Sonbaharda Okunabilecek 5 Kitap / Bölüm 2

Sonbaharda okunabilecek kitapların ikinci partı için içeri buyurmaz mısınız?

Sonbahar mevsiminde okuyabileceğiniz kitapların ikinci bölümüyle geldim sizlere. Umarım ilk bölümde ilginizi çeken, size hitap eden bir kitap önerebilmişimdir. Eğer okuyorsanız veya okuyacaksanız diliyorum ki benim kadar sizlerde beğenirsiniz. Girişi çok uzatmadan önerilerime başlamak istiyorum müsaadenizle.

1-Tüm Yollar Rhodes'a Çıkar - Mariana Zapata

Kapağı gördüğümde beğenip beğenmemek arasında kalmıştım. Çünkü bir kitabı merak edip okumaya başlamaktaki önem sırasında kapak ilk sırada yer alıyor bence. Karakter çizimini ve kitap ismini beğendiğim için okumaya karar vermiştim.

Rhodes, bekar bir baba, deniz kuvvetlerinden ayrılmış ve şu anda da, yanlış hatırlamıyorsam, orman bekçisi gibi bir mesleği icra ediyordu.

Aurora ise şarkı sözü yazarıdır.

Aurora, kocasından boşanmasının ardından şehirden şehire gezmiş ve en sonunda bir yere yerleşme kararı aldı. Bu yer, annesini kaybettiği ve memleketi olan Pagosa Springs oluyor. İnternetten bir daire kiralıyor.

Aurora, yeni evine girdikten kısa bir süre sonrasında tıkırtı ve ayak sesi duyuyor, korkuyor. Işıklar açılıp birbirleriyle karşı karşıya kaldıklarında birbirlerini hırsız sansalarda bir kaçma girişimlerinde bulunmuyorlar... Sonrasında adamın ev sahibi ortaya çıkıyor fakat ev sahibimiz garajının kiralandığından habersizdir. Kiralayan kişi oğlu, Amos, babasından gizlice bu işi yapmış.

Amos, pahalı olan bir gitarı almak istiyor fakat babasının izin vermeyeceğinden dolayı gizlice garajı kiralamış. Bu karşılaşmanın sonunda Amos'un ceza almasına ve Aurora'nın da garajda kalmasına karar veriliyor.

Başlarda Rhodes sert, sessiz ve de kızımıza karşı tepkisiz olduğu için ne zaman Aurora ile yakınlaşacağını merak etmemi sağlamıştı.

Aurora, hiçbir bilgisinin olmadığı bir alanda işe girdiğinde bu durum oldukça canını sıkıyor. Rhodes'ın kendisine olan borcuna karşın, Aurora bu konuda ondan yardım istiyor. Aurora'nın garajda yaşadığı bir takım sıkıntılar, işiyle ilgili adamdan dersler alışı ve dağ yürüyüşleriyle ilgili bazı olaylar onları yavaşça yakınlaştırıyor.

Kitaba başlarken açıkçası yüksek bir bekletiye sahip değildim. Kitabı bitirdiğimde düşük beklentimi karşıladığını, beni tatmin ettiğini fark ettim. Kitapta tek sevmediğim ve garipseyip sorguladığım bir durum vardı. Amos hakkında olan bu durum, belki de ülkemizdeki adetlere geleneklere uygun olmadığı için sevmemiş, sorgulamış olabilirim.


2-Gün Batımı - Şevval Şaşmaz

Bu kitabı okurken uzun zamandır böyle bir kitaba ihtiyacımın olduğunu fark etmiştim. Yaklaşık 600 sayfalık bir kitap oluşu, gözlerinizi lütfen korkutmasın. Oldukça akıcı ve sürükleyici bir kitaptı. Bu kadar kalın bir kitapta aşk itirafının olmaması, iki yaralı insanın birbirlerine destek olup iyileşme çabalarını okumak gerçekten bana da ilaç gibi gelmişti. Çoğu kitaptan bu yönüyle farklıydı bence.

Dolunay, eski sevgilisinin onu sürekli takip etmesinden, daha doğrusu konuşmak istemesinden sıkılmıştı. Arkadaşı Can, tam bu sırada ona ortağı olduğu şirketin New York'taki şubesinde çalışması için bir teklif sunuyor. Dolunay, bu teklifi kabul ederek New York'a taşınıyor.

Can'ın kuzeni ve New York'taki şirketin Ceosu olan Aras, yaşadığı şeyler yüzünden kendisine sert bir kabuk örmüş, kendisi de dahil herkese oldukça sert, soğuk davranıyor. Dolunay, bu tavırla karşılaştığında irrite olarak bir daha Aras ile karşılaşmamak için gördüğü her yerde saklanmaya, görünmemeye çalışmaya başlıyor.

Birbirleriyle atışmaları ve kaçışmaları fakat Can sayesinde bir şekilde de karşılaşıp konuşmak durumunda kalmaları kitabı oldukça sürükleyici kılıyor. Yavaşça yakınlaşmaları, yaralarından ötürü bir sıcak bir soğuk olmaları, bana heyecan ve merak duygularını hissetmemi sağladı.

Hikayelerini öğrendikten sonra az çok hak verebiliyoruz ikisine de. Dolunay'ın inatçı ve dik başlı oluşu ve Aras'ın da kıza olan ilgisi, Aras'ın sert kabuğunun yavaş bir şekilde kırılmasını sağlıyor.

Bir yerden sonra arkadaş olmaları, benim gerçekten beğenimi kazandı. Çünkü çoğu kitapta arkadaş olmadan, hissettikleri çekimler ile sevgili olmalar var. Bu kitapta ise ilk arkadaş olmaları benim için bir değer, bir artı puan kazandırdı. Bundan sonra yakınlaşmaları nedeniyle şirkette sevgili sanılmaları ve New York magazinine düşmeleri, onları bir nişanlılık oyununa davetiye çıkarıyor.

Aras'ın geçmişinden dolayı, Aras'ın eski sevgilisinin arkadaşı, Dolunay'ında başına aynı şeylerin gelmesini istemediğinden dolayı biraz psikopata bağlayarak Aras ve Dolunay çiftini belaya sokması, kitabı daha da heyecan verici kılıyor.

Benim için kitapta iki olumsuz nokta vardı. İlki, özellikle kitabın başlarında, ufak tefek yazım yanlışları ve satır atlamaları vardı. Bu biraz beni rahatsız etmişti fakat bunu göz ardı etmeyi bir şekilde başardım. Bu durumu yazarıyla konuştuğumda, farkında olduğunu ve diğer baskıda bu hatayı düzelteceğini söylemişti.

İkincisi ise başlarda, arkadaşları işe konuşmalarına yer verilirken sonralarda bu neredeyse yoktu. Ben sık olmasa da ara ara yer verilmesini isterdim.

Kitabı kesinlikle okumanızı öneriyor ve bu kitabın daha çok okuyucuyu hak ettiğini düşünüyorum.


3-Çırpınan Kanatlar Evi - Olivia Wildenstein

Bu kitabın bendeki yeri ayrıdır çünkü yakın arkadaşlarımdan birinin doğum günü hediyesiydi. Bu kitabı hemen okumamış, bir süre kitaplığımda inzivaya bırakmıştım. Kitabı okurken neden bu kadar beklettiğimi sorgulayıp kendime kızmıştım.

Daha önce şekil değiştirenlerin olduğu bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum. Böyle bir konunun, bu kadar sürükleyici ve akıcı kurgulanıp yazılması, benimde bunu okumam harika bir deneyimdi. Bu arada şekil değiştiren derken kurtadamları vs. kast etmedim. Demek istediğimi okursanız okuduğunuzda anlarsınız. Tüm büyüyü kaçırmak istemem çünkü.

Bir kehanet, bir dışlanmış ve gücü olmayan feyin hayatını ne kadar değiştirebilirdi? Fallon'un bazı şeylerin yalan olduğunu öğrenmesi... Beni şoktan şoka soktuğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Kitapta erkek karakter açısından tarafımı seçmeye çalışırken resmen bir top gibi ondan ona sektim. Yeri geldi sevdim, yeri geldi nefret ettim... Ama vazgeçilmez bir sevdiğim karakter elbette oldu. Hatta iki mi demeliyim? Morghan ve Lore... Tek kelimeyle, efsanelerdi...

Kitabın ilk yarısı da olaylı geçti fakat asıl olayların başladığı son yarısıydı diyebilirim.

Fallon, gücü olmayan bir fey ve hayvanlara karşı hassaslığı var. Bu hayvanlara karşı olan hassaslığı ise başına bela olacak... Pazardayken hırsız spritlerin, sepetlerini çalmasının ardından onların peşlerine düşen Fallon, bir süre sonra kendisini maalesef nehirde buluyor. Nehirde, kendisini iyileştiren deniz yılanıyla arasında bir bağ oluşuyor. Bunun üzerine yakın arkadaşı olan Prens Dante, ona yılan efsuncusu lakabını veriyor. Tabii ardından bu lakabı herkes kullanmaya başlıyor...

Dante'nin abisi, nişanlanıyor ve davetiye olarak davetlilere kurdele gönderiyorlar. Nişana kurdelesiyle gelmeyenler ise törene katılamıyor. Çoğu kişiye bu kurdelelerden giderken maalesef Fallon'a gelmiyor ve bu durum, onu üzüyor. Kurdele gönderilmeyenlerin sayısı, bir elin parmaklarını geçmezken bu kişiler nişan töreninin saatinde bir yerde toplaşıp insanların yaşadığı yasaklı kısma geçiyorlar. Tabii ki aralarında Fallon da var ama onun planı bambaşkadır. Bir amaç üzerine, oraya geçmek için onlara katılıyor.

Bu kitapta kimin gerçekte kim olduğunu öğrenseniz... Bence öğrendiğiniz zaman benim gibi şaşıracaksınız.

Fallon'un amacı aslında Dante ile evlenip kraliçe olmak. Kehanet, kraliçe olacağını fakat beş tane karga toplaması gerektiğini söylediğinden dolayı Fallon, kargaların peşine düşüyor. İşte ilk kitabımız, bu kargaların toplanış macerasını anlatıyor.

Geçen aylarda serinin ikinci kitabı olan Çarpan Yürekler Evi çıktı.


4-Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu - Stefan Zweig

Siz hiç, platonik âşık olduğunuz kişiye yıllardır sakladığınız, ikiniz içinde önemli olan bir sırrı paylaştığınız mektup yazdınız mı yaşamınızın sonlarında?

Evet, kitabımızın konusu, en kısa şekliyle bu şekilde ama ben size biraz daha detaylı ve düşüncelerimle anlatmak istiyorum.

Konuya inmeden evvel size şunu belirtmek istiyorum: ben sıklıkla klasik kitap okuyan biri değilimdir, pek sevmem, sıkılırım. Bu yüzden bir kitabı öneriyorsam eğer sevmişimdir. Bu kitabı da sevip çabucak bitirdim ve de birçok yeri alıntıladım.

Kitabımızın erkek ana karakteri bir yazar. Bir gün kendisine gelen postalar arasından 25 sayfalık bir mektup bularak okumaya başlıyor. Tam olarak bu şekilde başlasa da kitabımızın can alıcı noktası asla bu değil. Peki, can alıcı nokta neresi?

Bana kalırsa can alıcı nokta, kadının yazara olan aşkını anlattığı bu mektupta bahsettiği büyük bir sır. Bu sırrı okuduğumda ben şaşırmıştım. Sıkı durun çünkü o sırrı sizlere söylüyorum.

Kadının, yazardan bir çocuğu varmış ve adama hiçbir zaman bu gerçeği söylememişken şimdi ölüm döşeğinde bunu itiraf etmek istemiş. Yalnız, çocuk dokuz on yaşlarındayken ölüyor...

Kadının adını da, adamın adını da kitap boyunca öğrenemiyoruz. Adamın adı için sadece 'R.' ifadesini kullanmış yazar. Zaten kitabımınız adı da 'Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu' ya.

Mektubun başlarında bahsedilen sır yüzünden ben başta kadının başkası ile evlenip yazarı unutamadığını düşünmüştüm. Tabii ki yanıldığımı daha sonralarda anladım.

Kadın, genel olarak adama hissettiği aşkın nasıl başladığını ve bu aşk ile neler yaptığından bahsediyordu. Kadın daha küçükken adamın karşı dairelerine taşındığını fakat doğru düzgün tanışmadıklarını, konuşmadıklarını, bazen kapılarının önünde yattığını anlatıyor.

Arada da karşısında çocuğunun hayatını kaybetmiş bir şekilde yattığından ve bu halde oturup mektup yazdığından bahsediyor. Bu mektubu yazıp bitirdikten sonra canına kast edeceğini, mektup adamın eline geçtiğinde ise çoktan ölmüş olacağını yazıyor.

Her ne kadar kadının aşkı hoşuma gitmiş olsa da, sonrasında ona hak verişim azaldı. Bir nevi, eksileri artılarını götürüp sonuç olarak nötr kaldı.

Sizler için bir iki alıntı bırakmak istiyorum.

"Fakat mektubu elinde tutuyorsan, bil ki bir ölü anlatıyor sana hayatını, can bulduğu ilk andan son nefesine kadar senin olan hayatını."
"Beni tanımadın, o zaman da, sonra da asla, asla tanımadın beni."
"Yok ama, beklemenin, çaresizliğin cehennem azabını ne diye anlatayım ki sana?"

5-Kırık Kanatlar - Halil Cibran

Kavuşamayan âşıkların hikayesini okumak isterseniz bu kitabı önerebilirim. Kitaptaki erkek karakterimiz Halil Cibran olarak tahmin ediliyor ve bu durum bana biraz daha ilgi çekici kıldı kitabı. Çünkü söyler misiniz, gerçeklik payı olan bir aşk hikayesi kimin ilgisini çekmez?

Yazarın kalemiyle daha önce hiç tanışmamıştım. İlgimi çeken bu kitabın ismiyle konusuna baktığımda aşk olduğunu görmem, kitabı en kısa zamanda almamı sağladı.

Kitabı oldukça sevdim ve birçok sayfayı da alıntıladım. Betimleme açısından ben oldukça beğendim. Asla sıkıcı, ağır betimleme yapılmamış.

Gün, tarlaların ve bahçelerin arasından son nefesini veriyordu.

Sizce de yukarıda, gün batımını çok güzel betimlememiş mi?

Ana erkek karakterimiz, yakın bir dostunun evine gittiğinde orada giyimi kuşamı şık olan biri dikkatini çekiyor ve dostuna kim olduğunu soruyor. Dostu sonra karakterimizle konuşuyor ve adamın, karakterimizin babasının, eski yakın arkadaşı olduğunu öğreniyor. Daha sonrasında adam onu, babası hatrına bolca ziyaret etmesini istiyor.

Adam gittikten sonra arkadaşı, adamı anlatıyor ve bir kızı olduğundan bahsediyor. Birkaç günün ardından adamı ziyaret ediyor ve Selma Karami ile tanışıyor. Ah Selma, vah Selma! Ne bahtsız kaderin varmış…

Baş başa kaldıkları anda, birbirlerine karşı hisleri olduklarını itiraf ediyorlar ama kavuşmalarına bir engel var: Piskopos ve yeğeni… Babası, piskopos ile konuşuyor ve Selma’ya geldiğinde piskoposun yeğeni ile onu evlendireceğini söylüyor. İtiraz edemeyen Selma Karami, maalesef aşkını gömmek durumunda kalıyor. Evet, gömmek durumunda kalıyor fakat sizce gömebiliyor mu?

Selma Karami evleniyor fakat kocasından göremediği ilgi ile ondan uzaklaşarak erkek karakterimizle göz önünde bulunmayan bir -mağaraydı sanırım, net hatırlamıyorum maalesef- yerde buluşuyor.

Yıllarca kocası ile bir bağ kuramayan Selma, beş yılın ardından manevi bir bağ kurmanın yolunun hamile kalmak olduğunu düşünüyor ve hamile kalıyor…

Sonrasını söylemeye çekiniyorum açıkçası çünkü söylersem kitabın sonunu anlatmış olacağım.

Son sayfada bile can yakıcı iki alıntı bulan ben, kesinlikle kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.

Günümüzde can sıkıcı sorunlar o zamanlarda da sorunmuş ki gerçekçi birkaç alıntı da buldum. Onları da izninizle hemen paylaşmak isterim.

"Maddiyatçı erkek çocuksuz karısını yavaş bir intihar gibi görür…"
"Erkek şanı ve şerefi satın alır, ama bunun bedelini kadın öder!"

Evet, şimdi yukarıda ki iki farklı alıntıyı görüp okudunuz. Sizce de çok haklı ve günümüzde de maalesef ki doğruluk payı olan alıntılar değil mi? Ben bu iki alıntıyı okuduğumda toplumumuzun -gerçi kitap Arap Edebiyatına ait- bu konuda ilerlememesini görmek acı vermişti.

Özellikle bir alıntı kalbime dokunmuştu:

"Anne hayatta her şeydir: Hüzünde teselli, kederde umut ve zayıflıkta güçtür. Sevginin, şefkatin ve bağışlamanın kaynağıdır."

Anne ile ilgili bu alıntı ise ne kadar haklı, doğru…

Ben, Selma Karami’nin babasının, kızını evlendirmek istemediği halde bu durumu kabul etmesini kitap boyunca anlayamadım ve sanırım anlayamayacağım da. Piskopozun dediğini yapmazsa halktan dışlanacak korkusu olabilir mi diye düşünüyorum…

Ne Selma Karami ne de,sevgilisi, erkek ana karakter; bu evliliği istemediklerine, birbirlerini sevdiklerini kızın babasına itiraf etmiyorlar. Seviyorsanız neden bunu saklayıp göz göre göre sevdiğinizin başkasıyla evlenmesine izin verebilirsiniz?

Selma’nın evlendikten sonra yaptığı, kocasını aldatmak değil de neydi? Kocanı sevmiyor olabilirsin, o da seninle ilgilenmiyor olabilir fakat sonuç olarak kocan. Sırf bunlar yüzünden sevdiğin adamla gizli buluşmak… Saçma ve çirkin bence. Evet, kalbe söz geçmiyor olabilir ama o zaman evlenmeyecek, karşı çıkacak gerekirse uzaklara kaçacaklardı.

İşte durumlar bunlardan ibaret arkadaşlar. Anlatım güzel, sürükleyici.

Hikaye başlarda güzel geliyor ama oturup üzerinde düşününce yapılan davranışları onaylamadığınızı fark edebiliyorsunuz. En azından bu durum bende böyle oldu.


Böylece bu ikinci bölümün de sonuna geldik. Diğer yazılarda görüşmek üzere. Eğer önerilerimden bir kitabı alıp okursanız düşüncelerinizi duymayı çok isterim.