Sıradanlık: Hayatın Gerçek Hazinesi
Sıradanlığın Eşsizliği Üzerine
Çoğumuz hayatın en kıymetli anlarını dönüm noktaları sanırız; heyecanla mezun olmayı, iş edinmeyi, yeni yaşımızı kutlamayı bekleriz. Ancak hayat bu dönüm noktalarından ibaret değil, hatta çok büyük bir kısmını sıradan anlar oluşturuyor.
Geriye dönüp baktığınızda da en çok özleyeceğiniz şeylerden biri günlük hayatın sıradanlıklarıdır: sevdiklerinizle yaptığınız bir kahvaltı, arkadaşınızla çıktığınız bir yürüyüş, arabada dinlediğiniz şarkılar…Bir rutinde yaşıyor olmak bahsi geçen rutinin içindeyken boğucu, sıkıcı gelebilir fakat tüm huzur, sağlık ve mutluluk aslında ondadır. Örneğin bireyler yaşlandıklarında çoğunlukla artık yapamadıkları gündelik aktivitelere, ulaşamadıkları sevdiklerine ve eski standartlarına özlem duyarlar. Vaktinde şikayetlenilen rutin, artık özlenen halini alır. Çünkü rutin bir güvencedir, güven duygusunu barındırır. Her gün aynı yolu yürümek, aynı fırından ekmek almak, aynı insanın sesini duymak farkında olmasak da bize huzur verir. Ancak bunların bir rutin olduğuna odaklanırsak sıradanlığın güzelliğini göremez hale geliriz. Sıradanlığın kıymetini anlamak için farkında olmak gerekir: yediğimiz bir yemeğin ilk lokmasının eşsizliğinin, sohbet ettiğimiz kişiyle göz teması kurmanın öneminin, yürüdüğümüz yolda gökyüzüne bakabiliyor ve tadını çıkarabiliyor olmanın…Tüm bunlar küçük, sıradan fakat hayatı derinleştiren incelikler. Bu sebeple mutluluğu ve huzuru aramak her zaman yeni bir şeyler keşfetmekten geçmiyor olabilir. Her günün, her anın içinde farkında olmadığımız birçok mutluluk saklı. Bu mutlulukları fark edebilmek, yaşamımızı anlamlı kılabilir, bizi tatmin edebilir ve huzurlu hissetmemize yardımcı olabilir.
Özetle, sıradan gibi görünen günler gelecekte en çok özleyeceğimiz anıları içinde barındırıyor. Gerçek mutluluğu dönüm noktalarından ziyade küçük anlarda aramak; hayat dediğimiz şeyin aslında tam da bu küçük, sıradan anların bir toplamı olduğunu anlamanın ilk adımı olacak.