Sirenin Sesi Uzaktan Hoş Gelir
Bu esrarengiz yaratıkların en belirgin özelliği ise olağanüstü güzel sesleri ve onu kullanarak denizcileri büyüleyip, ölüme götürmeleri.
“Hiçbir denizci, dudaklarımızdan akan tatlı bal tonlarını dinlemeden kara gemisini bu noktadan geçiremedi ve dinleyen hiç kimse tatmin olup yoluna daha bilge biri olarak devam edemedi.”
Sirenlerin güzel seslerinin dillere destan olduğunu biliyoruz. Ancak şu da bir gerçek ki, sesleri ancak, uzaktan gelmeye devam ettiği sürece hoş. Burada sirenlerin sesleri, fareleri yakalamak için kurduğumuz kapanların peyniri görevi görüyor. Avlarını yakalamak adına seslerinin cazibesinden yararlanıyorlar. Sonra ne mi oluyor? Avları adına pek hoş şeyler diyemem… Farklı tasvirleri olan sirenler, bu tasvirlerden birinde; belden aşağısı balık, üstü insan olan güzel yaratıklar olarak anlatılıyor. Homeros’un da destanında anlattığına bakınca, sirenler deniz kızlarının kötü kız kardeşlerini andırıyor. Onların büyüleyici sesleri, denizcileri evlerinden ve sevdiklerinden uzaklaştırıyor. Çayırında ölü kemikler ve deriler oluyor, bu da onların acımasızlığını gösteriyor. Bir başka tasvirde de kuş bedenli, insan yüzlü canavarlar olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca farklı kültürlerde de bulunuyor ve modern edebiyatta da ilham kaynağı olarak yer alıyor.
“Seirenlere varacaksın sen en önce,
onlar büyüler yakınlarına gelen bütün insanları,
kim yaklaşırsa bilmeden ve dinlerse onları, yandı,
bir daha evinde onu ne karısı karşılar ne çocukları.
Seirenler onu çayırda çınlayan ezgileriyle büyüler,
çayırın çevresinde kemikler vardır, öbek öbek,
bunlar kemikleridir etleri çürüyen insanların,
büzük büzük durur kemiklerin üstünde deriler.
Durma orada yürü, arkadaşlarının da tıka kulaklarını,
tatlı balmumuyla tıka ki, onların sesini dinlemesinler,
istersen dinle sen, ama bağlasınlar ayakta seni,
hızlı geminin içinde iplerle bağlasınlar
kollarından bacaklarından orta direğe,
ondan sonra dinle Seirenleri doya doya.
Ama dostlarına yalvarır da, dersen ki ne olur iplerimi çözün,
bağlasınlar onlar senin bağlarını bir kat daha sıkı.”
Tam olarak bilinmemekle birlikte, sirenlerin kökenleriyle alakalı farklı rivayetler var. Örneğin birinde nehir tanrısı Acheloos ve ilham perisi Calliope’nin kızlarıdır. Veya Demeter’in ricası üzerine Persophone’yi aramak için kuş şekline bürünmüş, sonra da eski hallerine dönememişlerdir. Başka birinde ise sirenler başta normal kadınlardır ancak Persephone’nin kaçırılmasına engel olamadıkları için Hades tarafından siren haline getirilmişlerdir. Kökeninden emin olmamızı sağlamasa da, bu rivayetler bize ne kadar esrarlı ve trajik yaratıklar olduklarını gösteriyor.
Bu esrarengiz yaratıkların en belirgin özelliği ise olağanüstü güzel sesleri ve onu kullanarak denizcileri büyüleyip, ölüme götürmeleri. Sonrasında ise çayırlarını onların deri ve kemikleriyle süslemeleri…
Sirenlerin sesi, denizcilerin kulağına tatlı bir bal gibi akar, ama yaklaştıkça onları bekleyen tehlikeyi fark etmezler. Sirenlerin sesine kapılan denizciler, hayatlarını kaybederler.
Olağanüstü güzel seslere ve tatlı sözlere öylesine sık aldanıyoruz ki, denizcilerin sirenlere kapılıp ölüme sürüklenmesini anlamamak neredeyse imkansız. Hayatımızda da cezbedici özelliklerinin farkında olan ve bunu istediğini almak için kullanan insanların sayısı korkutucu derecede. Eğer hayatımızdaki denizkızlarıyla sirenleri birbirinden ayırt etmeyi öğrenmezsek, kendi sirenlerimizin çayırlarında çürüyen et parçalarından olmamız pek uzak bir ihtimal değil.