Sırça Fanus
Hep aynı sırça fanusun içinde kendi ekşimiş havamda bunalıyor olacaktım.
İnsanların kişiliğinin oluşumunda ailelerin ya da birlikte yaşadıkarı kişilerin etkisi vardır. Anneden görülen sevgi, babanın gösterdiği şevkat ya da abla veya abinin merhamet duygusu, o evdeki bireylerin benliklerinin oluşumuna katkı sağlamaktadır. Herhangi birinin gösterdiği yetersiz duygu kimi insanları o duyguyu aramaya iter. Karakterimiz Esther babasını çocuk yaşta kaybetmiştir. Annesi maddi sıkıntıları olmasın diye elinden geleni ardına koymamış ve rahat geçimlerini sağlamıştır ancak Esther karakterini okuyunca annesinin maddiyatı sağladığını ancak maneviyatı tamamen sağlayamadığını görüyoruz. Bu durum benim açımdam çok normal bir şey çünkü kadının canı çıkana kadar işlerde çalışması ve akşam eve gelince ev işlerinin yanında çocukları ile ek bir şekilde detaylıca ilgilenebilmesi oldukça zor bir durumdur. Esther annesinden görmek istediği şevkati göremediği için de “bir kadının diğer bir kadında ne aradığı,” sorusuna “şevkat,” cevabını verir ve etrafındaki kız arkadaşlarına da annesine davrandığı gibi kaba davranır veyahut tersler. Arkadaşı onun saçını okşarken Esther sadece çocukluğundan beri böyle bir rahatlama yaşamadığını dile getirir. Annesinden göremediği şevkati dışarda da aramaz ama sadece o öfke, sinir ile hayatına devam eder.
Esther’in yakın arkdaşı Doreen, Esther’in belki de olmak istediği kişidir. Bir şeyleri yapmadan önce iki kere düşünmek zorunda kalmayan halidir. Esther çocukken ebeveyn kaybı yaşadığı için yetiştirildiği ev, büyüdüğü ortam diğerlerinden daha farklıdır. Sıcak bir yuvada anne ve babası ile birlikte yetişmiş olan bir birey ile dağılmış bir evde ya da kaybın yaşandığı bir evde yetişmek aynı değildir. Esther, babasının ölümünün ona hala gerçek gelmediğini söylüyor, mezarlığa gitmeden önce. Annesinin yas tutamadığını bu nedenle de annesinin yerine de yası kendisinin tutması gerektiğini söylüyor. Annesi bir şeyleri yoluna koymak için çabalarken yasını tutmaya bile vakti olamamış ve bu sahnede de Esther’in annesine karşı şevkatini bir nevi görüyoruz ve aynı zamanda babanın ölmesi ile babanın sorumluluklarının anneye geçmesini ve annenin tutması gereken yasın da Esther’e geçtiğini görüyoruz. Bir nevi kayıp yaşandığında iş bölümü gerçekleşiyor ve Esther’in de bu durumun hayranı olmadığını ve onun psikolojisini etkileyen durumlardan biri olduğunu söyleyebiliriz.
Esther, yaşadığı hayatta ne istediğini anlayabilen biri olamıyor maalesef. Ne kadar şair olmak istese de o yine de karar veremiyor aslında ne olmak istediğine. Esther etrafındaki evli kadınların hiçbirinin mutlu olduğunu göremez. Kendisi de sabahın köründe kalkıp eşine kahvaltı hazırlayıp işe yollayıp, ardından çocuklar için aynılarını tekrarlayıp sonra evi temizleyip akşama da kocası gelince yine yemek hazırlayıp daha fazla bulaşık yıkayacağını söyler çünkü etrafındaki evli kadınların hepsi bunu yapmaktadır. Esther de böyle bir yaşamı istememektedir ancak kendi değerleri ile toplumun değerleri sürekli çatışma içinde olur ve sonucunda onun kendini hapsettiği bir sırça fanusu oluştururlar.
"Sırça fanus içinde ölü bir bebek gibi tıkılıp kalan insan için dünyanın kendisi kötü bir rüyadır,” çünkü insan, diğerleri yüzünden oluşturulan o fanusun içinde günden güne can çekmeye devam etmektedir. Olmak istediğini olamadan, başaramadan, bir hedefe bile sahip olamadan geçirilen ömürlere sahiptir kimi kadınlar. Kendi istediklerini yapabilen kadınlar adına herkes çok mutludur ama birileri tarafından arkada, geride bırakılmış, unutulmuş ve o yalnızlığa mahkum edilmiş, gerçek dünyayı görememiş, hayatının tadını çıkaramamış kadınlarımızı da unutmamak lazım.
“Benim başımda beni hizada tutmak için bir sopa gibi asılı duran bebek konusu var.”
Çocuk sahibi olma durumunu bir sınırlandırma olarak görmektedir çünkü bebeği olduğu zaman bütün hayatını ona adamak zorunda kalacağını düşünmektedir çünkü yaşadığı toplumun kadınlara dayattığı ve Esther’e öğrettiği yaşayış biçimi budur. Kocanın dışarda eğlenerek gününü gün etmesi ve kadının ise sabahtan akşama kadar evde durup, ev işleri ile uğraşıp akşam da eşinin hizmetini görüp yatana kadar evi toplamasıdır toplumun ona gösterdiği aile portresi.
Esther hastalığı ve hasteneye yatma durumu hakkında ailesinin ve sevdiklerinin onu bir süre boyunca gelip kendisini ziyaret edeceğini ancak zamanla yorulup yavaş yavaş bırakacaklarını ve kendisini unutacaklarını söylüyor. Bu onun için büyük bir korkudur, unutulmak. Ancak büyük bir şair olunca, büyük bir yazar olunca unutulmayacağını biliyor çünkü kitapların kapaklarında ismi hep tekrarlanıyor olacak.
“Çünkü nerede olursam olayım - bir gemi güvertesinde Paris’te bir sokak kafesinde ya da Bangkook’ta - hep aynı sırça fanusun içinde kendi ekşimiş havamda bunalıyor olacaktım.”