Sırrı Süreyya Önder’e Veda

62 yaşında hayatını kaybeden Sırrı Süreyya Önder'in zorluklarla geçen hayatı ve önemi.

Bu yazıda geçtiğimiz günlerde 62 yaşında hayatını kaybeden Sırrı Süreyya Önder’in yaşamı ve elbette ülkemiz açısından önemine değiniyorum.

Hepimizin bildiği üzere zaten hali hazırda kanser hastalığı ve çeşitli pek çok sağlık problemiyle baş eden Sırrı Süreyya Önder 15 Nisan’da geçirdiği kalp krizi sebebiyle hastaneye kaldırılmış, 18 günlük yoğun bakım sürecinin ardından 3 Mayıs tarihinde maalesef yaşamını yitirmişti. Kürt siyasal hareketinin geçmişten günümüze en önemli isimlerinden biri olmayı başarmış bu adam, aynı zamanda gazeteci ve sinemacıydı. Elbette tüm bu anlattıklarım ve özellikle siyasetçi tarafı Sırrı Süreyya Önder’in yalnızca yaygın bilinen yanları. Peki siz bu Kürt siyasetinin en önemli isimlerinden olan bu adamın aslında Kürt olmadığını, tersine Türkmen bir ailenin evladı olduğunu biliyor muydunuz? Sizi bilmem ama ben bilmiyordum, en azından iki hafta öncesine kadar. Şimdi gelin bu entelektüel, sosyalist adamın çeşitli zorluklarla mücadele ile geçen hayatına yakından bakalım: 

7 Temmuz 1962’de Adıyaman’da 4 çocuklu bir ailede doğan, Sırrı Süreyya önder’in babası Türkiye İşçi Partisi’nin Adıyaman İl Başkanlığı’nın kurucusu ve ilk il başkanıydı. Önder’in babası Zeki Önder Sırrı Süreyya Önder henüz 8 yaşındayken ölünce, annesi ve kardeşleriyle dedesinin yanına taşındıktan sonra fotoğrafçıda çırak olarak çalışmaya başladı. Sırrı Süreyya Önder’in sinemacılığının kökeninin bu dönem olduğunu söylersek, sanırım yanılmamış oluruz. Önder ilk ceza evi deneyimini 1978’de henüz 16 yaşındayken, o yıl gerçekleşen Maraş Katliamı’nı protesto ettiği için kaldığı sürede yaşadı. Daha sonra kazandığı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini okumak için Ankara’dayken 12 Eylül darbesi gerçekleşti ve Sırrı Süreyya Önder yargılanma sürecinin ardından 12 yıl hapse mahkum edildi. Bu süreçler içerisinde toplamda 7 yıl hapis yatan Önder, 105 gün o dönem Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı DAL(Derinlemesine Araştırma Laboratuvarı) adlı yerde tutuldu. Adındaki laboratuvar kelimesinden de anlaşılacağı üzere burası 12 Eylül Darbesinde gözaltına alınan kişilere yönelik sistematik bir biçimde işkencelerin uygulandığı birimdi.

Sırrı Süreyya Önder’in bütün bu siyasetçi kimliği ve yaşadıklarının yanı sıra 2010 ve 2011 yıllarında Birgün, Radikal ve Özgür Gündem gazetelerine yazdığı köşe yazıları da bulunmaktaydı. Bunun yanı sıra içinde çeşitli görevlerle yer aldığı 13 film, 1 kısa film ve senarist ve senaryo danışmanı olarak hizmet verdiği Emret Komutanım ve Kalpsiz Adam isimli dizi projeleri bulunmaktadır. Bu filmlerin en önde geleni 12 Eylül sürecini kendi hayatından yola çıkarak anlattığı, Necati Akpınar’ın yapımcılığında çekilen Beynelmilel’dir. Önder Özgü Namal, Cezmi Baskın ve Umut Kurt’un başrollerini üstlendikleri bu filmin hem senaristi, hem yönetmeni, hem de oyuncusu olarak filmin yapımında yer aldı. Ocak 2007’de vizyona giren bu film aynı zamanda pek çok ödüle de layık görüldü. Son olarak BKM’nin yazarlar grubu tarafından senaryosu kaleme alınan Bir Cumhuriyet Şarkısı isimli filmin de senaristlerinden biri olduğu dillendirilmekte.

Henüz 62 yaşında aramızdan ayrılan bu kıymetli adam senarist, oyuncu, yönetmen, köşe yazarı ve siyasetçiydi ama her şeyden daha önemlisi Türkmen kökenli olup Kürt olmadığı halde bu halkın sorunları ve halkların kardeşliği için yıllarca mücadele eden yılmaz bir sosyalistti. Üstelik siyasal mücadelesinde haklı haksız ne Türk milliyetçileri, ne de içlerinden biri olduğu sosyalistlerden işitmediği laf kalmadı. Ben bu ülkenin Kürt kökenli bir vatandaşı olarak, özellikle ben ve benim gibi insanların kendisine en çok bu nedenden ötürü kıymet vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Ülkemizin başı sağ olsun diyorum. Bir sonraki yazıda buluşuncaya kadar…