Sorumluluk Labirenti
Sorumlulukların altında ezilmeden nasıl ilerleyebiliriz? Hayatın yüklerini kabullenme zamanı geldi de geçiyor!
Bazen hayatın akışında bazı anlar olur ya... Omuzlarımıza ağırlık gibi çöken sorumluluklar olur. İşte tam da öyle bir hissiyatla yazıyorum bu satırları. Kimi zaman öyle anlar oluyor ki attığı adımın hesabını vermek zorunda hissediyor insan kendini.
İşte bu sorumluluklar her ne kadar hayatın bir parçası olsa da bizlere bazen ağır gelir. Eş, iş, aile, okul hatta belki de daha fazlası. Zaman zaman bu yük altında ezilmekten korkarız. Her adımımızın sonuçlarıyla yüzleşmek, her kararın etkilerini taşımak kolay olmadığı gibi, bunları düşündükçe daha da batalığa dönüşür hislerimiz.
Ama farklı bir bakış açısıyla düşünmeye zorlarsak kendimizi, bu sorumluluklar bizi tanımlayan unsurlar olabilirler. Bir işte başarılı olmak, aileyi geçindirmek, çocukları doğru şekilde yetiştirmek... Bunlar, bizi en çok sıkıştıran parçalar olabilir. Ne zaman dinlenmeli, ne zaman ileri gitmeli, ne zaman geri adım atmalı, düşünüp dururuz. Bazen ben de düşünürüm, acaba başka bir yaşamda olsaydım, daha az sorumlulukla daha mutlu olabilir miydim? Yoksa benim ben olmam için tüm bunlar gerekli mi? Ama sonra anlarım ki, bu yükler bizi büyüten şeylerin ta kendisidir.
Bu yükleri omuzlarımızda değil de, hayatımızın bir anlamı olarak hissedebilirsek belki her şey daha da kolay olacaktır. Hayat bazen bizi sınamak için sorumluluklarla dolu bir labirent gibi görünebilir. Ama bu labirentin içinde, bizi güçlendiren, bizi büyüten cevaplar da saklıdır. Eminim ki bu cevapları bulup adım adım ilerlemek bizi labirentin sonuna kadar götürecektir. Bu yükler bazen bize ağır gelse de, onları kabullenmek ve bu yüklerle birlikte büyümek önemlidir.
Sonuç olarak, sorumluluklar hayatın lezzetli kekleri gibidir; bazen aşırıya kaçarız ama yine de hepsini yemek zorunda değiliz. Hayatımızı tatlandıran bu keklerle birlikte, sorumluluklarınızı da hafifletmek için arada bir dilim dinlenme eklemeyi unutmayın!