissseder kendini. Bu boyutlarda birtakım eksikliklerin yaşanmasının anormal olmadığı, buna karşılık bu eksikliklerin dikkate alınmamasının öğrenme amacı için zorluklar ördüğünü bilmek bütün öğretmenler için bir gerekliliktir.
3) Motivasyonun Öğrenme Ortamlarındaki Yeri Nedir?
Yazının başında motivasyonu harekete geçirici güç olarak tanımlamıştık. Şaşmaz bir kuraldır ki; motivasyon düşüklüğü olan bir insan başarmak için harekete zor geçer, geçse bile sürdürmek çetin olur ve bitirmesi imkansız olur. Çünkü insan ancak motivasyonu yüksek olduğunda kolları sıvar, yani yakıtı ne kadar fazla olursa o kadar fazla yol alır. Bu yakıtı doldurmak için bazen kaynak içeridedir,bazen de çevrededir. Ama içten güdülenmeye daha açık olan insanların daha başarılı olacağı fikrini savunuyorum .Çünkü sürekli dıştan güdülenmeye ihtiyaç duyan bir insan, o gücü çevrede bulmadığı sürece işlevsel hale gelmez ve verimsiz olmaya mahkumdur. Bu durumun sınıfta nasıl olacağı üzerine de sonraki bölümde yer vereceğim. Bu doğrultuda bazı teoriler de öğreneceğiz.
4) Motivasyon Kavramına Yönelik Psikolojik Teoriler
Bu teorilerin içinde Süreç Teorileri olsa da ben bu yazıda İçerik Teorileri'ne değineceğim. Bunlar genel olarak insanın ihtiyaçlarının neler olduğu ve sınıfta ne tür motivasyon etmenlerinin olduğu, adından da anlaşılacağı üzere motivasyonun içeriğine yönelik teorileri kapsam alanına alır. O halde başlayalım.
A)ABRAHAM MASLOW
Psikoloji deryasının en iç açıcı sularında yüzen,insanın kendini gerçekleştirme ve başarma gibi soylu yönlerine vurgularda bulunarak hiç kuşkusuz bize okuma ve anlama zevki veren yaklaşımlarıyla öne çıkar Abraham Maslow. Çoğumuzun bildiği Maslow'un Gereksinimler Hiyerarşisi'nin motivasyonla ilişkisine bir bakalım istiyorum. Bu hiyerarşide düşük düzeyde fizyolojik ihtiyaçlarımızın olduğu söylenir ve bu düzeyde ihtiyaçlarımız gerçekleşmeden sonraki düzeyin eksikliğini hissedemeyiz. İkinci düzeyde güvenlik ihtiyacımızın olduğunu belirten Maslow'a göre bu güvenlik maddi güvence, fiziksel güvence, başkalarına güvenme ve kendine güvenme şeklinde olabilir. Bundan sonraki düzey bireyin duygusal ihtiyaçları üzerine odaklıdır. Ait olma ve sevgi gibi ihtiyaçları merkeze alan bu düzeyde talihsizliklerin bol olduğu ve bu düzeyde kötü yaşantıları olan bireylerin kendileri ve toplum için zararlı hale geldiklerini belirtmek isterim. Ancak başkaları tarafından sevilmiş ve aidiyet duygularını geliştimiş birey bundan sonra başarma ve itibar görme ihtiyacının hissedilmeye başlamasıyla üretmeye ve çalışmaya başlayacaktır. Başkaları tarafından kabul gören birey de kendini kabul eder ve değişip gelişmesi zor bir nitelik olan öz saygısı iyi bir boyuta ulaşır. Sanıyorum ki yüksek öz saygının başlı başına bir motivasyon kaynağı olduğu konusunda benimle hemfikirsinizdir. Bundan sonraki aşama da bireyin piyasadan bağımsız kendine yatırım yaptığı ve potansiyelini tam olarak kullanma yolundaki eşsiz mücadelesini ifade eden kendini gerçekleştirme düzeyidir ve burası zirvedir.
B) DAVİD McCLELLAND
Yukarıda, Abraham Maslow'un sistematik hale getirdiği ihtiyaçların içinde bulunulan kültürün ürünleri olduğunu dile getirir McClelland. Kültür bizim mayamız haline geldikçe biz o mayanın istediklerine yöneliriz,diyebiliriz bundan yola çıkarak. Bu öğrenilmiş ihtiyaçlar dörde ayrılabilir. Bunlar: Başarılı Olma,İlişkili Olma,Güçlü Olma ve Özerk Olma'dır. yani çoğu kültürde başarılı olmanın saygı görmek gibi olumlu duygusal ödülleri vardır. Buna tanık olan her insan böyle bir sürece girip ödülü almak ister. Ya da, tek başına ayakta durmanın, ekonomik bağımsızlığı ve yaşamın kontrolünü elde tutmanın tattıracağı güçlü duygulara erişmenin hayalini kurar insan. Kültürlerin ayrılmaz bir parçası olan iletişimin bir paydaşı olan insan, yalnızlık hallerinde bunun eksikliğini hissedecek ve bu onun karşılanması gereken bir ihtiyaç haline gelecektir. Yani Maslow'un hiyerarşisindeki çoğu ihtiyacın doğuştan olmadığını savunur, McClelland.
C)FREDERİCK HERZBERG
Öğrenme ortamlarında dikkat çekmeyi başarmış Çift Faktör Kuramı'yla öne çıkan Herzberg'e göre, motivasyonun tek bir türü yoktur. Bireyde istek ve enerji arttırıcı güdüleyiciler Hijyen ve Motivasyon Etmenleri olarak ayrılabilir. Hijyen Etmenleri daha çok çevresel koşullar ve bileşenlerle alakalı iken; Motivasyon Etmenleri, içten gelen ve dışardaki koşullardan pek etkilenmeyen sabit nitelikleri karakterize eder. Bundan yola çıkarak öğretmen öğrenci ilişkisi, sınıf ortamı, sıcaklık, ışık gibi faktörleri Hijyen Etmenleri'ne örnek olarak gösterebiliriz. Ancak öğrencinin öğrenme ihtiyacı, başarma isteği ve ilerleme gereksinimi Motivasyon Etmenleri'dir ve bunlar dış faktörlerden pek etkilenmez. İçsel motivatörlerin yüksek düzeyde olması ve değişmesinin zor olması başarma/öğrenme yolunda onu Hijyen Etmenleri'nin önüne geçirebilir, diyebiliriz.
5)Bu Minvalde Bir Eğitimcinin Üzerine Düşen Görevler Nelerdir?
Her mesleğin bir ham maddesi vardır.Bir doktor için ham madde insan anatomisidir, bir marangozunki tahtadır. Öğretmenlik mesleğinin ham maddesi ise insandır. Bunu, önceki kısımlarda dile getirdim. İnsanın çok yönlü olması gerçeği bu mesleği kesinikle daha zor kılıyor. Bu yönler üzerine öğretmenin fikir sahibi olması ve insanın sorununa hassasiyet geliştirmesi kritik noktalardan biridir öğretmenlik mesleğinde. Bu yüzden bir öğretmende her şeyden önce insan sevgisi olmalıdır. Bu mesleğinin zorluğuna karşın hala isteklilik gösterme ilerleticidir. Bu da kesinlikle doğru yönlendirildiğinde bilgelik içeren tutkudur. Bununla beraber derin bir mevzuat bilgisine sahip olmak bu yolu daha da sağlamlaştıracaktır. Ancak yol hasarlaştığında öğrenciyi yolun dışına itmek veya yoldan çıkmak yerine daha güzel yolları görmek için öğrencinin elinden tutmayı hiçbir zaman unutmayalım!